Derin Göktaş
Tüm bedenimi kırıp geçiren yorgunluk vücudumdaki kemiklerin ağrımasına sebep olurken inleyerek biraz daha yatağıma gömüldüm.
Nasıl olduğunu anlamadan çok kötü grip olmuştum. 2 gündür yatak, döşek yatıyorum ve kafamı kaldıracak halim bile yok.
Beste bana sık sık yemek ve ilaç getirse de faydası olmuyordu. Ayaz da hastaneye gitmek istemediğim için devamlı bana kızıyordu.
Hastaneden hoşlanmadığım için gitmek istemiyorum. Hem dinlenince geçeceğini biliyorum, ne gerek var ki hastaneye?
Çektiğim ağrı ya da ciğerlerimin acısı umurumda değildi de, 2 gündür sevgilimi göremiyordum o içime dert olmuştu.
Ben yemekhaneye bile inemediğim için ve Ayaz'ın kızlar yurduna girmesi yasak olduğu için görüşemiyorduk. Sık sık görüntülü arasa da yanımda olduğundaki gibi olmuyordu.
"Kuşum nasıl oldun?" Odadan içeri giren Beste'nin sesi ile kapıya baktım.
Sabah derse gitmişti ve sanırım bitirir bitirmez de yanıma gelmişti.
"Sanırım gittikçe kötüleşiyorum." Derken kulağıma dolan sesim ile yüzümü buruşturdum.
Sesim neredeyse tamamen gitmişti. Şişen boğazlarım yüzünden azıcık çıkan sesim de çatallı ve boğuktu.
"Ah be Derin ne inat ettim. Bırak hastaneye götürelim seni, gün geçtikçe kötüleşiyorsun!" Beste bana kızarken bir yandan da elindeki torbaları masaya bıraktı.
"Onlar ne?" Dediklerini duymazdan geldiğim için gözlerini devirdi.
"Ayaz sana tavuk suyu çorba ile ıhlamur almış. Sen çorbanı içerken bende ıhlamurunu yapacağım." Dediğinde yüzümde ufak bir gülümseme peydah oldu.
Bir tas çorba kalbimi delicesine attırırken gelen öksürük krizi ile heyecanım sönüp gitti. Ciğerlerim o kadar çok acıyordu ki gözlerim doldu.
"Kuzum eziyet etme kendine, gel gidelim hastaneye." Beste ayakucuma oturup endişeyle bana bakarken başımı iki yana salladım.
O homurdanarak çorbamı çıkarırken bende zorla yerimde doğruldum. Sanki vücudumdaki tüm kemikler kırılmıştı ve benim milim kıpırdamaya mecalim yoktu.
Kapağı açılan çorbanın mis gibi kokusu ağzımı sulandırırken telefonumun çalması ile dikkatim dağıldı.
Ayaz'ın aradığını görünce hemen telefonu cevapladım.
"Güzelim nasıl oldun?" Endişeli yüzü ekranda belirdiğinde kısa bir an onu izlemek için kendime izin verdim.
O da derslere girdiği için gündüz çok konuşamamıştık ve ben yakışıklı yüzünü hemen özlemiştim. Sanırım sevgilim derslerini bitirmiş ve yurda gelmişti. Çevresinden yurdun bahçesinde olduğunu anlamak zor değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonsuza Dek Sen
ChickLitBirini ne kadar çok sevebilirsiniz? Ya da birini ne kadar çok bekleyebilirsiniz? Hiçbir şeyden haberiniz olmadan kalbinizi verdiğiniz kişinin, kalbinin başka birine ait olduğunu öğrenseniz ne yapardınız? Eğer tüm bunların cevabını merak ediyorsanız...