Seonghwa çatıdan odaya indiğinde Hongjoong sıkılmış şekilde başını geriye atmış, kollarını ve bacaklarını iki yana ayırarak tavanı izliyordu. Kapı sesini duyunca heyecanla doğruldu.
"Seonghwa! Neredeydin, bir saattir yoktun!"
"Güzel bir yer keşfettim. Sabah 4'te seni oraya götüreceğim." Her zamanki yerine koltuğa oturdu.
"Niye gece gece oraya gidelim ki?" Hongjoong kaşlarını çatarak sormuştu.
"Öyle gerekiyor. Ne oldu, Mingi'yle konuşuyordun sen?" Seonghwa masadaki telefonunu alıp çantasındaki şarjı aramaya başladı.
"Sadece iltifat ediyordu, konuşamadık pek." Hongjoong kendini tekrar yatağa bırakıp kafasına kadar örtüyü çekti.
"Oysa ki seninle ilgilenilmesini seviyordun?" Telefonunu şarja takarken yüzünü göremediği arkadaşına baktı.
"Benden küçük olduğu için komik duruyor."
"Soobin ilgilenince hoşuna gidiyordur o zaman?" Etraflarında çok az insan olduğu için hangisine ilgilenebileceğini öğrenmeye çalışıyordu, kendince.
"Nereye varmaya çalışıyorsun?" Hongjoong örtüyü açıp arkadaşına ters bir bakış attı.
"Hiçbir yere, öyle sordum sadece. Yaşın geçiyor evde kalacaksın." Bu kez de sevgili olan insanları gördükten sonra fikri nasıl değişti diye değerlendirme yapmak istemişti fakat değişen bir şey yoktu. Yine aynı cevabı almıştı.
"Sen alırsın n'apalım?" Seonghwa gülerek yerine yerleşip gerindi. "Böyle diye diye gerçekten elime kalacaksın, sonra ağlaya ağlaya benimle yaşayacaksın."
"Üç beş kediyle geçinir gideriz, ne olacak? Şaka maka, bir şey soracağım.." Hongjoong tekrar yerinde doğrulduğunda bu kez kararsız bir yüz ifadesi takınmıştı.
"Wooyoung artık kendi başına halledebilecek kadar büyüdü, hâlâ bazı şeyleri halledemese de.. Sence artık kendimle ilgilenme vaktim gelmiş midir?"
"Kedi mi Wooyoung? Onu gözetmene yardım edebilecek biriyle olman gerekiyor bence. Henüz hâlâ aklı başında sayılmaz. İkinize de sabrı yetecek birini tanımıyorum ben. Hem, seçeneklerinin arasında Mingi varsa baştan elenir zaten. Wooyoung'la yaşıt olması bir kenara, ciddi de davranmıyor. Kendini ve Wooyoung'u dengelemen gerekiyor. Seninle büyüdüğü için, sana karşı zaafı var."
"Orası öyle de, ne bileyim? Kaç yaşıma geldim ne biriyle çıktım ne kendim için bir şey yaptım. Hastanede yatmak fena değildi aslında. Kimseyle ilgilenmem, kimseyi gözetmem gerekmiyordu, ama şimdi tekrar başlıyoruz rutin hayata." Seonghwa'nın bir seçenek olmadığı en az bu kadar belli edilebilirdi. Arkadaştan başka gözle bakmadığı için, aşk hayatında ne yapması gerektiği hakkında fikir soruyordu. Seonghwa derin bir nefes aldı.
"Ben her zaman her konuda sana yardımcı oluyorum. Sanki 5 çocuğunla sokakta mı bırakıldın? Sana emanet edilen iki genç var ve yanında da dağ gibi arkadaşın var." Hongjoong Seonghwa'ya kollarıyla kalp yapıp güldüğünde, Seonghwa da gülümsemişti.
"Akşam yemeğini almaya beraber gidelim. Bugün çok az yürüdüm, çişe gittim sadece."
"Tamam, kalk hadi." Hongjoong örtüyü itekleyerek yataktan inmiş, teeliklerini giyip arkadaşının yanında yürümeye başladı.
Kafeteryadan yemeklerini almış, odaya götürmeye gerek olmadığını farkederek orada bir masada yemeye başlamışlardı. Soobin elindeki kahveyle masalarına geldiğinde Seonghwa abartılı şekilde göz devirdi.
"Bence artık bana aşık okduğunu itiraf etme vakti geldi, Yeonjun çok üzülecek bunu öğrendiğinde." Seonghwa'ya gülerek masaya otururken yanağından makas aldı. "Ben sana bir beden büyüğüm, seneye de seversen alayım seni."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FRIENDS || SEONGJOONG
FanficSeonghwa ve Hongjoong üniversitede tanışan iki gençtir, beraber eve çıkmışlardır. Hongjoong'un kesinlikle çılgın bir kuzeni vardır ve başlarına en çok belayı o açmaktadır. (Wooyoung) Her gün gürültülü olan 2 odalı evde, iki sessiz insanın sabrı sın...