Ders çıkışlarında Wooyoung söz verdiği gibi San'la beraber kampüsün kırtasiyesine gitmişti.
Aynı zamanda mimarlık dersleri biten Seonghwa ve Hongjoong projeleri için alışverişe, kampüsün kırtasiyesine gidiyorlardı.
Hongjoong elindeki listeyi kontrol ederken, Seonghwa arabayı parkediyordu. Yolu kapatmayacak şekilde arabayı yerleştirdikten sonra arabadan inip kırtasiyeye girdiler.
Alışveriş arabasına gerekli malzemeleri teker teker doldururlarken, Seonghwa yüksekteki raflardan malzeme alırken Hongjoongla uğraşmaktan vazgeçmiyordu.
"Park Seonghwa yemin ederim seni öldürürüm." Hongjoong uzun olanın koluna vurdu.
"Sen kısaysan benim suçum ne? Sinirin çok çabuk tepene çıkıyor zaten." Seonghwa kolunu ovarken yine de uğraşmaktan vazgeçmemişti.
"Ulan it, ben gayet normal bir boydayım sen zürada kılıklıysan bundan bana ne?"
"Bir haftada beni sokmadığın kılık kalmadı." Seonghwa göz devirirken Hongjoong sürekli okuduğu için ezberlemek zorunda kaldığı alışveriş listesini tamamlamaya devam etti.
Bir süre sonra gereklileri unutmaya başlayınca sormak için arkasını dönse de, ufak bedeni görememişti. Alışveriş arabasıyla etrafta dolaşıp, gri saçlı arkadaşını aramaya başladı.
Bulduğundaysa, tam bir kaos ortamının ortasında kalmıştı.
Hongjoong'un elinde azıcık kan bulaşmıştı, bir eliyle kuzenini arkasına çekmiş, onun bileğini sıkıyordu. Sinirden köpürmüş görüntüsüyle karşısında iki büklüm olan çocuğa bakıyordu. Burnunu tutan çocuğun yıldızları saydığı kesindi. Elindeki alışveriş arabasını bıraktığı gibi terar saldırmaya hazırlanan Hongjoong'un önüne geçip saldırıyı engellese de güçlü çarpmadan kurtulamamış, bir süre nefessiz kalmıştı.
"Hongjoong, yeter! Çocuğun yüzünü mü parçalamak istiyorsun? Hadi gidelim, sonra yaparız alışverişi."
"Seonghwa eğer aradan çekilmezsen seni de döverim. O piç, geçen sabah kardeşimin dibinde duran, belki sarhoş halinden faydalanmaya çalışan piç olabilir. Yüzünü ve gülümseyerek Wooyoung'uma bakışını unutamıyorum! Kim olduğunu bilmediğim ama bir gram güvenmeyeceğim şerefsizi dövmeme izin vermem lazım şu an." Hongjoong Seonghwa'yı aşmaya çalışırken, Seonghwa küçük bedeni sıkıca tutuyordu.
"Bunu konuşarak halledebiliriz, dur artık! Wooyoung küçük çocuk mu? Öyle bir şey yapmış olsa dolaşır mıydı etrafında? Ayrıca, çocuğu tanımadan küfür de etme!"
"Umrumda değil! Hayatımdaki en değerlime sarhoşken sırnaşmasının öcünü alacağım, BIRAK BENİ!"
"Yaptığın ley saçmalık Hongjoong! Wooyoung'u korumuyorsun, onu rezil edip kırıp döküyorsun! Senin yüzünden adı çıktığında mutlu mu olacaksın?! Yanlış anlaşılacak şekilde konuşuyorsun!"
Seonghwa'yı ilk kez bu kadar yüksek sesle konuşurken duyan Wooyoung şoka girse de, bundan daha önemli olayları vardı, mesela çekilen videolar gibi, çıkan adı gibi..
Seonghwa arkasını dönüp Hongjoong'u tek hareketle sırtına alırken, en iyi arkadaşına bağırmasına sebep olduğu için San'a bir yumruğu da o geçirmişti.
"Seninle konuşmamız gereken konular var, ortalıktan kaybolma."
Bir cevap gelmesini beklemeden Wooyoung'unda bileğinden tutarak çıkışa sürükledi. Wooyoung kendisi yürümeyi akıl ettiğinde, sırtındaki sinirli kertenkeleyi taşımak daha kolay olmuştu. Üçü de arabaya bindiğinde Hongjoong kemeri takmış, dışarıya bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS || SEONGJOONG
FanfictionSeonghwa ve Hongjoong üniversitede tanışan iki gençtir, beraber eve çıkmışlardır. Hongjoong'un kesinlikle çılgın bir kuzeni vardır ve başlarına en çok belayı o açmaktadır. (Wooyoung) Her gün gürültülü olan 2 odalı evde, iki sessiz insanın sabrı sın...