Final...
Size biraz sürpriz oldu farkındayım ama zamanı gelmişti. Öncelikle son bölüm değil final iki bölümden oluşacak. Diğer bölüm de hemen yarın gelecek.
Bu yıl umarım hepimiz için sağlıklı, mutlu ve iyi geçer. Tekrardan yeni yılınız kutlu olsun.
Yeni yıl hediyeniz ise hemen aşağıda okunmak için sizi bekliyor.
Bu bölümü ise ben söz verdiğim gibi EsinHasanKuru tya ithaf ediyorum. İkinci finalde ithaf almak isteyen varsa bol bol yorum yazarak belli edebilir.
İyi okumalar kuşlarım, benim yazarken dinlediğim şarkıyı da okurken dinlemek isterseniz Ursine Vulpine- Never Let Me Go hemen medyada ♡
❆
Gizem Aktan
"Annem zorla börek sokmaya çalıştı çantama inanabiliyor musun?" dedim gözlerimi büyüterek. Mercan'ın kahkahası ile ben de gülmeye başladım. Olabildiğince güleç tutmaya zorluyordum yüzümü.
Mercan yoğun bakıma girdiğinden beri eskisi gibi sık gelemiyorduk. Gelsek de onu uyurken camın arkasından izlemek dışında çok bir şey yapamıyorduk. Kafede buluştuğumuzda hepimiz ayrı bir sessizliğe gömülüyorduk. İlginçtir ki buna Çınar bile dahildi. Halbuki en çok şu an konuşması bizim havamızı dağıtması gerekirken o da bayağı dağılmıştı.
Mercan hastaneye yattığında bile içimizde büyütmeye devam ettiğimiz umudumuz bitiyordu. Artık bizimle konuşamayacak kadar yorgun, uyanık kalamayacak kadar hastaydı. En son ne zaman onu serumlar ve çorbalar dışında yemek yerken gördüğümü bile hatırlamıyordum. Her yediğim yemekte aklıma geldikçe boğazım düğümleniyordu sanki.
Biz daha çocuktuk oysaki... Partilere gitmesi, kafelerden çıkmaması, tatillere gitmesi gereken... ödevlerden yakınması gereken... Tek derdi veremediği dersleri olan, sevgilisinden ayrılınca çikolata kaşıklama depresyonuna giren, sonrasında birazcık kilo alıp onu günlerce kafaya takması gereken...
Birbirimizin evinden çıkmadan bütün gün film izlemeli, karakterler hakkında tartışmalıydık.
Hastaneye gelmemeliydik birbirimizi ziyarete, hastalık onu yiyip bitirirken dışarıdan seçilen kemiklerini değil de dolgunlaşan yanaklarını görüp dalga geçmeliydim 'kilo mu aldın sen?' diye. Her gece acaba Mercan'ı sabah görebilir miyim, beni yoğun bakıma alırlar mı, uyuyor mudur diye düşünmemeliydim. Arkadaşım bugün de yaşadı diye şükretmemeliydim.
Ölümün aramızda, bu kadar yakınımızda dolaşması için erken değil miydi?
Biz çocuk değil miydik hala?
"Gizem?" diyen Mercan'a döndüğümde gözlerimin dolmaması için kendimi sıkmaya devam ettim. "Diğerleri nasıllar, anlatsana?" dediğinde gülümsedim. "Anlatayım Karayip korsanım, Çınar yine bildiği gibi... Kafeyi Caner'in başına yıkıyor, Akasya'nın sabrını zorluyor, benim tepemin tasını attırıyor, aynı şeyler işte. Akasya ona sinirlendiği zamanlar "Beni boşayacak mısın?" yoksa diye dudağını sarkıtıp ağlamış taklidi yapıyor. Sırf bu hareketi yapacak diye Akasya rahat rahat küsemiyor da kızcağız, hemen başlıyor bizimki ağlamaya, e susmayınca Akasya daha sinirlendiğinden malum..." Mercan kocaman tebessümü ile beni dinleyince anlatmaya devam ettim.
Günlerdir kimsenin ağzını bıçak açmadığını, Çınar'ın hiçbir şaklabanlık yapmadığını, Akasya'nın her fırsatta ona sarılıp teselli ettiğini, hiçbirini anlatmamıştım. Çünkü biliyordum ki kendini suçlardı. Ona üzülmemizi onu ne kadar sevdiğimize yormak yerine kendisini suçlar hırpalardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hüzün Kovan Kuş
Romance5*********: Mutlu Yıllaaaar (02.42) 5*********: Mutlu Yıllar sevgilim (02.42) 5*********: Sensiz kutlar bu gece tüm aşıklar (02.43) ❆ Aşkın insana umut vermesi gerekir değil mi? İnsana yaşama gücü vermesi ve insanı iyileştirmeye başlaması gerekir. O...