✝Asır Köksal✝19.03.2021

7.5K 270 100
                                    





19 Mart. Bugün Asır'ın doğum günü.

20'si de benim :')

Ona birkaç cümle bırakabilir, doğum gününü kutlayabilirsiniz :) (belki bana da ehehe :D)

İyi ki doğdun, aynaya her baktığımda yansımamda karşılaştığım çakır gözlü çocuk... Gözlerimiz hep buluşsun, fakat içleri kızarıkken değil, gülümserken. 🖤

 🖤

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.






İnsanlar sizi sandığı şekilde yargılar, duyduğu ve gördüğü şekilde.

Ama asla yakından, en içinize bakarak değil.

Hakkımdaki varsayımların her zaman farkındaydım, eğer bir yolda yürüyorsanız odağınız önünüzdeki yol olsa da geride bıraktıklarınızı her zaman bilirsiniz.

Geride ne bıraktığımın farkındaydım.

Kim olduğumun ve neler yaptığımın farkındaydım.

Ama şu an olduğunuz kişi geride bıraktığınız kişiyle aynı değilse, aynı muameleyi görmek ve sanıldığınız gibi bilinmek istemezsiniz.

Sanıldığım, görüldüğüm, duyulduğum biri gibi değildim.

Sanıldığı kadar kötü değildim.

Olamazdım da.

Masum değildim, eli kirli olan kimse masum olduğunu iddia edemezdi ve benim elim kirliydi ama en azından şu an olduğum, olmaya çalıştığım kişi için bir şansa ihtiyacım vardı. Herkes bir şansı hak ederdi, ona o hak verilmese de şeytan bile hak ederdi.

Şeytan bir zamanlar melekti ve bir hataya düşüp şu anki kılıfına mahkum edilmişti. Bu bir zamanlar melek de olsan hata yapabilirsin demekti, ve belki de hata yapanın bir şansı hak etmediği anlamına da gelebilirdi.

Bilmiyordum.

Ama hapsolduğum karanlıktan elimi kolumu sallayarak çıkmak ve özgürleşmek istiyordum. Her suçlu o karanlıkla boğuşmuyordu, her katil o karanlıkla boğuşmuyordu. Serbest bırakılan katiller gibi ben de zihnimdeki hapishaneden çıkmak istiyordum.

Gözlerimi kapattım.

Gözlerimi açtım.

Bir tabutun içindeydim.

Ve beni kimin o tabuta attığını biliyordum. Mezarımın başında dikilen takım elbiseli adama baktım, beni buraya atan ellerin sahibiydi. O babamdı. Ve haç grisi gözleri gözlerimdeydi, cinayetini izliyordu.

Yerimde doğruldum.

Bir mezarın başındaydım.

Görmeye geldiğim bir kişi vardı ve ellerim iki yandan mezara erişti, toprağı kavradım. Onu oradan çıkaramadım, çalamadım. Ölümünün sebebi bendim ama zamanı geri alamadım ve onları orada bıraktım. Başka seçeneğim yoktu.

Olduğum yere çömeldiğimde kitaplığım beni karşıladı, odamdaydım. Çömeldiğim duvar kenarından kalktım. Parmaklarımın gezdiği her sayfa yanıyordu, adımlarım yere serpiştirilmiş kitaplarıma yöneldi, birini eline aldım. Gogol'un Bir Delinin Hatıra Defteri'ydi ve son gördüğüm söz buydu:

İnancımı kaybetmedim.

İnancımı kaybettiğim anlardan birine geçiş yaptım. Ellerim titriyordu, soğuk terler atıyordum, kolumdaki damarları ilk kez keşfediyordum, inancımı, tüm umudumu, aslında her şeyimi o an kaybetmiştim. O an masaya yatırmıştım ve karanlığa açılan kapıdan ilk kez geçiyordum, sınırı çoktan terk ettiğimi fark ettiğim an ilk adımımı attıktan hemen sonraydı.

Bu hissi bilen bilir. ilk adımların telafisi yoktur. Seni sonsuz bir başlangıca terk eder, kurtulamazsın.

Kaçmaya çalıştığım delik, beni çok daha büyük bir sebeple baş başa bıraktı. Kurtulamadım.

Gözlerim odadaki yangında gezindi, ateş her yere yayılmıştı.

Anılarım bir ruh gibi odanın içinde geziniyordu, her yere yayılmıştı 

Zihnim geçmiş odalarından birinin kapısını tıklattı.

Kulpu indirip kapıyı açtım.

Etrafım ağaçlarla doluydu, ayaklarımın altında patika toprak değil zift rengi asfalt duruyordu.

Bir patlama sesi geldi.

Gri gökyüzündeki kuşlar çığlık atarak dağıldı.

Sesin geldiği yöne, arkama baktım.

Ters dönmüş bir araba...

Ve içinde ben vardım.

Gerçekliği tattım. Varoluşun felsefesini araştıran filozofların gözden kaçırdığı bir detay vardı:  Tanrı'nın varlığını sorguluyor olmak onun olduğunun bir kanıtıysa, insanın hiçliğini iddia etmesi her şeyin aslında illüzyon ile gerçeklik arasında sarsıntıda olduğunun kanıtıydı. 

Hiçtim. 

Hiçliğin içindeydim. 

Gerçeğin mi yalanın mı içindeydim,  gelecek ve geçmişin tahtıravallisinde mi hareket ediyordum yoksa her şey bir illüzyondan mı ibaretti bilmiyordum. 

Ve hiçliğin içinden fısıldıyorum: 

Bu acı, ama kurtarılmak istiyorum. 






*














Kurtarılmak istemek acı değil Asır, buna mecbur bırakılman ve güçsüz olduğuna inandırılman acı. Umarım bir gün ne kadar güçlü olduğunu öğrenirsin 🖤  Sanıldığın gibi değil olduğun gibi tanınman ve yargılanman dileğiyle. 

13k olduk, büyüyoruz, bu beni çok mutlu ediyor. 14.Bölümü çoktan yazdım, bir iki güne onu da paylaşırım ^^ Desteklerinizi esirgemeyin, sizi seviyorum ❤️🖤

YAPBOZMA (+18) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin