Derin Göktaş
Elimdeki kahvemi yudumlarken gökyüzünü aydınlatmaya başlayan güneşin kızıllığını hayranlıkla izlemeye başladım.
Gördüğüm kabus yüzünden yarım saat önce uykumdan uyanmıştım. Bir daha uyuyamayacağımı bildiğimden kahvemi yapmış ve kendimi bahçeye atmıştım.
Annemin elleriyle ektiği güllerin arasında güneşin dünyayı kızıllığına boyamasını izlerken içimdeki sıkıntı hafiflemeye başlamıştı.
Rüyamda babam okula dönmeme izin vermiyordu. O anda hissettiğim acı ve çaresizlik o kadar gerçekti ki hala daha aynı duyguları hissediyordum.
İçime derin bir nefes çekip kısa süreliğine gözlerimi kapattım. Abime bu konuda güvensem de tedirginliğimi bir türlü yok edemiyordum.
Okuluma dönememe ihtimalim beni o kadar korkutuyordu ki içim titriyordu. Her şeyim oradaydı. Geleceğim, emeklerim, arkadaşlarım ve Ayaz. Hiçbirini ardımda bırakmaya hazır değildim.
5 gün önce yengem doğum yapmış ve Derya aramıza katılmıştı. Geldiğim günden beri evi hakim alan gerginlik Derya'nın doğumu ile bir anda yok olmuştu.
Yengem ve abim ile döndüğümüz yürüyüş sonrasında yengemin sancıları başlamıştı. Doktoru ile konuşmuş ve bir süre daha evde kalmaya karar vermiştik.
Sancıları iyice artınca hep birlikte hastaneye gitmiştik. Dizilerde izlediğim o panik halleriyle hiç alakamız yoktu. Hepimiz son derece sakin ve soğukkanlıydık.
Saatler geçip yengem doğumhaneye alındığında hepimizi bir heyecan kaplamıştı. Kapının önünde beklediğimiz 15 dakikanın sonunda Derya abimin kucağında aramıza gelmişti.
Abimin kucağında kızını görmek tüm gardımı indirmişti ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştım. Annem ve abim de benimle birlikte ağlarken babamın sadece gözleri dolmuştu.
Ailemizin en küçük üyesi hayata merhaba derken farkında olmadan halasını da büyük bir sıkıntıdan kurtarmıştı.
Onun küçücük yüzünü gördüğüm an günlerdir çektiğim sıkıntıdan en ufak bir iz kalmamıştı. Gruba mesaj atıp Derya'nın doğduğunu bizimkilere de haber vermiştim ve hepsi çok sevinmişti.
O gece hastanede kaldıklarında annem de abimlerle kalmıştı. Babam ile yalnız başıma eve dönmek yeniden beni tedirgin etse de babam sakinleşmişti.
Sanırım ilk kez dede olduğu için o da çok heyecanlıydı. O gece Ayaz'ı aramış ve saatlerce onunla telefonda konuşmuştum.
Hala benim için çok endişeliydi ve kendini suçluyordu. Ne dersem diyeyim düşüncesini aksi yöne çevirememiştim.
Benim için meraklanması içten içe hoşuma gitse de onun kendini suçlamasını istemiyordum.
Aklım yine ona düşerken telefonumu elime alıp konuşmalarımızı açtım. Bir süre resmini izledikten sonra konuşmalarımızı tek tek okudum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Dek Sen
ChickLitBirini ne kadar çok sevebilirsiniz? Ya da birini ne kadar çok bekleyebilirsiniz? Hiçbir şeyden haberiniz olmadan kalbinizi verdiğiniz kişinin, kalbinin başka birine ait olduğunu öğrenseniz ne yapardınız? Eğer tüm bunların cevabını merak ediyorsanız...