28.Bölüm
İnsan denilen varlık bazı ihtiyaçlar doğrultusunda büyür ve gelişir. Bunların en başında ise aile kavramı gelir. Aile öyle kutsal bir kavramdır ki, gerek maddi gerekse manevi anlamda insan ruhunun ihtiyaçlarını karşılar.
Annemi hayal meyal hatırlasam da babama çok düşkün bir kız çocuğuydum. O da bana çok düşkündü aslında. Küçüklüğümde tanıdığım babama âşıktım ben. Onunla oyunlar oynardık, alışverişe çıkardık, yemekler yapardık. Herkesin imrendiği bir baba-kız ilişkimiz vardı bizim. Sonrasında neden bilmiyorum ama babam benden uzaklaşmaya başlamıştı. Belki Aysel yüzünden belki değil ancak gerçekten çok ağırdı.
Lise zamanları okuldan eve her geldiğimde odama çekilir sessizce ağlardım babam her suratıma bakmadığında. Ben onun gözünün içine bakardım bir şey istesin, bir şey yapsın diye ancak o ben yokmuşum gibi davranırdı.
İşte kelebeğin kanadı ilk o zamanlar kırılmıştı, bir daha onarılmamak üzere...
Murat Amca'yı da kısa bir süre içerisinde babam yerine koyup sevmiştim. Bana babamın göstermediği sevgiyi, merhameti o bana göstermişti ve şuan oturduğum hastane koltuğunda ağlamamak için zorlukla direniyordum. Benim canım bu kadar yanıyorsa Ekin'i hayal bile edemiyordum.
Acıyan gözlerimi uzakta yere çökmüş oturan Ekin'e diktim, sevdiğim adama. Ameliyathanenin kapısına dalmış gitmişti. Kim bilir şuan aklından neler geçiyordu. Titreyen bacaklarımla doğruldum ve küçük adımlarla yanına ilerledim. Yanına ulaştığımda eğildim ve elimi omzuna koydum yavaşça. İrkilip kızarmış gözlerini bana çevirdi.
"İyi misin?" diye fısıldadım yavaşça. Eliyle suratını sertçe sıvazladı ve başıyla onayladı. Sırtını dayadığı hastane duvarından destek alarak ayağa kalktı ve birden bedenimi kollarının arasın aldı. Yumuşak bir şekilde başımı göğsüne yasladım ve gözlerimi sıkıca yumdum. Acısını sanki bana aktarıyor gibiydi. Kalbi o kadar hızlı atıyordu ki, gözlerimin dolmasını engelleyemedim.
"Daha yeni..." dedi çatallaşmış sesiyle. Boğazını temizledi ve devam etti. "Daha yeni kavuşmuştum ben ona İzel."
Kaşlarımı çattım ve çaktırmadan gözlerimi silip kollarının arasından sıyrıldım. Murat Amca'dan ölmüş gibi konuşması canımı sıkmıştı. Böyle bir şeyi asla düşünmemeli, kabul etmemeliydi. Ellerimi yavaşça yanaklarına koydum ve tane tane konuştum.
"Şş..." dedim sakin bir ses tonuyla. "O dimdik ayağa kalkacak Ekin duydun mu beni? Ona hiçbir şey olmayacak. Daha..." dedim ve yutkunarak devam ettim. "Daha senin babanla yaşayacağın bir sürü anın var."
Gözlerimin önüne gelen babamın siluetini unutmaya çalışarak Ekin'e odaklandım. Derin bir çekti ve zoraki bir şekilde gülümseyerek bana baktı. Arkamızdan gelen yapmacık öksürük sesiyle aniden toparlandım ve arkamı döndüm. Asaf ile Güneş kantinden çay alıp gelmişlerdi. Minnettar bakışlarla bardağı elime aldım ve küçük bir yudum aldım dumanı üstünde tüten çaydan.
Ekin istemediğini söyleyip yanımızdan uzaklaştı. Arkasından üzgünce baksak da hiçbirimiz üstelemedik. Yalnız kalmak istiyordu belli ki, zorlamanın anlamı yoktu. Yaklaşık iki saattir hastanedeydik ve Murat Amca acilen ameliyata alınmıştı.
Evde ne zaman, nasıl yangın çıktığı hakkında ise hiçbirimizin bir fikri yoktu. Onu sonradan araştırmak üzere şimdilik rafa kaldırmıştık. Şuan hepimizin önceliği Murat Amca'nın sağlığı ve Ekin'in durumuydu. Kalan şeyler önemsizdi.
Çayımdan birkaç yudum daha aldım ve kalanını kenardaki çöp kutusuna attım. Midem daha fazlasını kaldıracak gibi değildi. Yan taraftan gelen ses ve sandalyeden fırlayan Ekin ile acilen o tarafa yöneldim. Doktor çıkmıştı sonunda.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
İZ
Teen FictionBenim varoluşum, senin hayatına büyük bir iz... --- "Çok güzel olmuşsun." dedi ve kocaman gülümsedim. "Ancak bebeğim bunu giyemezsin, bu çok açık." Ve gülüşüm aynı hızla soldu. Beklediğim bir şeydi ama ne bileyim işte. "Aşkım lütfen." dedim cilveli...