33. Bölüm

86 12 0
                                    

Merhaba Arkadaşlar. Sizi çok seviyorum. İyi ki varsınız. İyi okumalar.

..........

ÇAĞLADAN
Selin kağıdı okurken gözlerinden yaş geliyordu. Selinin yanına gidip sakinleştirmeye çalıştık. Kağıdı okuduğum da şok yaşadım. Ben olsaydım ne olursa olsun bırakmazdım çocuğumu.
Ah neyse bunları boş verin. Hemen selinin yanına gittim. Sakinleştirmeye çalıştım. Biraz sakinleşince yola çıktık. Nereye gidecektik şimdi.
Birden selinin elindeki anahtar gözüme çarptı. Anahtarın üstünde ikşdebir canlanan ok vardı. Hemen hepsine gösterdim. Ok kuzeye doğruydu. Oku takip ettik.
En sonunda bir ormana vardık.
Ormana girdik. İlerledik ama tek bir hayvanla bile karşılaşmadık. Birden karşımuza bir nehir çıktı. Tam atlıyacaktım ki ayaz tuttu. Eline bir odun alıp akıntıya attı. Akıntı gözümüzü kapatıp açana kadar odunu gözden kaybetmişti. O yüzden akıntı hızlı olduğu için bizi de götürürmüş.
Atlamadan yanından nehrin sonuna gitmek için yanından ilerledik. Yarım saat sonra hala nehirin sonu yoktu. Bizdekide akılsızlık ekin bir ağaca yaslandığında kolu kayıp düştü. Kolu hafif çizilmişti ama kanıyordu. Tam ekipmanları çıkaracaktık ki gidip suyun içine girmeden kolunu yıkadı. Birden şok oldu. Neye olduğunu bilmediğimizden hemen yanına gittik. Yarası geçmişti. İyileştirme gücü varsa bundan almalıyız. Hepimiz çantadan bir damacana çıkartıp su doldurduk. Beş kilo iyileştirme suyu hepimiz alınca birdaha yola koyulduk.

En sonunda bir şelaleye geldik. Orada akıntı bitmesi lazım. Sonuçta sonu demi. Şelaşeden aşağı atladık. Nede olsa zarar gelsw su iyileştirme suyu.
Atladıktan sonra sudan çıktık. Karşı kıyıya geçtiğimizden anahtarı bir daha aldık. Anahtarı takip ettik. En sonunda neredeyse ormanın ortasına gelmiştik. Birden vurma sesleri geliyordu. Kim bu kadar hızlı vurabilir ki?
Sese doğru ilerledik. Birden jackle karşılaşınca şok olduk. Karenin yanındaydı. Demek bizden önce gelmişti ama anahtar bizdeydi.
Bizi hala görmemişti. Birden arkasına dönmesiyle bizi gördü. Onun da şok olduğu yüzünden anlaşılıyordu.
-verin şu anahtarı
Dedi jack.
-nedenmiş o?
Dedi ekin.
-çünkü ben öyle istiyorum.
-ha yok ya bizde defolup gitmeni istiyoruz ne yapıcan.
Ekinle kavga ederken hemen gidip arkadan jack'e rüzgar verdim. Jack ağaçların dibine uçup kafasını çarptı. Hala bizle kavga etsede ayaz da bayıltma büyüsünü yaptı. Kurt bayılınca bizde hemen anahtarı alıp kareyi açtık. Kareyi alınca kolyemi çıkardım. Kolyeyide karwye sürttüm olmadı. Bir daha sürttüm olmadı ama karede bir yazı çıktı.

Kareleri birşeştirmeniz lazım. Birleştirmezseniz yok edemezsiniz.

Kareyi selin çantasına koydu. Sonuçta seçilmiş kişi olduğuna göre onun tutma hakkı var. Birdaha gözlerşmi kapattım. Ayaz da elimi tuttu.
Ekin ve selin bizi tutunca zihnimi boşalttım ama yorgun olduğum için tamaöen boşaltamadım. En sonunda bügünlük burda yatacaktık. Çadırı sarıp içine girdik. Yatmadan önce ablandık. Sonrada yatağa geçtik.

Kalktığımda ayaz kapıda etrafa bakıyordu. Kalkıp yanına gittim. Elini omzuma attı. Bende başımı ona yasladım. Ekingil de kalkınca hazırlıkları bitirip gözlerimi kapattım. Ayaz da elimi tuttu. Selingilde bizden tutununca bütün zihnimi temizledim. Gözlerimi açtığımda bir evdeydik. Eve iyicemen bakınca burası uzun zamandır olduğu belli oluyordu. Peki burada ben mi, ekin mi yoksa ayaz mı seçilmiş kişi olacak.
Etrafı biraz daha dolaşınca ayaz bir yeri gösterdi. Orası ayazın küçükken hep rüyalarında kabus gördüğü evmiş .
Birden aklına bir şey gelmiş gibi koşa koşa gitti.
Bizde peşinden gittik. Bir tabloyu kaldırdı. İçinde bir kapı vardı. Onu açtı. Meğerse kabuslarında hep buraya gelip tabloyu kaldırıyormuş ama girmeden uyanıyormuş. Hep birlikte içeri girdik. İlerleyince bir bahçeyle karşılaştık. Bahçeye girdik. Kare oradaydı. Bu kadar basit miydi? Karenin yanına gittik. Anahtarı açacaktık ki anahtarı olmadığı aklımıza geldi. Eski anahtarı denedik ama olmadı. Ah şimdide anahtar bulmamız lazım.
Bir daha mecburen ordan çıkmak zorunda kaldık. Evin her yerini iğne kalmayacak şekilde aradık ama yoktu. Dışarı çıktık nereye gidecektik. Biraz daha dolaştık. Evin arkasında ki ormana gittik. Ağaçlara teker teker dokunduk belki ağaclar yine kapıya dönüşür. Denedik ama olmadı. Karşımızda hızlı hızlı koşan kurtu gördük. Bu jackdi. Nasıl anladın diye sorabilirsiniz. Jack siyah bir kurtken bopazında kocaman j harfine benzeyen beyaz bir renk var.
Hepimiz jacki takip ettik. En donunda bir eve girdi. Bizde peşinden girdik. Tam eve girdik ki arkamızdan kapı kapandı.
Hrmen gidip kapıyı açmaya çalıştık ama olmadı. Bu bu tuzak mıydı?
Birden hoparlörden sesler çıkmaya başladı. Sonrada o ses konuşmaya başladı.
-merhaba vampirler.
Bu bu jackti ve ayrıca bizi vampir zannediyordu.
-tuzağa iyikide çekmişim. Şimdi siz sebebini merak edeceksiniz. Hem birinci kareyi verin hemde bu karenin anahtarını buldum ama kareyi bulamadım. Siz bunun yerini söyleyeceksiniz.
Hayır, tabi ki söylemeyeceğiz.
Hepimiz aynı anda dedik.
-demek vermiyeceksiniz ha.
Dedi. İki dakika sonra televizyon açıldı. İçeride bir tane kadın vardı. Biraz daha dikkatle bakınca bu bu benim annemdi. Daha doğrusu bana bakan ama gerçekte selinin annesiydi.
Birden elektrik çarpmışa döndüm. Anne demeye devam edecektim. O kadar sene bana bakmıştı. Birden bağırmaya başladım.
-anne, hemen onu bırak jack. Hemen bırak hemen
Sonlara doğru sesim kısılmıştı. Gözlerimden yaşlar akıyordu. Selin birden elektrik çarpmışa döndü.
-bu bu benim annem mi?
Bir şey diyemedim sadece kafamı sallamakla yetindim. Selinin gözlerinden yal, akmaya başladı. Annem beni duyuyordu. Bizi duyuyordu.
Ah annem hep bizim yüzümüzden böyle oldun. Özür dilerim. Dedim. Belliki oda bizi duyuyordu.
Kafasını hayır siz yapmadınız manasında salladı.
-ha hayır siiz ya yapmadınız.
Zorlukla dedi. Belli ki ağrısından heceliyordu. Bu düşünce beni daha çok ağlamaya sevk etti.
Ekin ve ayaz sakinleştiemeye çalışıyordu ama nafile.
-gördünüz. Söylüyor musunuz?
Bir de utanmadan söylüyordu hayvan.
-nerden bilelim senin kadını bize vereceğini.
Ekin bağırarak dedi.
-ah oda size kalmış isterseniz inanmayın.
Dedi.
En sonunda söyliyecektim ki annem konuşarak beni susturdu.
-sakın demeyi deneme çağla.
Tam cevap verecektim ki yine konuştu.
-ben seni tanıyorum çağla demiyeceğim deme o yüzden ve ben biricik iki kızımı da yan yana görmüşüm daha da gam yemem.
Bu söz benim kalbimi daha da fazla yaksa da konuşmadım.
Evet, şimdi ne yapacaktık?
Dünyayı mı yoksa annemi mi kurtaracaktık?

..........

Merhaba Arkadaşlar. Sizi çok seviyorum ve Yorumlarınızı bekliyorum. Bir daha ki bölümde görüşmek üzere

Melez İkizler Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin