Bahaneler-Bölüm19

1K 120 265
                                    

Önceki bölümleri okuyup okumadığınızı kontrol edin kuzucuklar.

Hafızamın bir köşesinde saklı kalan anılar, bir fotoğraf karesinde ruhun duvarlarına yapıştırılmış gibiydi. Eskiden üzüldüğüm, huzur bulduğum, ağladığım veya korktuğum anılar, şimdi duran bu fotoğraflardan bana bakarak gülümsüyordu.

Zaman geçiyordu, yapraklar teker teker dalından koparak hafif rüzgarla bilinmezliğe doğru sürükleniyordu. Her yaprakla birlikte kalbimden bir parça beni bırakıyormuş gibi hissediyordum. Nereye aittim, kimin yanındaydım, kiminle olmalıydım diye cevabı olmayan sorular, yıllardır küçük bir çocukmuş gibi eteğimden tutup benden merhamet dileniyordu. Yıllarca merhametin ne olduğunu hissedemeyen, ne olduğunu bilmeyen benden bencilce bu duyguyu istiyordu. Bu, zavallı birisinin bir başkasına zavallı demesi kadar saçma bir o kadar da hayattan bir parçaydı.

Bazı şeylerin açıklaması olmazdı. Ne olduğu, anlamı ne demektir, nasıl meydana gelmiştir. Belirsizdir. Sadece...sadece var olduğunu bilmek seni mutlu ederdi. Onunla aynı dünyada yaşadığını bilmek bile cayır cayır yanmış kalbine bir anda yağan yağmur gibiydi. Aynı havayı solmak ciğerlerinde kabuk bağlamayan yaralara çiçek açtırmaktı. 

Attığım her adımda, ilerde gördüğüm evde bir şeyler vardı. Hissediyordum. Bugün çok üzülecektim, bugün hiçbir zaman hissetmediğim bir duyguyu rüzgar kalbimin tam ortasına estirecekti. Ama geri dönemiyordum. Gidersem daha beter olacaktı. Geri adım atarsam arkamda onarılmayan bir enkaz bırakacakmış gibi hissediyordum.

"Geri dönelim istiyorsan. Mutlu değilsin, niye zorla bir şey yapıyorsun ki?"

Yüzüme eğilmiş kırk bakışlarla gözlerimin içine bakarken, derin bir nefes verdim. Ağlamak istiyordum nedense. İçimde biriken bir duygu vardı. Kaçıp gitmemi söyleyen bir şey vardı. 

"Mutlu değilim. Mutlu olmam için bir sebep yok. Benim bu hayatta en büyük mutluluğum sensin ama şu an yüzüne bakarken hiç mutlu değilim Yeonjun. Bugün bu evde bir şey olacak, hissediyorum ve sen bunu bilerek buraya geldin. Değil mi?"

Bir anda gözlerini kaçırınca dudaklarımda yarım bir gülüş boynunu eğmiş bir gül gibi açtı. Birkaç saniye sonra tekrar gözlerime bakınca, "Soobin, geri dönelim." diye fısıldadı. 

"İstemiyorum."

"İnat etme işte, geri dönelim."

Devam etmesini beklemeden onu arkamda bırakarak eve doğru yürümeye başladım. Hayatımızda sadece sesini duyduğumuz, varlığını görmesek de her zaman bizimle olan bazı şeyler vardır. Yaşamak istemediğimiz ama yaşamak zorunda olduğumuz, kaçmak istediğimiz ama her seferinde kendi adımlarımızla geri geldiğimiz yollar vardı. Bense, o yolun ortasında oturup kaçanları arkadan izleyen varlığı görünse de hissedilmeyen çocuktum.

Televizyonda gördüğüm partilerden çok farklıydı burası. Böyle durumlarda içeri girsinler diye evlerin kapıları açık olurdu ama burda kapı kapalıydı ve içerde hiçbir gürültü yoktu. Erken mi geldik diye düşünürken, Yeonjun "Genelde çok kişi olmaz ve gürültü düşük seviyede olur." diye açıklama yaptı arkamda dururken. Sessizce kafamı sallayarak kapıyı çaldım. Nefesimi tutmuş açılmasını beklerken, arkamda sabırsızca sağa sola dönen Yeonjun, sinirlenmeme sebep oluyordu.

Birkaç saniye sonra açılan kapıyla, gördüğüm yüz sert bir şekilde yutkunmama sebep olmuştu. Yüzünde beni gördüğünde donması gereken gülümseme daha da genişlerken, "Hoş geldiniz," diye şakıdı bir anda. "Evime, partime hoşgeldiniz."

Evime. Partime.

Saklı kalmayan sırlar gibi bu da gül gibi bir anda açıp ve bir anda solmuştu. Ben ona bu kız olmaz dediğim halde bensiz bu partiye gelmek istemişti. 

Nepenthe / YeonBinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin