Yükselen dumanların arasında yıkılan giriş kapısındaki molozlarin arasından arka arkaya içeri girdi birkaç araç. Ceset kaynıyan yerlere her geçen dakika yenisi ekleniyordu. Araçlardan bir bir inen adamlar karşılarına çıkan avcıları indirirken yerde hareketsiz yatanlarında kafasına birer kez sıkıyordu. En arkadaki arabadan inen siyah deri ceketli birisi vardı, yerdeki avcıları vurmayı devam eden adamların arasından geçerken duyduğu yerden etrafa bakınıyordu. Sağ taraftan duyduğu seslerle tabancasını çıkaran adam açılan kapıyla birlikte dışarı çıkan üç şehir avcısını saniyeler içerisinde yere yığdı. Yere düşen kovanların esasında adım adım ilerleyip cesetlerin kafasınada birer el ateş edip işini garantiye aldı. Sağ kurtulmayı başaran general yanındaki iki askerle birlikte bulundukarı lojmanın sağlam kalan kısmına sinmiş dışarıdaki adamları gözetliyordu.
-Bunlar kim ? Kim bunlar ?
-Sizi burdan çıkaralım komutanım.
-Hadi.
-Arkadan çıkalım, her yeri tutmuşlar.
-Hadi.
-Gidin komutanım ben onların dikkatini dağıtayım.
-O kadar askerimi kaybetmişken senide burda bırakakam. Bu bi emirdir asker.
-Üzgünüm komutanım fakat şehir avcıları diye bişey kalmadı artık. Bitirdiler bizi dışarıya baksanıza.
-Hadi komutanım.
General ve ona öncülük eden asker yanından ayrılıp giderken iyice uzaklaşmalarıyla gözünü kapatan asker camı açıp rastgele ateş etmeye başladı. Kar maskeli iki adamı vururken, yediği kurşunlarla yere yığılması çokta uzun sürmedi. Tebessüm ederek ortaya geçen siyah ceketli adam generalin ve diğer askerin kaçmaya çalıştığını görünce arka arkaya ayak diplerine ateş açtı. Generale kendini siper eden asker silahını doğrulttuğu sırada yediği kurşunlarla yere yığılırken gidiceği bi yerin olmadığını kabullenen general elindeki silahı yere bıraktı. Adamlarına
-Gidip şunu getirin diye komut veren siyah ceketli beklemeye devam ederken generali biraz darp edip önüne getirirken dizlerinin üzerine çöktürdü. Tabancasını generalin başına doğrultan siyah ceketli tetiği çökmeden önce maskesini çıkarınca tanıdığı anda yediği kurşunla kanlar içerisinde yere yığıldı. Kar maskesini geri takarken adamlarına
-Gidiyoruz diye komut verirken araçlara bindikten sonra uzaklaşmaya başladılar arka arkaya.Daha fazla beklemek istemiyen Haru iyice ayaklanırken ayağa kalkıp hazırlanmaya başladı. Odadan dışarı çıkıp doğruca cephaneliğe ilerledi. Kapıyı açıp içeri girerken eline aldığı yeni bir tabancanın dışında iki yedek şarjör alıp kılıfına koyarken bide duvarda asılı olan AK-47 model otomatik tüfeği alıp omzuna astıktan sonra dışarı çıkmak üzere döndüğü sırada Nori'yi gördü karşısında.
-Nereye böyle ?
-Daha fazla bekliyemem.
-Sürüyü unuttun bakıyorum.
-Onlara bi şekilde ulaşmam lazım.
-Bu halde bırakamam seni.
-Karşı koymaya çalışma Nori, yaptığın herşey için minnettarım.
-Seninle gelicem o zaman.
-Hayır, seni buraya sürüklüyemem.
-O zaman bırakmam Haru.
-Hayatımı kurtardığın anda kendini oldukça riske attın zaten daha fazlasını istiyemem senden.
-Senin istediğin bişey yok ben kendim gelmek istiyorum. Yolda düşüp bayılırsan eğer yanında birinin olması lazım.
-Sağol Nori, sağol.
Nori'de duvarda asılı olan otomatik tüfeklerden birini alıp sırtına atarken tabancasına aldığı yedek şarjörleride kılıfındaki yere taktı. Yangın merdiveninden aşağıya indikten sonra uzaklaşmaya başladılar. Kendilerini fark eden enfekte üzerlerine doğru gelmeye başlayınca Haru bıçağını çıkarmak istesede ondan önce davranan Nori ondan öyle davranıp elinde sıkıca kavradığı bıçağını enfektenin beynine saplayıp geri çıkardı.
-Sağol.
Yan yana yürüyerek uzaklaşmaya devam ettiler karakoldan.Dün olduğu gibi Akina'yı aradığı yerlede bulamadı Yui, bakmadığı tek yer dün saatlerce eğitim aldığı spor salonuydu. İçeri girdiğinde burda da değil gibiydi, spor aletlerinin arasından geçip ilerlerken duvar dibinde uyuduğunu gördü. Yanına çöktü, dürterek uyandırırıken
-İyice saçmaladın diye çıkışıyordu.
-Günaydın diyen Akina gözlerini avup kendine gelmeye çalışırken
-Niye burda uyudun ? diye sordu Yui.
-Gece uyku tutmadı, biraz antreman yapıyım dedim bende Yui, sonrada uyuya kalmışım işte.
-Bidaha yapma aynı şeyi, hasta olabilirsin, gerek yok buna.
-Tamam yapmam, idmana hazır mısın ?
-Olmasam burda işim ne ?Yui'ye yakın dövüş öğretmeye başladı Akina. Asya'da doğup büyüyen çoğu çocuk küçük yaşta dövüşmeyi öğreniyordu. Uzak doğu sporlarının en az birinde ciddi bir ilerleme kaydetmeden de bırakmıyolardı. Yui onlardan biri değildi mesela, her zaman çekingen her zaman ürkek bi kızdı. Öğrenme arzusu vardı ama bügün sanırım Akina ondaki ürkekliği yenmeyi başarmıştı.
Yota ve Taimu girdikleri binaların orta katlarından birinde dışarıyı gözetliyordu. Gelicek olan iki timin itribata geçmesini dikildikleri yerde beklerken karşı caddede yürüyen bir erkek bi kadın iki kişi gördüler. Gördükleri kendileri bilmesede Haru ve Nori'den başkası değildi. Canlı karşılaştıkları herkesi öldürme emirleri vardı. Koltuğun üstünde duran tüfeğine bakan Yota almak üzere dönerken
-Gidiyolar zaten bırak dedi Taimu.
Aldığı tüfeği geri bırakıp camın önüne geldi yeniden.Haru'da fark etmişti ikisini, Nori'de haliyle. Sessizce yollarına devam ederlerken
-Onlarda kimdi ? diye sordu Nori.
-Bilmem ama pek sivile benzemiyolar.
Yürürken kim olabilirler diye düşünüyordu Haru, şehrin orta yerinde beyaz üniformalı iki adam. Burda bulunma amaçları neydi ? Kafasına takılan bu soruları düşüne düşüne devam etti yoluna.Yui'de olan gelişimi gören Akina'nın gözleri parlıyordu adeta. Kendinde belirlediği savaşma arzusunun aynısı Yui'de de belirmişti, çabaladığını görüyordu en azından. Çevikliğini her geçen dakika daha da arttıran Yui eskiden korktuğu şeylerle yüzleşmek için şimdi can atıyordu. Bakalım bu mücadeleden galip gelebilicek miydi ?
Yaptıkları katliamın ardından sonunda maskenlerine döndü kar maskeli adamlar. Şehir merkezinden oldukça uzakta kocaman bi fabrikaya giriş yaptılar. Kocaman bir avluya sahipti, etrafında da tek tük yapılar olması her hangi bir tehlikeyi çok çabuk fark etmelerine sebep oluyordu tabi. Fabrikanın etrafını çevriliyen duvarların üzerine fazladan iki kat daha tel örgü çekip daha da girilmez yapmışladı. Fabrika kadar büyük olmasada avluda en az onun kadar büyük bi yer daha vardı. Bu iki yapının çatısında dört, her katta ise ikişer nöbetçi vardı. Avluda bulunan on beşe yakın nöbetçide iyi korunduğuna işaretti. Duran arabalardan her biri bir bir inerken siyah ceketli adam doğrudan fabrikaya girerken diğer adamlar ise avludaki çeşitli yerlere dağıldı. Kendini bekliyen adamlarını es geçen siyah ceketli doğruca masasına oturdu. Önünde açılı olan iki harita vardı ve bu haritalar yüzbaşının bulduğu haritalarla aynıydı. Üzerinde ölüm yazan haritada daha önce adamlarını gönderdiği fakat ele geçiremediği karakolu işaretlerken bahsettiği karakolda adamlarıni engelliyen hiç şüphesiz Nori'ydi. Terk etmiş olmaları büyük bir şanstı tabi onlar için. Karşısında bekliyen üc adamına
-Daha önce alamadığınız karakol dimi ? diye sordu.
-Evet.
-Bu sefer engel olanıda, içindekileride getiriyosunuz.
-Anlaşıldı.
İki adam karakola gitmek üzere dışarı çıkarken parmaklarını kaynak haritasında gezdirmeye başladı siyah ceketli. Durdurduğu yere bakan adam
-Emredersiniz diyip dışarı çıkarken gösterdiği yer ise Ryagoku'ydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOKYO'DA SALGIN (TAMAMLANDI)
Science FictionOrtaya çıkan ve önüne geçilemeyen bir virüs sebebi ile Ordunun terk ettiği, giriş ve çıkışların kapatıldığı ve karantina altına alınan bir şehirde hayatta kalmaya çalışan insanların hikeyesi. Corona'yı yenen dünya, kendisini etkisi altına alan bu vi...