"İyi günler Saturday Bar'dan arıyorum. Son arayan numara size ait olduğu için aradım, sanırım arkadaşınızı almaya gelseniz iyi olur." Hongjoong elindeki telefonu avucunda sıkarken derin bir nefes alıp geleceğini söyledi. Kapattığı gibi telefonu kırmamak adına, sandalyeye tekme atıp bütün evi uyandırdığında çoktan sövmeye başlamıştı.
"Bu çocuk beni öldürecek, yaptığına bak! Yine bara gidip kimle sürttün acaba Wooyoung!?"
Uykusundan yeni uyanmış Yeosang odasından çıkarken yüzünü buruşturmuş, yıllarca beraber büyüdüğü hyunguna tip tip bakmıştı.
"Niye sabah sabah bağırıyorsun hyung, daha gün doğmadı."
"Wooyoung yine o bara, ne olduğu belirsiz insanların yanına gitmiş, üstüne sarhoş olmuş. Gerizekalı. Seonghwa'ya söyle kahvaltı hazırlasın güzelce yiyin, ben gidiyorum."
Küçük olan başıyla onaylayıp ayaklarını sürüyerek Hongjoongların odasına girmiş, diğer hyungunun yanına uzanıp kahvaltı hazırlaması için onu yataktan itekleyerek düşürmüştü.
Evde kimse normal değildi zaten.
Hongjoong arabasının anahtarını alıp, pijamalarının üstüne uzun montunu geçirerek bir süredir büyütmekle sorumlu olduğu ve onu her gün farklı şekilde delirten kuzeni Wooyoung'u almaya gidiyordu.
Yol boyu yaptığı ağır sövüşler eşliğinde Saturday Bar'a ulaşmıştı. Artık onun pijamayla buraya gelişine alışan korumalar bir şey demeden içeri girmesine izin vermişlerdi.
Wooyoung'un yüksek çığlıklı kahkahasını takip ederek, en köşede ve kuytuda kalan kırmızı deri koltuklardaki bedenini buldu. Düğmelerinin birkaçı açılmış gömleği ve dağılmış saçlarıyla, gecesi uzun sürmüş gibi görünüyordu. Sokulduğu bedenden bileğinden tutularak çekilen Wooyoung tam mızmızlanacakken, hyungunu görünce nefesini tutmuş, korkuyla bakmıştı. Sonrasında da büyük bir kahkaha patlatıp boynuna sarılmış ve ne kadar eğlendiğini anlatmaya başlamıştı.
"Joongie~ Kesinlikle akşam benimle gelmeliydiniz çok güzel dans ettim! Hayran kaldılar, hem şarkı da söyledim!"
Hongjoong göz devirirken gözleri zayıf ama oldukça iyi görünüşü olan, saçlarının önü beyaz olan çocuğa bir bakış attı. Gülümseyerek Wooyoung'u izlemeye devam ediyordu.
"Kimsin de kuzenimin dibindesin? Çek gözlerini üstünden. Seninde ağzına evde sıçacağım, gerizekalı." Kuzenini sürükleyerek mekandan çıkarırken, sarhoş Wooyoung'un daha gürültülü olması çok daha sinir bozucuydu. Onu arabaya bindirip, susmasını onuncu kere söyledikten sonra arabayı sürmeye başladı.
Yol boyu çenesi durmayan Wooyoung eve gelmelerine az kala sızdığı için, Seonghwa'yı aramıştı.
"Wooyoung sızdı, aşağıya iner misin?"
"Hmm..." Henüz uyanmış gibi gelmeyen sesle uyandığından beri kim bilir kaçıncı kez göz devirdi.
Evin önüne, altındaki gri eşofmanın üstüne geçirdiği beyaz tişört ve henüz uyanamamış görünümüyle kocaman esnemesine rağmen yine de yakışıklı görünen arkadaşı indiğinde, tanıdık arabaya yaklaşmış, kapıyı açıp koltuktan Wooyoung'u sırtına almıştı.
"Kilo mu aldın oğlum sen? Leş gibi kokuyor bir de.."
Hongjoong bozuk olan siniririnin getirisiyle güldükten sonra arabayı park etmiş, kapıyı açması için onu bekleyen Seonghwa'nın yanından geçerek ona kapıyı açmış ve apartmana girmişti.
Seonghwa'nın hazırlaması gereken kahvaltıyı Yeosang hazırlarken, evde artan gürültüyle birlikte salona gelen genç yüzünü buruşturmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS || SEONGJOONG
FanfictionSeonghwa ve Hongjoong üniversitede tanışan iki gençtir, beraber eve çıkmışlardır. Hongjoong'un kesinlikle çılgın bir kuzeni vardır ve başlarına en çok belayı o açmaktadır. (Wooyoung) Her gün gürültülü olan 2 odalı evde, iki sessiz insanın sabrı sın...