MAHALLE AŞKI

14. BÖLÜM

Mert'ten

Sabah alarmın sesi ya da annemin sesi ile değil de kendi kendime uyandım. Esnerken bir yandan da yatakta doğrulmaya çalışıyordum. Başaramayıp geriye düştüm. Bir iki dakika daha esnedikten sonra kalkasım gelmedi ben de ellerimi karnıma koyup tavanı izlemeye başladım. Bugün ne yapacağımı düşünürken aklıma Cemre'nin hastaneden çıkacağı geldi. Ne zaman çıkacağını bilmiyordum. Cemre'nin ne zaman çıkacağını düşünmeyi bırakıp Cemre'yi o halde gören Burak'ın tepkisini düşündüm. Bir arkadaşa göre fazla tepki vermişti. Çok düşünmediğimden durumun garipliğini şimdi fark ediyordum. Kendi kendime düşünürken farkına varmadan telefonumu elime almışım. Ne yaptığımı fark edince kendimi durdurma gereği duymadım. Whatsappa girip altlarda ki Burak ile olan konuşmamıza girdim. Gözlerim isminin altında ki son görülme saatine kayınca yarım saat önce çevrimiçi olduğunu gördüm. Mesaj kısmına basınca açılan klavye ile yazmaya başladım.

Mert : Kanka günaydın. Nasılsın? Ne yapıyorsun?

Çok geçmeden çevrimiçi olurken yazmasının bitmesini bekledim. Mesaj hemen geldi.

Burak : Günaydın kanka. İyiyim, sen? Kahvaltıyı yeni yaptık da dişlerimi fırçalayacaktım. Sen ne yapıyorsun?

Mert : Ben de iyiyim kanka. Yatakta yatıyorum hâlâ ve sanarım kalkmaya da niyetim yok gibi. Yataktan hiç çıkasım yok.

Burak : Anladım. Normalde bu saatlerde sen bana mesaj atmazsın birşey mi oldu?

Mert : Evet kanka. Öğlen 1 gibi müsaitsen ileride ki çocuk parkında buluşalım mı? Hem sana birkaç şey sormam gerekiyor.

Burak : Müsaitim kanka müsaitim. Çıkmadan 5 dakika öncesinde beni ara. Hemen gelirim.

Mert : Tamam kanka. Kendine dikkat et.

Burak : Sen de kendine dikkat et.

Uygulamadan çıkıp telefonun sağ üst köşesinde ki saate baktım. Saatin 1 olmasına daha vardı. O zamana kadar kahvaltımı yapar, ders çalışırdım. Vaktim kalırsa da kitap okurdum. Aklımda olan şeyleri yapmam için önce şu lanet yataktan kalkmam lazım ama. Telefonu yatağın kenarına bırakıp zor da olsa kalktım yataktan. Yatağı hızla toparlayıp telefonu yatağın ortasına doğru attım. Lavaboya girip elimi yüzümü yıkadıktan sonra gelen enfes kokuları takip ederek mutfağa girdim. Annem kahvaltı hazırlıyordu. Arkasından yanına yaklaşınca enfes kokulara sahip bu yemeğin krep olduğunu gördüm. Annemin arkasından sarılırken bir elimle yeni yaptığı belli olan kreplerden bir tanesinin ucundan kopartıp ağzıma attım. Anında ağzım yanarken krep parçasını ağzımın içinde döndürdüm. Ağzımın yanmış olması annemin hoşuna gitmiş olacak ki gülüyordu. " Ben sana yaptığım yemekler masaya konmadan yenmeyecek demedim mi? Oh olsun sana. Herhalde öğrenirsin artık ayakta yemek yememen gerektiğini. " Annem gülerek bir yandan da beni azarlıyordu. Ağzıma attığım krep soğurken çiğneyip yuttum. Annemin yanağından makas aldıktan sonra salonda oturup televizyon izleyen babama kapı ağzından günaydın dedim. Koşarak odama gidip kapıyı arkamdan kapattım ve odanın ortasına geçip ellerimi belime koyarak etrafı biraz inceledim. Masanın üzerinin dağınık olduğunu görünce toplamaya başladım. Okuma kitaplarımı yerlerine yerleştirdim. Kalemleri kalemliğe, test kitaplarımı ve okul kitaplarımı da dolaba yerleştirdim. En sonunda toplayacak başka bir şey kalmayınca çalışacağım dersin test kitaplarını ve okul kitaplarını çıkardım. Ders kitabımı açıp konuyu okumaya başladım.

🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷🌷

1 saatlik bir konu okumanın ardından test kitabımı çıkardım ve sorularını çözmeye başladım. Konu kısa olduğu için soru sayısı da az olur sanmıştım ama yanılmışım. Bunu en güzel şekilde tattım. 1 saat ya da 1 saat 15 dakika boyunca soruları çözmeye uğraştım. En sonunda sorularla cebelleşmem bitince kalemi yorgunlukla kitabın üstüne fırlattım. Ellerimi şakaklarıma götürüp ağrıyan başımı ovuşturmaya başladım. Başımı ovarken saate bakmak için yatağın ortasına ders çalışmadan önce fırlattığım telefonumu elime aldım. Saate baktığımda 2 buçuk saat ders çalıştığımı görmek şaşırmama neden oldu. Sabahları çalıştığım dersten pek fazla bir şey anlamadığım için bu kadar çalışmama şaşırmıştım açıkçası.