Bölüm 24

111 8 0
                                    

Sabah olmuştu kısık gözlerimle odamın etrafına bakıp yatakta dönmüştüm, yatağımın yanındaki komidinden telefonumu alıp saate bakmıştım. Saat sekiz buçuktu, gözlerimi açmakta çok zorlanıyordum bildirim ekranında ki ismi net olarak göremiyordum. Gözlerimi ovuşturup iyice açmıştım bildirim ekranındaki Yağız'dan gelen mesajdı.

" Güzelim yarım saate oradayım"

Mesajı zar zor okuduktan sonra mesajın gelme saatine ve şuan ki saate tekrar bakıp yataktan fırlamıştım.

"Hep böyle yapıyor ya, elimi ayağıma dolandırıyor" diye kendi kendime konuşurken hızla lavaboya gitmiştim.

Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan sonra pijamalarımı hızla çıkartarak dolabımdan elime geçen ilk birkaç parça elbiseyi üzerimi giyip saçımı taramadan dağınık topuz yapmıştım. Makyaj masamda aynanın önünde duran gülkurusu renginde rujumu da sürerek kol çantamı elime alıp odadan çıkmıştım. Salonun kapısından içeriye baktığımda Annem televizyon izleyip kahvesini içiyordu koşarak yanına gidip boynuna sarılarak;

" Anneciğim ben çıkıyorum" demiştim.

"Nereye kızım"

"Okula anneciğim"

"Peki canım, akşam misafirlerimiz var geç kalma"

" Misafir? Kimler geliyor"

"Teyzenler geliyor akşam yemeğine bizde olacaklar, kalabilirler de"

"Tamam, annem ben geç kalmam zaten"

"Sen dur bir bakayım" diyerek elindeki kahveyi sehpaya bırakmıştı.

" Ne oldu? "

"Dün Ecrin bana Yağız'ın burada olduğunu söyledi"

" Onun da ağzında bir şey durmuyor"

" Neden buradaydı"

" Ecrin hanım kızını bana emanet etmişti ama maşallah iyilik yaptık, arkamızdan dedikodumuzu yapıyor"

" Kötü bir niyeti olduğunu sanmıyorum"

" Öyledir..." gözlerimi devirerek tavana bakmıştım.

"Yağız ile tamamen artık barıştınız sanırım"

" Öyle gibi oldu"

" Çokta kaptırma kendini, sevindim sizin adınıza"

"Sağ ol annem" diyerek tekrar sarılmıştım.

O sırada dışarıdan korna sesi duyulmuştu.

" Kim bu, Yağız mı geldi yoksa"

" Yağız gelecekti beni almaya o dur büyük ihtimalle"

" Tamam, koş hadi bekletme"

"Tamam kaçtım"

Siyah dar pantolonumun altına siyah topuklu ayakkabılarımı giyip evden çıkmıştım.

Yağız her zaman ki gibi aşırı cool giyinişi ve tavrı ile arabanın önünde duruyordu, evin bahçesinden hızlı adımlar ile ona doğru yürüyerek tatlı bir şekilde "Günaydın" demiştim. Gülümseyerek yaklaşıp belimden tutarak ;

" Günaydın hatun bu ne güzellik"

" Her zaman ki halim" diyerek cilve yapıp arabaya binmiştim.

Okula geldiğimizde bahçe bayağı kalabalıktı. İki farklı geziden sonra herkes birbirine gezinin nasıl geçtiğini neler yaşadıklarını anlatıyordu, anlatılanlara kulak misafiri olmuştuk. Yağız ile arabanın önünde etrafa şaşkınlık ile bakarken Yağız bir anda elimi tutup;

"Çocuk çocuk hareketler ne aptalca" diyerek yürüyüp boş bir banka otur-muştuk.

Etrafıma baktığımda bizim grubun olduğu yere gözüm takılmıştı. Grup gözünü ayırmadan Yağız ile bana bakıyordu, Özellikle de Mert ve Mustafa...

Beni, yaşanılanlar dan sonra düşman gibi görüyorlardı, Bu biraz canımı acıtıyordu.

Yağız ile oturmaya devam ederken Yağız'ın arkadaşları yanımıza gelip oturmuştu. Yağız'ın grubundan biri sinirli bir şekilde dik dik bana bakıp dururken, Yağız'a seslenip;

" Aga, Bu kızın ne işi var burada? Bizim grupta"

"Rahatsız olduysan siktirip gidebilirsin"

Çocuğun bir anda yüzü düşmüştü, gülmemek için zor tutuyordum kendimi.

"Defne benim sevgilim artık ben ne-redeysem Defne benim yanımda olacak, Defne'ye değil bir laf etmek yan gözle bakanın gözünü oyarım! Adam olacaksınız anladınız mı!"

"Anladık, eyvallah"

Ders zili çalmıştı.

"En nefret ettiğim ses" diyerek söylenmişti Yağız.

Elimi tutup hafifçe sıkarak;

"O sınıfa girdiğimizde gözün başka yerlere kaymasın" diyerek tatlı bir şekilde tehdit etmişti resmen.

"Kaymaz merak etme"

"Hadi o zaman" diyerek elimi bırakmadan ayağa kalkmıştık. Biz kalkınca Yağız'ın arkadaşları da kalkıp arkamızdan geliyordu. Yağız okuldaki grubuna bile ağırlığını koymuştu. Kim bilir belki arkadaşları Yağız'ın mafya olduğunu bile biliyordu.

Sınıf kapısından içeriye girdiğimizde Yağız elimi bir saniye dahi bırakmadan sınıfta yürüyordu. Arkadaşları ise arkamızda idi. Sınıfta biz içeriye girer girmez büyük bir sessizlik olmuştu. Mertler ise gözünü ayırmadan dik dik bize bakıyordu. Yağız'ın arkadaşları bizim gruptan daha tehlikeliydi. Buna Yağız'ı dâhil etmiyordum bile...

Yağız orta sıranın en arkasına geçip Mert'lerin tarafına doğru oturarak, beni sola oturtmuştu.

Ellerini masanın üzerine koyup kenetleyerek tam karşıya bakıyordu.

Sessizden kulağına fısıldamıştım;

" İyi misin?"

"İyiyim" başını boynuma doğru yaklaştırıp kulağıma fısıldamıştı.

Sanki bilerek yapıyordu. Mertleri kışkırtmak istiyordu.

"Yapma şöyle şeyler"

"Bir şey yapmıyorum yavrum, sen rahat ol " diyerek göz kırpmıştı.

Ders boyunca her an kavga edecekler korkusuyla hocanın anlatmış olduğu şeylere odaklanamamıştım. Ders molası verildiğinde Yağız ellerini masaya koyup destek alarak ayağa kalkmıştı bana bakıp elini uzatarak;

"Hadi gel çıkalım". Demişti.

Bir anlık göz kayması ile Mert ile göz göze gelmiştim ve bakışlarında beni artık düşmanı gibi gördüğü bariz belliydi.

Sonunun böyle olacağını bilerek bu yola çıkmıştım ve üzülmenin artık bir anlamı yoktu. Elimi uzatıp Yağız'ın elini tutmuştum ve birlikte sınıftan çıkmıştık.

Koridor da merdivenlerden aşağı inecek iken Yağız'ın arkadaşlarından biri yanımıza gelip;

"Yağız Bir dakika gelir misin?" demişti.

Yağız elimi bırakmadan bana baktığında başımı hafifçe sallayıp gitmesine izin vermiştim.

Yağızlar biraz uzaklaştığında sınıftan Mustafa hızla çıkarak yanıma gelmişti. 

GEÇMİŞİN İZİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin