Annalise gelen ayak seslerini duyduğu an evlenmek zorunda kaldıkları anın geldiğini düşünmüştü ve donakalmıştı. Ama bir saniye sonra yüksek kısmı kapıya dönük olmasının avantajı ile koltuğun kenarından hızlıca kayarak kendini geniş oturma kısmına gizledi. Kapı açıldığında hazırlıksız yakalanan Daniel ise olduğu yere oturuverdi.
"Anne?"
"Daniel?"
"Şey, biraz kitap okumak istemiştim." Derken Annalise'ın masanın üzerine koyduğu kitaplardan birini rastgele alarak annesinin gözüne sokarcasına salladı. Tanrı biliyor ya hayatında doğru dürüst okuduğu bir kitap yoktu ve annesinin garip bir ifade ile kendisine bakmasına bakılırsa o da bunu biliyordu.
"Ah, demek öyle. Yorgun olduğunu sanıyordum."
Daniel annesinin içeriye daha fazla girmemesi için olduğu yerden kalktı ve kapıya doğru ilerleyerek Annalise'ı koltuğun üzerinde sinmiş bir halde bıraktı.
"Evet çok yorgunum ve birden bu chester koltukta biraz uzanmak güzel olur diye düşündüm. Sonra da kitaplar dikkatimi çekti ve.."
Daniel'ın sesi kapanan kapı ile kayboldu ve Annalise birkaç saniye daha kıpırdamadan durup gittiklerine emin olduktan sonra olduğu yerde doğruldu.
Tanrım, az önce neler olmuştu?
Basılmış olmaları apayrı bir durumdu ama yaşadıkları.. Ah bu çok utanç vericiydi! Tamam belki de Daniel başlatmıştı ama Annalise da kendisini O'na sunmakta hiç tereddüt etmemişti. Bir daha Daniel'ın yüzüne asla bakamayacakmış gibi hissediyordu.
Sonra bir an halen bu kütüphanede olduğu aklına geldi ve hızlı adımlarla kapıya koşup olabildiğince yavaş bir şekilde kapıyı açtı. Karanlık koridora doğru kafasını uzatmadan hemen önce etrafı dinledi ve Güvenli olduğuna karar verdiğinde sessiz adımlarla ilerlemeye başladı. Yukarıya, merdivenlere doğru dönmeden hemen önce derinden gelen bir takım sesler duyunca olduğu yerde kaldı. Ah, Daniel garip bir şekilde kütüphanede bulunduktan sonra ortalıkta dolanırken yakalanırsa kesinlikle her şey aşikar olurdu ve daha fazla utanç batağına saplanmak istediği son şeydi. Ancak sesleri biraz daha dikkatli dinlediğinde konuşanlardan birinin de Daniel olduğunu fark etmesi merak duygusunun kabarmasına sebep oldu.
Ah, lütfen, o merakını da al ve hemen odana çık, dedi iç sesi. Bu şekilde yakalanırsan en çok merak edilen kişi sen olacaksın.
Annalise iç sesine kulak verdi ve birkaç adım daha ilerledi ancak Daniel'ın sesinin 'Elizabeth' dediğini duyduğunda olay tamamen değişmişti.
Ah, kadınlar ve kıskançlıkları.
Annalise pek de kıskanç biri olmadığını sanıyor olsa da şu durumda mantığının devre dışı kalması işten bile değildi. Orada bir yerde Daniel eski nişanlısından bahsediyordu ve bunu kesinlikle duymak istiyordu.
Sese doğru ilerledi ve birkaç kapı sonra kaynağına ulaştı. Temkinli adımlarla kapıya yaklaştı ve muhtemelen kapandığını sanacakları kadar kapalı ama bir santim kadar aralık olan boşluktan kulağını uzattı.
"Gerçekten bunu söyledin mi baba? Bunu gerçekten söyledin mi?!"
Annalise olduğu yerde hopladı. Bu kesinlikle Daniel idi ancak onu bu ses tonu ile konuşurken hiç duymamıştı. Çok sinirli olmalıydı.
"Bir dakika, ikiniz de oturun ve makul olalım, tamam mı?"
Ah bu annesi idi.
"Makul olmak mı? Sence babam makul davranıyor mu? Kim kendisini aldattığını bilen bir kadınla evlenmek ister?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ardıç Kuşu
RomanceDaniel Kane Colemann senelerdir görmediği memleketine ordudaki görevini ve kırık kalbini de yanına alarak dönmüştür. Annalise Kate Quinn aldığı evlilik tekliflerinden bıkmış ancak halen kalbini ısıtan biri ile karşılaşmamıştır. İkisinin bir yalanla...