Haru avluya girip karakola doğru yürürken içeri giriceği sırada dışarı çıkan eli silahlı, kar maskeli adam silahını çıkarmasına bile izin vermeden iki el ard arda ateş etti. Omzuna ve karnına yediği kurşunla önce sendeliyen Haru sonrasında sırt üstü yere yığılırken biraz öteye düşen tabancasına baktı çaresizce. Kanlar içerisinde öylece yatarken umutsuzca tabancasına ulaşmaya çalışıyordu.
Tabancasına uzanmaya devam etme çabasındayken onu vuran kar maskeli adam içeriden çıkan iki adamla birlikte gelen arabaya binip oradan uzaklaştı. Nefes alıp vermekte zorlanmaya başlıyan Haru tabancasına uzanmaktan vazgeçip gökyüzüne bakarken duyduğu iniltilerle başını zorda olsa çevirip baktı, silah sesini duyan enfekte olan kadın üzerine doğru geliyordu. Canlı canlı yem olmak istiyorsa doğrulmak zorundaydı Haru. Enfektenin kendine git git yaklaşmaya başlarken zorlana zorlana iki elini yere vurarak ayağa kalktı. Eli karnında sendeliye sendeliye peşindeki enfekteden uzaklaşmak için yürümeye başladı.
Girdiği yeni bir sokakta yol kenarındaki arabalardan destek ala ala yürüyebiliyordu anca. Git gide oldukça kan kaybederken gücüde bitiyordu. Git gide yaklaşan enfekte kadın tam kolundan tuttuğu sırada dönüp iterek yere düşürmeyi başarsada kendiside sendelendi. Zar zor ayakta kalırken ağır adımlarla ilerlemeye devam etti.
Girdikleri binada kendini muhafaza eden dört şehir avcısı dairede durmak yerine çatıya çıkmayı tercih etmişti. Ellerindeki dürbünlerle etrafa bakıp göz geçiriyolardı. Virüsün ortaya çıktığı Meiji tapınağı bulundukları yerden oldukça görkemli görünürken samimi bir şekilde küfür etti orayı gözetliyen avcı. Diğerlerinin de gülmesiyle ortayı alan kahkaha birini
-Diğerlerinden ses yok dimi hala ? diye sormasıyla son buldu.
-Yok.
-Burda böylece bekliycez mi ?
-Yüzbaşı illaki ulaşıcaktır bize.
-Hayattaysa tabi.Yui'nin dairesinde hala gergin bi ortam vardı. Her biri farklı köşelerde düşünceli bir şekilde oturuyordu. Haru'nun nerde ve ne durumda olduğunu düşünüyolardı. En ufak bi habere aç haldeydiler, ihtiyaçlarıda vardı gibi fakar imkansız gibiydi buda. Akina'nın morali git gide daha da düşüyordu bide. Başı önde düşünen Hiroshi ne yapıcağını veya ne diyeceğini bilmediğinden kendine öfkelenirken başını doğrultup Akina'ya baktı. Gözlerinin altı kıp kırmızıydı Akina'nın. İkna edilmesine rağmen dışarı çıkıp aramak istiyordu Haru'yu. Bulma ihtimalinin oldukça düşük olduğunu oda biliyordu fakat boş boş oturmaktan iyidi en azından. Sessizliğin hakim olduğu salonda hakimiyeti bir anda telsizden yükselen ses aldı. Hepsi telsize odaklanırken sessiz olun işareti yapan Hiroshi telsizi eline aldı.
-Shou ordamısın ?
-Burdayım Yuma devam et.
-Tokyo'da durumlar nasıl ?
-Berbat dışarıya adım atamıyorum, erzağımda oldukça azaldı.
-Sen nasılsın peki ?
-Korkuyorum.
-Ordan çıkman gerekebilir biliyosun dimi ?
-Biliyorum ama nasıl çıkıcam, nereye gidicem bilmiyorum.
-Ben biliyorum.
-Nereye gidiyim ? Hem nerden biliyosun ?
-Önümde bi harita açılı şuan ve işaretli olan yerlerde ise korumalandırılmış yapılar var dışarıya karşı.
-Ne ! Sen nerden buldun onu ?
-Buldum işte, Tokyo'da ona yakın böyle yer var güvenli.
-Ulaşabiliceğim yakın bi yer var mı peki.
-Var.
-Neresi ?
-Dostum lanet olsun.
-Ne oldu Yuma ?
-Elimde Tokyo'da uçan dronların görüntüsü var.
-Ne görüyosun ?
-Tüm sokak ve caddaler enfektelerle dolu ve şehir merkezine doğru kalabalık bi sürü geliyo.
-Burda her yer onlarla dolu Shou, Tokyo'un nüfusunu unuttun sanırım.
-Bu öyle sokakta bulunan değil Yuma, binlerce enfekteden bahsediyorum.
-Ne !!
-Dostum çık ordan bian önce çık.
-Gidebiliceğim bi yer söyle bana.
-Tapınaklardan birine git, Meiji'den uzak dur. Dikkatli ol.
-Tamam, varınca iletişime geçerim.
-Haber bekliyorum, şans seninle olsun.
-Sağol dostum en kısa zamanda görüşmek üzere.Telsizin kapanmasıyla birbirlerine baktı her biri. Anlamlandıramadıkları olay örgüsünün içinde kendilerine yer bulurken endişeye kapılmış haldeydi dördüde. Düşünmeye devam eden Hiroshi birden çıkışıp
-Gidelim burdan dedi. Akina, Yui ve Miyako'nun kendine bakışları arasında
-Nereye gidicez ki ? diye sordu Yui.
-Bilmiyorum ama beklemek şu dakikadan sonra doğru değil, o adam gibi tapınaklardan birisine gidebiliriz.
-Çıktık diyelim bize araç lazım var mı ?
-Duruyo olması lazım tabi Haru almadıysa, ben ayarlarım. Akina'nın hiçbirşey demeyip öylece konuşulanları dinlemesine
-Sen ne diyosun ? diye sorarak karıştı Yui.
-Biz çıktığımızda Haru ya geri dönerse ?
-Telsizde konuşulanları duydun, onun için bu dört kişiyi riske atamayız Akina. Gitmek zorundayız.
-Gidip arabaya bakalım o vakit.
-Bu sefer tek gidicem, burda bekleyin diyen Hiroshi
-Dikkat et demelerinin arasında dışarı çıkarken onlarda toparlanmaya başladı.Ayrı düştükleri yerdeydi Yüzbaşı ve astsubay. Eğreltili bi bölgede açtıkları dürbünle etrafı gözetliyolardı. Evlerinde saklanan masum insanları yanlızca bir gün önce öldürüyolardı fakat durum şuan farklıydı. Enfektelerle dolu yolda tek bir yaşam belirtisi dahi yoktu. Dürbünü indiren astsubay
-Kimse kalmadı galiba komutanım dedi.
-Araçlar yok.
-Ne !!
Komutanının verdiği cevaba sinirlenen astsubay emir komuta zincirinden dolayı bir şey diyemezken
-Burdaydılar dedi.
-Birileri alıp götürmüş.
-Bizimkiler mi dersiniz ?
-İhtimal dahilinde tabi.
-Peki ya başkaları aldıysa ?
-O zaman bizi bekliyen bi tehlike var demektir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TOKYO'DA SALGIN (TAMAMLANDI)
Ficção CientíficaOrtaya çıkan ve önüne geçilemeyen bir virüs sebebi ile Ordunun terk ettiği, giriş ve çıkışların kapatıldığı ve karantina altına alınan bir şehirde hayatta kalmaya çalışan insanların hikeyesi. Corona'yı yenen dünya, kendisini etkisi altına alan bu vi...