Oldukça hızlı geçen günün ardından, akşam yemeği için Seonghwa ve Hongjoong mutfağa girmişti.
Wooyoung ve Yeosang moralleri düzelmiş şekilde hyunglarının açtığı Playstation'u birkaç saat sonra ele geçirmiş ve tüm öğleden sonrayı televizyonun başında geçirirken orada birbirlerine sarılarak uyuyakalmışlardı. Şimdiyse mutfaktan gelen güzel kokuyla ilk uyanan Wooyoung gürültülü bir şekilde Yeosang'ı uyandırmış ve yemeğe kadar tekrar oyun başlatmıştı.
Bir süredir sessiz olan ev tekrar gürültüyle dolunca Hongjoong açık mutfak kapısını poposuyla kapatmıştı.
"Suyuna uyku ilacı katacağım Wooyoung'un, ne güzel sessizce yemek yapıyorduk." Kısa olanın dediğine Seonghwa yüksek perdeden bir kahkaha atınca Hongjoong da gülümsemişti.
"Çocuğu hem seviyorsun hem öldürmek istiyorsun sen de. En azından hâlâ iyi olduğu anlamına geliyor bu gürültü."
"Baksana.." Elindeki soğanları tencereye döküp tezgaha yaslanarak uzun olanın yüzünü görmek için başını kaldırdı Hongjoong. "Neden iki haftadır eve grlmediğini biliyor musun sen? Şu an benden korktuğu için yalan söyleyebilir, dün gece dans ettiğini falan söylüyordu. Sence.. O barda dansçı falan mı oldu? Şey gibi, şu soyunarak dans edenler.."
"Bunu soracağın aklıma gelmezdi hiç. Sana daha fazla yük olmamak için harçlık çıkarmak istemiş, barmenlik yapmayı öğreniyormuş. Bunu ona sorsaydın, söylerdi. Şu an güvenini kazanmak için uğraşıyor çünkü. Bence ona güvenmelisin Hongjoong, aranızın açılmasının sebebi belki de başına bir şey gelir diye koruyorum bahanesiyle güvenmemendir."
"Hayır sadece annemin beni emanet ettiği kadının emanetine sahip çıkmak istiyorum. Teyzemin hakkını sadece böyle ödeyebilirim. Yirmi iki yaşımdayım ve teyzem beni on yedi yaşıma kadar güzelce büyüttü, sadece beş senedir Wooyoung ile ilgileniyorum ama bilmiyorum, beceremiyormuş gibi hissediyorum."
Seonghwa içtenlikle gülümseyerek kalçasıyla Hongjoong'a vurdu yavaşça.
"Gayet iyi büyütmüşsün beş senedir, sadece bazen senden bir şeyler saklıyor diye kendine haksızlık etme. Wooyoung ele avuca sığmayan biri zaten, hem onunda senin karışamayacağın derecede olan bir özel hayatı var. Sadece barmenlik yapmak istediğine sevinmeliyiz, başına başka bir iş gelmiş olsaydı ne olurdu? İki elin kanda olsa koşarak gider Wooyoung'u korurdun orada ama en azından gidebileceği yerin Saturday olduğunu bildiğimiz için biraz daha rahattık."
Kısa olan aldığı güzel cümlelerle gülümseyerek ocaktaki soğanları karıştırdı ve kestiği diğer sebzeleri de atmaya başladı.
"Ağzın iyi laf yapıyor."
"En azından yalan söylemiyorum." Seonghwa gülerek sosun içine pirinç keklerini atarak karıştırmaya başladı.
"Hadi uzun boyunun hakkını verip en üstteki ramenlere uzan. Sandalye getirmeye üşeniyorum."
Seonghwa ocağın altını kısarak diz çöktü. "Sırtıma çıkıp istediğini al." Hongjoong başta itiraz edecek olsa da, anında vazgeçip uzun boylunun sırtına çıktı. İstediği ramenleri alırken oraya saklanan birkaç paket çikolatayı da aldı.
"Bunlar buraya nasıl geldi?" Yavaşça Hwa'nın alnına vuracakken, Seonghwa ne olduğuna bakmak için başını kaldırınca eli gözüne çarpmıştı. "Niye çikolata var demiyorsun?"
Seonghwa Hongjoong'u hızlıca sırtından indirip yanan gözüyle ters ters ona baktı.
"Ya! Elini niye yıkamıyorsun? Lanet olsun, soğan.." Musluğu açıp avucuna aldığı suyla gözünü yıkamaya başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS || SEONGJOONG
FanfictionSeonghwa ve Hongjoong üniversitede tanışan iki gençtir, beraber eve çıkmışlardır. Hongjoong'un kesinlikle çılgın bir kuzeni vardır ve başlarına en çok belayı o açmaktadır. (Wooyoung) Her gün gürültülü olan 2 odalı evde, iki sessiz insanın sabrı sın...