26.BÖLÜM
Ağlıyordum. Ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilemiyordum. Hastanenin koridorları sanki üstüme geliyordu, nefes almakta zorluk çekiyordum. Doktorun bir an önce çıkmasını bekliyordum. Ekin'e ne olduğunu anlamamıştım. Bir önceki gece gayet iyiydi.
Kendi düşüncelerimde boğulurken, doktorun bana doğru geldiğini fark ettim. Derin bir nefes aldım ve olacak her şeye kendimi hazırladım. "Ekin Bey'in yakını siz misiniz?"
Gergin bir şekilde cevap verdim. "Evet."
"Öncelikle korkmanıza gerek yok. Dün gece üç adet uyku ilacı almış ve bunlar onda ters etki yaratıp, zehirlemiş. İlk yardım ekibi geldiği zaman nöbet geçiriyormuş. İçkiyle alınan ilaçlar oldukça tehlikelidir ve o da bunu umursamamış pek galiba." Neden bu kadar ilaç almıştı? Uyku sıkıntısı çektiğini bilmiyordum. "Midesini yıkadık, iki gün istirahat etmesi gerekiyor. Bu gece burada kalacak, yarın çıkış yapabilirsiniz. Geçmiş olsun." dedi ve yanımdan hızla ayrıldı.
"T-teşekkürler." diyebildim zorlukla. Kenardaki sandalyelerden birine çömeldim. Üzerimde hala pijamalar vardı ve gelen geçen herkes süzüyordu. Ekin hala uyuyordu ve beklemekten başka çarem yoktu.
Yanımda benim gibi oturan kadından telefonunu istedim. Sabah o telaşla telefonları evde unutmuştum. "Merhaba, rica etsem telefonunuzu iki dakika kullanabilir miyim?"
Kadın sadece başıyla onaylamakla yetindi ve telefonunu uzattı. Minnettar bir halde telefonu elime aldım ve hızla Güneş'i aradım. Telefon uzun bir süre çaldı ve nihayet cevap verdi. "Alo? Kimsiniz?"
"Alo, Güneş benim İzel. Biz Ekinle Özel Meydan Hastanesindeyiz. Acil gelmen gerek. Ben ne yapacağımı bilemiyorum."
"Nasıl yani?" diye bağırdı. "Ne oldu?"
Sinirle derin bir nefes verdim. Zaten gergindim. "Güneş gelince konuşuruz. Asaf'ı al gel buraya hemen!" dedim ve telefonu kapatıp teşekkür ederek kadına verdim. Geri kenardaki sandalyeme oturup beklemeye başladım.
Yaklaşık yarım saatin ardından Güneş ve Asaf'ın koşarak bana doğru geldiğini görüp, ayağa kalktım. Güneş hızla bana sarıldı ve ben de dayanamayıp ağlamaya başladım. "Çok korktum Güneş!"
Asaf da destek amaçlı elini sırtıma koydu. "Sakin ol İzel. Ne olduğunu anlat bize."
"B-ben bilmiyorum. Gece üç tane uyku ilacı almış içkinin üstüne. Zehirlenmiş." dedim kısaca. Güneş zoraki bir şekilde gülümsedi ve oturduk. Asaf da oturdu ve elini bacağıma koyup hafifçe sıktı.
"Sen bozma moralini. Klasik Ekin, eskiden de çok yapardı. Uyku sıkıntısı yine başlamış galiba. Şerefsiz içkinin üstüne içmeyeceğini bir öğrenemedi!" dedi Asaf sinirle soluyarak.
Güneş sessizce cevap verdi. "Ben şaşırmadım. Aman neyse, düzelir kuzum sıkma canını."
Zorlukla cevap verebildim. "Peki."
Biz orada oturmaya devam ederken, hemşire geldi yanımıza. Uyandığını ve beni çağırdığı söyledi. Telaşla ayağa kalktım ve yattığı odaya doğru gittim hızla. İçeriye girdiğimde gülümseyerek bana baktığını gördüm. Onu gördüğümde akan gözyaşlarımı tutamayarak bağırmaya başladım. "Ne gülüyorsun? Ne kadar korktum haberin var mı Ekin!"
"Bağırma. Gel bi tane öpeyim seni güzelim." dedi sessizce. Sinirim anında yumuşadı ve küçük adımlarla yanına gittim. Kolundaki seruma dikkat ederek eğildim ve dudağına küçük bir buse bıraktım.
"Bir daha yapma." dememle yeniden gülmesi bir oldu. Sinirle omzuna yumruk attım ve inleyerek geri kaçtı. "İyi oldu sana! Evde görüşeceğiz seninle Ekin Bey!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Teen FictionBenim varoluşum, senin hayatına büyük bir iz... --- "Çok güzel olmuşsun." dedi ve kocaman gülümsedim. "Ancak bebeğim bunu giyemezsin, bu çok açık." Ve gülüşüm aynı hızla soldu. Beklediğim bir şeydi ama ne bileyim işte. "Aşkım lütfen." dedim cilveli...