Arkadaşlar, bir çoğunuza bildirim gitmiyor bu yüzden en fazla 4 gün sonra bile baktınız yeni bölüm bildirim yok, o zaman duyuru panoma bakın. Bundan sonra yeni bölümü yayınlandıktan sonra orada da paylaşacağım. Başka ne yapabilirim bilmiyorum.
Yarını olmayan bir dünyanın yarınına yetişen bizleri yolun ortasında ne bekliyordu bilmiyorduk. Dayanılmaz bu hayatta bize verilen kocaman acıların karşılığında damardan aldığımız umut morfini düzelmeyecek bu saçma sistemin kısa özetiydi.
Açgözlüğün doğurduğu biz insanlar yaşamak için yine açgözlülere yalvarıyorduk. Hiçbir karşılık almayacağımızı bildiğimiz halde çaldığım kapıların bir kere bile yüzümüze açılmıyor olması içerdeki açgözlünün senden daha açgözlü olduğunu gösteriyordu.
Garip bir dünyada yaşıyoruz, değil mi? Olmayan doğruları kanıtlamaya çalışırken, aslında yalan tarafında yenildiğimizi kabullenemiyorduk. Kucağımıza doğduğu an bırakılan seçme yalanların ilk adımlarını biz attırmışken, neyin doğrusundan bahsediyorduk ki? Söylesene, yalan söylemek daha kolayken kim ter dökerek doğruları göstermeye çalışır ki? Biz yumuşacık yalanların ortasında uyurken, kim kaya gibi sert doğruların önünde uzanmak ister ki? Tek el hareketiyle silinen geçmiş varken, kim dizlerini parçalayarak geleceğe sürünmeyi seçer ki?
Kim kocaman şatosunu bırakıp tavuk kümesinde büyümek ister ki?
"Yine hangi geçmişin derin sularına daldın koca kafa?
Masama yaslanmış havanın soğuk olmasına rağmen açık bıraktığım balkon kapısından aya bakarken, yüzümü Yeonjun'a çevirdim. Saatin geç olmasına rağmen evine gitmek istemediği için saatlerdir benimle odamdaydı. Geldiğinden beri yaptığı tek şey yatağıma uzanıp uyumaktı. O uyurken ben de ödevlerimi yapmış, annemi kontrol edip tekrar odaya girmiştim.
Uykulu sesi, yeni uyandığı için kısılmış gözleriyle o kadar tatlı görünüyordu ki içim sıcacık olmuştu. Göğsümde topladığım kollarımı aşağı indirerek yavaş adımlarla yanına yürüdüm. Yüzündeki kısık gülümsemeyle beni izlerken, kollarını iki yana açarak bana yer açmıştı. Yatağa tırmanıp sıcacık kolları arasına girerken "Bu saate kadar uyudun, gece nasıl uyuyacaksın?" diye mırıldandım göğsünden gelen sıcaklığın etkisiyle mayışarak.
"Uyurum ben, merak etme. Birazdan giderim zaten. O adam uyusun öyle gidicem eve."
Boynuna gömdüğüm yüzümü geri çekerek kafamı yastığa yasladım. Beni görmek için kafasını olduğum tarafa çevirerek "Niye öyle bakıyorsun?" diye mırıldandı.
"Nasıl bakıyorum ki?"
"Böyle işte. Bana düzelecek dermiş gibi."
"Çünkü öyle Yeonjun. Her şey sonsuza kadar böyle devam etmeyecek. Her şey düzelecek. Babana biraz zaman verirse..."
"Soobin," diye fısıltıyla lafımı kesmişti. "Bir çocuk için en acı verici an ne zaman biliyor musun? Hayalleri öldüğü halde ona durmadan hayallerle dolu anlatılan masallara inanmasını beklediğin an." Uykusu açılmıştı ama şimdi acıdan gözlerini kısmıştı. Fısıltıyla konuşsa da bağırmış gibi kalbim kulaklarını kapatmış, duymak istemediği için kendi acı denizine atlamıştı.
"Yeonjun, biliyorum, anlıyorum ama belki de gerçekten düzelecektir. Belki de sana verdiği sözü tutacak?"
Bana inanmıyordu, gözlerinden görebiliyordum çünkü söylediklerime kendim bile inanmıyordum. Sesim gerçeklikten, samimiyetten o kadar uzaktı ki ruhum bile alaycı bakışlarla yüzüme bakıyordu.
"Soobin, senin baban yanlış yolu seçip gitmeyi tercih etti. Benim babamsa yolu olmadığı halde valizini eline alıp olmayan yolun başlangıcını bulmaya çalışıyor. Hem de yıllardır. Yolunu kaybetmiş birisinin o yolu bulmasını istemek, sağır birisinin çaldığın şarkıyı dinlemesini istemekle aynıdır. O yüzden, kendin bile inanmadığın yalanları söyleme bana olur mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nepenthe / YeonBin
FanfictionBazen insan görmemesi gereken bir şeyi gördüğü için, bazense görmesi gerekirken her şeye kör olduğu için kaybediyordur... Taegyu #1 23.11.20 Hanse #1 Yeonjun #1 ...