Etrafım rutubetli, boyası aşınmış duvarlarla çevriliydi. Odadaki eşyalar o kadar eski ve dağınıktı ki kendimi bir çöp konteynırının içindeymiş gibi hissediyordum. Rengi gitmiş kirli kanepeler, her an kırılmak üzere gibi duran ve hiç kitap barındırmayan kitaplık, odadaki yatak... Her şey eskiydi. Eski ve kirli! Bense bekliyordum, artık buna alışmıştım. Oysaki önceleri bunu çok yadırgardım, Ayaz ölmeden çok önce. Her şeyin başladığı günlerde, -masumiyetimi henüz kaybetmemişken- seneler önce bu odada neden beklediğimi hiç anlamamıştım. Ta ki o adamın yüzünü görene dek. Korhan'ın yüzünü... Yutkundum ve boğazımdaki yumruyu söküp atmak istedim. Çünkü kar beyazı masumiyetimin yitip gittiği günleri hatırlamak benim için oldukça zordu.
Ayaz... Şimdi yanımda olsa bütün bunlar olur muydu? Hayır, olmazdı. Ayaz beni korurdu. Benim ve minicik kızımızın yanında olup bizi her kötülükten uzak tutardı. İçinde bulunduğum durumu bilse kahrolurdu. Derin bir nefes aldım ve sabırsızca saatime baktım. Pencerenin önünde deniz manzarasını izlerken yaklaşık 20 dakika bekletilmiştim. Kaşlarım istemsizce çatılırken o Allah'ın cezası adamın nerede kaldığını merak ediyordum.
O sırada kapı açıldı ve ben de hışımla ardıma döndüm. "Nerelerdesin sen!"
Öfkeyle ondan bir cevap beklerken onu incelemekten de geri durmadım. Her zamanki gibi ne giyerse giysin atletik vücudu adeta "Ben buradayım!" diye haykırıyordu. Uzun bacakları adımlarını bana doğru yöneltirken gerildiğimi hissediyordum. Onu tanıdığımdan beri böyle değil miydi zaten? O ise onu incelediğimin farkında, kara gözleriyle bana bakarken çapkınca sırıtıyordu. İstediği kadar gülebilirdi, çünkü bir gün bütün bunlar bittiğinde onu doğduğuna pişman edecektim!
Korhan, güçlü elleriyle beni kendine çekti. "Bebeğim, unutma ki ben meşgul bir adamım."
"Umurumda değil. Benim vaktim değerli." Dedim ve dişlerimin arasından nefretle tısladım. "Çek şu patilerini üzerimden!"
Bedenimi yemek ister gibi bakan bakışları gözlerime çevrildiğinde tehtidkâr bir ifadeyle gözlerini kıstı. "Hemen tırnaklarını çıkarma vahşi kedi, aksi takdirde öfkemi görmek bile istemezsin."
İtiraf ediyorum, korktum. Korktum ve sustum! Bu adamın neler yapabileceğine yıllardır kendi gözlerimle şahit olmuştum ve onun bana tutulduğunu bilmiş olmam bile bana yapabileceklerini engelleyemiyordu. Korhan'ın gözü dönerse en sevdiğine bile zarar verirdi. Bana asırlar geçmiş gibi gelen, ama aslında saniyelerin sonu olan zaman dilimi sonunda bakışlarımız hala birbirini delip geçiyordu. Korkmamalıydım, ben onun neler yapabileceğini biliyorsam eğer, o da benimkileri biliyordu. Ben de gözü karaydım, tıpkı onun gibi. Bu yüzden beni dinlemek zorundaydı, fakat vaktim değerliydi.
Gözleri hala gözlerimdeydi. Ve ben konuyu değiştirdim. "Beni buraya neden çağırdın? Sana istediğimi yapmadan beni çağırma demiştim!"
Korhan, benimle alay edercesine hafif bir kahkaha attı. "Kendini çok önemseme, söylediğin hiçbir şeyi yapmak zorunda değilim."
"Ama-" diye korkuyla başladığım cümleyi yarıda kesti.
"Aması yok! Ben ne diyorsam o olacak." Dedi. "İstediğini bu işin sonunda alacaksın. Bu, son olacak."
Dolan gözlerimi ondan kaçırırken yumruklarımı öfkeyle sıktım, tıpkı dişlerim gibi. "Bunu bana neden yapıyorsun!"
"Nedenini biliyorsun." Omuz silkti ve elindekini uzattı. "Her neyse... Al, bunlar işine yarayacak."
İtaatkâr bir tavırla elindeki dosyayı aldım ve seri hareketlerle açtım. Bunlar gerekli bilgiler ve fotoğraflardı. İçindekilere kısaca göz atarken bir çift mavi gözle karşı karşıya kaldım. Bu adam, Umut Köksal'dı. Bunu, istediğimi almak için yapmak zorundaydım ve o masmavi gözlere çok yazık olacaktı!
Mutlu olmaya çok az kalmıştı. Bu düşünceyle gülümsedim ve başımı kaldırdım. "Tamamdır, oldu bil!"
Birden uyandım. Odamın içine vuran ay ışığı, bunun çok kötü bir kâbus olduğunu haykırıyordu bana. Kan ter içinde doğrulmaya çalıştım beni her gece cehenneme iten yatağımdan. Ben düşüncelerimin içine karışırken, birbirine girmiş saçlarım da ellerime karıştı. Beni parçalayan, ateşlere atan kâbuslardan biriydi bu.
Bir gün gerçek olmasından korktuğum en büyük kâbuslarımdan biriydi.
Sevdiğim adamı öldürmek, şu dünyada en korktuğum şeydi.
Ve bir gün, bunun gerçek olacağını biliyordum.
***
Selam arkadaşlar, eğer hikayemin konusu ilginizi çekerse devam etmekte kararlıyım. Lütfen, desteğinizi ve yorumlarınızı esirgemeyin. Yepyeni bir hikayeye hoş geldiniz. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Masumiyet
General FictionBirden uyandım. Odamın içine vuran ay ışığı, bunun çok kötü bir kâbus olduğunu haykırıyordu bana. Kan ter içinde doğrulmaya çalıştım beni her gece cehenneme iten yatağımdan. Ben düşüncelerimin içine karışırken, birbirine girmiş saçlarım da ellerime...