Kör olan mutsuz kalp-Bölüm 34

653 97 71
                                    

Bölüm şarkısı:Jonghyun-Diphylleia grayi (Şarkıyla birlikte okuyunuz.)

Kulaklarımı sağır eden sessizlik, pencereden içeri yansıyan ay ışığına yardım eli uzatmış gibiydi. Ağzını açamadan gözleriyle yardım dilenen zavallı sağırlaşmış kelimeler, belki birisi duymasa bile görer umuduyla etrafa ürkek bakışlar atıyordu ama gözlerinin olmadığını her defasında unutuyordu.

Yalnızlık duvardan asılmış paramparça olmuş ayna gibi yüzüne sırıtarak baktığını düşünen genç çocuk, elindeki bira kutusunu ileri geri sürüklüyordu. Sırtını yasladığı yatağın kenarı kaburgalarına baskı yapıp canın acıtsa da sesini çıkarmadan boş yerde kutuyu sürüklemeye devam ediyordu. 

Elindeki boş kutuya bakarken 'Bundan bir farkın yok.'diye mırıldandı kendine. Varlığı varken, içi bomboş bir tenekeden farkı yokmuş gibiydi. İçi doluyken insanın iştahını kabartan, içindekileri tek seferde içtikten sonra ezilip kenara atılan boş bir teneke kutusuydu.

Kalbi sevdiğiyle doluyken, dünyanın en değerlisi kendisiymiş gibi hissederken, bir haftadan fazladır tek başına kaldığı bu otel odası, içinden söküp alınan sevgisi kadar bomboştu. Sadece bir yatak, televizyon ve masası olan otel odası, içindeki hissizliğin tablo olmuş haliydi. Daha canlı ama daha ölü.

Hissettiklerinden çok söylediklerinin ağırlığı dipsiz kuyu olmuş onu hergün biraz daha içine çekerken, gözlerini sıkıca kapatarak kafasını yatağın kenarına yasladı. Onsuzluğun yüküyle ağzından çıkan kelimelerin çaresizliği, soğuk rüzgar gibi kalbini üşütmesi dışında hiçbir şeyi yoktu elinde. Yetim kalmış gibiydi. Annesi babası varken öksüz gibiydi birkaç günde küçülüp un ufak olan kalbi.

Sol yanağından akan yaşın iziyle birlikte aşağıya doğru süzülen sessiz çığlığı, o gün gördüğü bakışları bir kez daha hiç unutmayan kalbine doğru yavaş bir şekilde süzüldü. Neydi bunun adı? Neydi o bakışların ismi? Hayal kırıklığı? Yalnızlık? Korku? Gerçekler?

Belki de ölüm. Kalbinde öldürdüğü birisinin cesedi. Evet. Buydu. O gün o gözlerde kendi cesedini görmüştü genç adam. Kendi kelimeleriyle kendini yakmıştı o kalpte. Küle dönmeden kül olmuştu adam. Gri toz olmuştu sevdiğinin kalbinde. 

O böyle düşünüyordu. Tamamen o kalpten silindiğini, yok olduğunu. Ama bilmiyordu ki o kalbin sahibi şu an ona deli gibi muhtaç olduğunu, her şey geçecek demesine muhtaç olduğunu bilmiyordu. Otel odasına kapatmış bedeninin, sevdiğinin evi olduğunu unutmuştu birkaç günde. Kendi kendini imha etmişti dört duvar arasında. Ne olursa olsun kocaman kalbe sahip olan sevdiğinin kalbine kör olmuştu gözleri yaşlarla dolu olan boyu uzun ruhu daracık olan adam.

Günlerdir kafasını dahi dışarı çıkarmadığı için dışarıda neler olduğundan habersizdi Yeonjun. Telefonunu kapatmış, günlerce durmadan düşünmüştü. Soobin'i, ona yalan söylemesini, ondan sakladığı gerçekleri, yalana karşı ağzından çıkan kelimeleri, hayal kırıklığını, kendi kırıklarıyla sevdiğinin parçaladığı kalbini ve korkusunu. İliklerine kadar hissettiği kaybetme korkusunu. Belki de korkusu yüzünden günlerdir dışarı çıkamıyordu. Kaybettiğini, bırakıldığını, yetim kaldığını görmeye hazır değildi. 

Sadece düşünmüştü. Evet, ona yalan söylemişti. Gerçekleri ondan saklamıştı. Bilmiyormuş gibi davranmıştı. Bunlar aklına gelince her defasında kaşlarını çatmış, sinirlenmişti ama kulaklarında kendi sesi yankılanınca ağlamaya başlamıştı her defasında. Çok ağır konuşmuştu. Affı olmayacak şeyler söylemişti. Kelimelerini ateşe tutmuş, sevdiği çocuğun kalbini damgalamıştı birkaç saniyede acımadan. Yara bere olan kalbini, kendi elleriyle sardığı yaraları, kabuk bağlayanları tekrar kendi eliyle soymuştu gözlerinin içine bakarak. 

O gün bir kez daha anlamıştı. Kendi hakkında her şeyi bildiğini sanarken, aslında kendini tanımadığını, içinde kendi bile bilmeden bir canavar büyüttüğünü görmüştü. Ve o canavarı acımadan çaresiz çocuğun önüne salmıştı. Ve kendi gözleriyle görmüştü parçalandığını.

Eliyle durmadan dizine yumruklarken, ahh diye inlemişti haykırarak. Kalbinin ağrısını dizinin acısıyla susturmaya çalışmıştı ama her yumruğu dizine değilde kalbinin ortasına immiş gibiydi.

Dişlerini sıkarak kapattığı gözlerini açtı. Özlemle nefessiz kalan ruhuna yenik düşerek kenara bıraktığı telefonu eline alıp birkaç saniye boş ekrana baktı. Günlerdir kapalı kalan ekrana bakarken, aklında iki düşünce vardı. Ya Soobin'in onu merak edip yanına gelmesini istemesi, ya da... Ya da... bir hiçlik.

Korkudan zangır zangır titreyen elini görmezden gelerek kapattığı telefonu açtı Yeonjun. Deli gibi atan kalbi, titreyen elleri, düğümlenen boğazıyla pür dikkat ekrana bakarken birkaç saniye bekledi. Açılan ekranla birlikte ekrandaki art arda gelen bildirimler derin bir nefes almasına sebep olurken, ekranı aşağı kaydırdı. Bir umutla açtığı telefon, hayal kırıklığıyla yüzüne gülerken, aradığı ismi bulamamak korkusunu bir çığ gibi büyütmüştü içinde. Annesinin, babasının, arkadaşlarının yüzden fazla cevapsız çağrıları, mesajlarıyla dolu olan ekranı onu hayal kırıklığına uğratırken, gözlerini kapatıp tekrar açtı. 

Şu an tekrar bencillik yapıp telefonu tekrar kapatıp, onu arayan herkesi görmezden gelecekti ama en alttaki üç mesaj elindeki telefona nefesini tutarak öylesine bakmasına sebep olmuştu. Tüm şehrin ışıkları bir anda kapatılmış gibi karanlığın ortasına çöktü ruhuyla el ele tutan kalbi. Siz hiç simsiyah gökkuşağı görmüş müydünüz? Siz hiç umudun karanlığını hissetmiş miydiniz? Siz hiç yetim kalan bir kalbin sahibi olan erkek çocuk acısı izlemiş miydiniz?

Evet, Yeonjun anne ve babası sapasağlam iken yetim kalmıştı. Yeonjun 22 yaşının ortasında yetimhaneye bırakılmıştı. Ve evet, Yeonjun kendi kuyusunda, kendi gözyaşlarında boğulan bir cesedin son umudu, hayal kırıklığı olmuştu.

Taehyun: Hyung, nerdeysen hemen buraya gelmek zorundasın. (22.53)

Taehyun: Soobin hyungun annesi öldü. (04.32)

Taehyun: Soobin hyung gitti. (11.42)

Uzun bir konuşma yapacaktım ama çok üzgün ve çok ağladığım için diğer bölüme sakladım içimdekileri. Bölümü günlerdir ağlamak isteyipte ağlayamayan, sonunda bölümle birlikte aldığı haber yüzünden deli gibi ağlayan kalbimle yazdım. Siz de kalbimdeki ağrıyı hissettiniz mi bilmiyorum ama umarım Yeonjun'un acısını, Soobin'in tamamen yetim kalmış ruhunu görmüşsünüzdür.

Nepenthe / YeonBinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin