Violet gözlerini açarken ilk hissettiği şey tüm vücudunun feci şekilde ağrıdığı idi. Ardından bir tütsü kokusu ve yanan odunların çıtırtısı zihnini uyardı. Bulanık görüşü yavaşça netleşirken başını kaldırmak için gösterdiği çaba boynundaki ani acı ile sekteye uğradı.
"Ah!"
Odada birkaç adımlık ayak sesi duyuldu ve aniden biri tepesine dikilip O'na bakmaya başladığında neresinin ağrıdığını önemsemeden irkilip yattığı yerden doğruldu Violet.
"Sen de kimsin?" diye sorarken karşısındaki kişiyi inceliyordu.
"Uyanmışsın." dedi genç adam.
"Evet ama.. Neler oldu? Sen kimsin?" diye tekrarladı Violet kafası karışmış bir halde.
Yirmilerinin başında olduğu belli olan oğlan yataktan bir adım geriye giderek hemen arkasındaki ahşap sandalyeye oturdu.
"Ben Dave, seni nehir kıyısında buldum, yaralanmıştın ve ben de buraya getirdim."
Violet zihnini yokladığında hatırladığı şey George ile nehir kenarında oturdukları idi. Bundan fazlasını bulamadan beyni O'na kapılarını kapattı.
Etrafına bakarken evin genel yapısı ilgisini çekti. Bulunduğu yer büyük bir odaydı. Kendi evlerindeki odalara kıyasla neredeyse iki katı kadardı. İlginç kısmı duvarlar ve tavan tamamen bütün halde kesilmiş ağaç gövdelerinden oluşuyordu. Karşıdaki duvarda basit bir tezgah, üzerinde birkaç tabak vardı. Yattığı yatağın hemen yanında ise yine basitçe elde yapıldığı belli olan bir komodin ve üzerinde üst üste konmuş üç kitap görülüyordu. Elbette gaz lambasının loş ışığından ve kenarda yarıya kadar inmiş olan iki büyük mumun sağladığı aydınlıktan görebildikleri idi bunlar. Küçümsememek lazımdı çünkü oldukça iş görüyordu.
Bir anda aklına gelen şeyle başını gövdesine doğru indirdi ve üzerindeki bol, ekoseli kumaştan yapılmış gömleği fark etti. Kendisine ait olmayan bir erkek gömleğini. İstemsiz bir şekilde ellerini gövdesine siper eder gibi kaldırdı.
"Kıyafetlerime ne oldu?" derken sesi panik doluydu.
"Seni bulduğumda sırılsıklamdın. Hasta olmaman için değiştirdik." dedi Dave kayıtsızca.
"Kim değiştirdi?"
"Annem, elbette." dedi Dave koyu kahverengi gözlerini 'başka kim olabilirdi ki?' dercesine kıza dikerek.
Violet bu sözün ne kadar kesin veya güvenilir olduğunu bilmese de derin bir nefes verip rahatladı.
"Sen kimsin peki? Yani adın Dave ama aslında tam olarak kimsin?" derken karşısındaki genci süzdü Violet.
İlk göze çarpan geniş ve eski kıyafetleri idi. Sanki ağabeyinden veya babasından kalmış hissi veriyordu. Aynı kendi üzerine giydirilmiş olan gibi ekoseli, kahverengi ve toprak renklerinin karışımı, kalçasından da aşağı inen bir gömlekti. Altında yine koyu renkli ve yaz gününe göre oldukça kalın görünen bir pantolon vardı. Paçaları birer kat kıvrılmıştı. Garip tarafı çok eski görünmelerine rağmen aynı zamanda oldukça temiz olmasıydı. Saçları kahvenin farklı tonlarını barındırıyordu hatta aralarda çok koyu sarılar bile vardı. Düzgün bir şekilde soldan sağa doğru taranmıştı. Elmacık kemikleri belirgindi. Gözleri koyu kahverengi rengindeydi. Teni muhtemelen dışarıda çok vakit geçirdiğinden hafifçe bronzlaşmıştı ancak normalde beyaz tenli biri olduğunu anlayabiliyordu. Oturduğu için boyundan emin olamadı ancak kısa olmadığı kesindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ardıç Kuşu
RomanceDaniel Kane Colemann senelerdir görmediği memleketine ordudaki görevini ve kırık kalbini de yanına alarak dönmüştür. Annalise Kate Quinn aldığı evlilik tekliflerinden bıkmış ancak halen kalbini ısıtan biri ile karşılaşmamıştır. İkisinin bir yalanla...