LIII

2.5K 170 21
                                    

Barlas Soysert

Babamın Mercan'ı sırf benimle barışabilmek için araya koyması ondan iyice soğumamdan başka bir ile yaramamıştı. Konuşmak istesem telefonunu açardım, beni sinirleneceğimi bile bile Mercan'la görüşmesi hatta onu da böyle zor bir durumda bırakması beni daha da sinirlendiriyordu.

"Çınar giderken kahveleri içeri götür dedim ya!" diye mutfağımdan bağıran Caner ile, salonun girişinde duraksayan Çınar da "Aman unutmuşum Canerişko sen getiriver!" diye cevap vererek içeri geldi.

"Oğlum getirsene işte kahveleri!" diye ben de bağırınca Çınar umursamazca kendini koltuğa fırlatıp "Ya Twety ben hep taşırıyorum bardakları taşırken dökülüyor beceremiyorum." dedi. Zaten bu çocuk her işten beceremiyorum diye diye yırtıyordu.

"Ee n'aptınız yengemle barıştınız mı?" dedi koltukta iyice yayılıp ayaklarını da uzatarak. "Konuşmadık ki." diye cevapladığımda öyle bir çığlık attı ki ben bile koltukta zıpladım. Caner de koridorda kahveleri dökmüş olacak ki Çınar'a uzun bir küfür göndermesinde bulundu.

"Ya niye üzüyorsu kızı?" dediğinde sinirle ona yastık fırlattım. Ben de mutlu değildim Mercan'la aram bozukken ama hemen gidip 'neyse canım bana her zaman yalan söyleyebilirsin, rahat ol.' mu deseydim? Ayrıca hala da kırgındım ona.

İçeri gelen Caner de tam oturacaktı ki kapı çalınca tekrar doğruldu. "Birini mi bekliyordun?" dediğinde ben de ayaklanarak "Hayır?" dedim. "Kapıcıdır herhalde diyerek kapıya yöneldim. Hala ayakta duran Caner de ardımdan koltuk başına ayaklarını dayamış olan Çınar'a 'düzgün otur lan' diye bağırıyordu.

Kapıyı açtığımda ise hiç beklemediğim birisi ile karşılaştım.

Mercan'ın babası, Turhan amca tam karşımda bana tuhaf bir ifade ile bakıyordu. Kaşlarım çatılı kaldığımdan "Ne o? Yoksa bana da mı küssün?" diye alayla sordu. Mercan'a da şaşırmadım desem yaşan olurdu, hemen anlatmış mıydı babasına.

"Ah, pardon!" diyerek kapıyı iyice açıp geçmesi için yer verdim. Hemen arkasından kapıyı kapatıp ben de peşiden öksürerek içeri girdiğimde koltukta kavga eden Caner ve Çınar da doğrulup boş boş bakmaya başladılar. Çınar hemen düzelip "Aa yengemin babası amca!" diyerek Turhan amcaya sarıldığında Caner boğazını temizlese de Çınar anlamamıştı. "Yengem diye bahsettiğin Mercan değil umarım?" diye kaşları çatılan Turhan amcaya "Başka kızın da mı var?" diye şaşkınca sorduğunda onu kolundan sertçe kendime çektim. "E biz gidelim artık, hadi Çınar." diyen Caner ile de Çınar istemeyerek de olsa evden gitti.

Kendimi biraz gerilmiş hissediyordum. Aslında şu an Mercan'a acımıştım. Kim bilir babamı ilk gördüğünde nasıl heyecan yapmıştı...

"Buyrun geçin, kahve yapayım mı? Ya da başka bir şey-" Turhan amca hafif gülerek bana da oturmamı işaret ettiğinde koltuğun diğer ucuna da ben oturdum.

"E sen becerikli oğlanmışsın, maşallah eve bak bizimkinden toplu." dediğinde güldüm. O da gülerek devam etti. "Kız babası olarak kıskançlık yapayım seni kötüleyim istiyorum da bazen, e yakışıklısın, beceriklisin, geleceğin de starısın, yok yapamıyorum." dedi.

Benim babam da keşke beni geleceğin starı olarak görebilseydi...

Kızacak mı diye beklerken böyle arkadaşça davranması beni rahatlatsa da hala ne diyeceğini çok merak ediyordum.

"Mercan'ı seviyorsun." dedi kısa bir durgunluktan sonra. "Mercan'ı annesi küçük yaşta bıraktı, benim sevgim bazen yetti bazen de eksik bıraktı onu. Ama şimdi senin sevgin onu tamamlıyor. Güldürüyor, güç veriyor..."

Hüzün Kovan KuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin