Multide Barlas kuşumuz var.
❆
Barlas Soysert
"Bence son gittiğimiz park iyiydi." dedim daha fazla gezmemek için. Sabahtan beri İstanbul'daki tüm yeşil alanları geziyorduk ve ayaklarımı hissetmiyordum.
Ama Mercan zayıf bünyesine rağmen benden kat be kat daha enerjikti. Hepsinde hoplamış, çimlerde yuvarlanmış, bizzat kalite kontrol yapmıştı.
"Aynen ama benim ikinci gittiğimiz yerde de aklım kaldı, çiçekleri çok güzeldi." dedi hayran hayran. Parkları gezerken de hepsinde çok mutluydu, doğa ile olmayı fazla seviyordu.
Umarım doğa onu çok sevmez, sevmesin. Toprak onu sevmesin sakın.
Meyve suyunu içmeye devam ederken bir yandan da birisi ile yazışıyordu. "Bence bu kadar yeter." diyerek telefonunun ekranını gözüme soktu ve Gizemler'den gelen listeyi gösterdi. Zaten çoğu Caner'in kafesinin ürünleriydi.
"Akasya ile konuştunuz mu?" diye sorduğumda telefonuna bir şeyler daha yazıp kapattı ve cevap verdi. "Gizem akşam aramıştı, sabah da rengi hakkında bana danıştı, birkaç fikir verdim ama halletti mi bilmiyorum."
"Sor bakalım bir." diyerek aramasını işaret ettim ve kafasını sallayıp telefonunu tekrar eline aldı. Telefonun açılması ile de cıvıl cıvıl konuşmaya başladı.
Kocaman gülümsemesine, gülerken kısılıp ince bir çizgiye bürünen gözlerine, yüzündeki her bir çizgiye ayrı ayrı baktım konuşması boyunca. Bu kez uzun, açık kahve saç kullandığı peruğundan saçları uçuşuyor, yüzünün önüne geliyordu. Telefonu kapattığında da hala gülmeye devam ettiğinden büyüsüne kapılmışçasına bakmaya devam ediyordum ki kalktığını fark ederek silkindim.
"Nereye?" dedim ben de ani bir kalkışla. "Kafeye gidiyoruz, detayları konuşmaya." dedi çantasını toplayıp omzuna asarken. "Duymadın mı Barlas yanında konuştum?" dedi ve ters ters bakıp arabaya yürümeye başladı.
Kafede Akasya ve Çınar bizi bekliyordu. Hemen arkamızdan Gizem de girdikten sonra her zamanki masamıza oturup toplantıyı başlattık. "Projeksiyon işi tamam." dedi Caner eli ile arkayı işaret ederek. Benim sahne olarak kullandığım platformda sarılı duran perde ve cihazı gösterdi.
"Yiyecekleri cuma günü sabahtan taze taze yapacağız, pastaneyle de ona före konuşuruz." dedi Gizem de listeyi önümüze koyarak.
Mercan da telefonundan arasında kaldığı iki parkın resimlerini göstermeye başladı. "Aslında burası da güzelmiş." diyen Gizem seçeneklere bir üçüncüsünü ekledi. Birinin manzarası güzeldi, birinin alanı genişti. Birinin çiçeği boldu, birinin güneşi çoktu. Uzun tartışma ve değerlendirmeler sonucu birini tekrar eledik ve en son finalde kalanlardan birini zar zor seçmeyi başardık.
"Babamın organizasyoncu bir arkadaşı var, ondan engin masa kiralamak için konuşacağım. Minderlerde otururuz. Daha sevimli olur." dedi Mercan kendi kendine hayal ettiği belli olacak bir şekilde şimdiden gülüyordu konuşurken. "Süsleri de haftaiçi çıkar alırız artık hep beraber." dedi Caner de.
"Mekan da tamam o zaman." diyerek elindeki plan listesine bir çizik daha atan Mercan'la Akasya da pastacı ile konuştuğunu anlattı. Yaptıracağımız pasta iki katlı olacaktı zaten kişi sayısı da 15 civarıydı. Caner eli ile bana listeyi uzatıp "Bunun dışında gelmeli dediğin arkadaşınız var mı?" diye sordu. Listeye göz atıp bir iki arkadaşımı daha ekledikten sonra o işi de tamamladık. "Akşam bunları ikimiz arar, haber veririz." dedim Caner'e listeyi tekrar uzatarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzün Kovan Kuş
Romance5*********: Mutlu Yıllaaaar (02.42) 5*********: Mutlu Yıllar sevgilim (02.42) 5*********: Sensiz kutlar bu gece tüm aşıklar (02.43) ❆ Aşkın insana umut vermesi gerekir değil mi? İnsana yaşama gücü vermesi ve insanı iyileştirmeye başlaması gerekir. O...