27*Buruk öpücük

411 30 1
                                    

Daniel sadece içgüdüsel olarak hareket etmişti. Tek amacı kızın yere düşmesini engellemekti. Ta ki Annalise'ın yumuşak dudakları kendisininkilere sürtünene kadar.

Zaten dakikalardır konuştukları öpücük muhabbeti kalbinin kazan misali kaynamasına sebep olmuşken bu durum her şeye tuz biber ekmişti. Tam olarak kendini kaybetmiş, kontrolden çıkmıştı.

Dudakları tekrar Annalise ile buluştuğunda içinde küllenmiş olan ateşin tutuştuğunu hissetti. Şu an düşünmek istemiyordu. Tek istediği bu dudakları öpmekti ve öyle de yaptı.

Annalise ilk başta şaşkınlıkla donup kaldı, duraksamasının Daniel'da nasıl bir his uyandırdığını merak etti ama ardından anın büyüsüne kapılarak Daniel'ın dudaklarına ayak uydurmaya çalıştı. İkisinin arasında sıkışmış olan ellerini yumruk haline getirdiğinde Daniel'ın gömleğinin parmaklarının arasında kırışmasına izin verdi. Ellerinin titrediğini hissediyordu. Şu an olan şeyin ne olduğu hakkında bir fikri yoktu ancak durmak istemedi. Bu sarhoşken yaptığı şeye hiç benzemiyordu. O an kafası allak bullaktı ve her ne kadar heyecanlanmışsa da şu anki ile kıyaslanınca ne olduğunu bile anlamadığı önemsiz bir hareket gibiydi. Ama şimdi sıcak, yumuşak, kalbinin dört nala koşmasına sebep olan ateşli bir öpücük vardı ortada.

Daniel'ın dudaklarının kendininkiler üzerindeki hafif baskısı ve hissi kendinden geçmesine sebep oldu ve ağzından minik bir inlemenin kaçmasına engel olamadı.

Kızın acemice vermeye çalıştığı cevap Daniel'ın hayatında hiç hissetmediği ve bilmediği bazı duyguların uyanmasına sebep olmuştu. Şehvet ve tutku gibi. Ve bundan korktu. Hayatı boyunca uyduğu ve önemsediği kurallar O'nu tam da şu anda durabilecek kadar katılaştırmıştı.

Dudaklarını Annalise'dan sanki yapışmış da zorla ayırıyormuşçasına çekti ve gözlerini kapayarak alnını kızın alnına dayadı. Annalise ise ne olduğunu anlamamış bir halde gözlerini kırpıştırarak adama bakıyordu.

"Annalise.." diye fısıldarken gözlerini açıp kıza baktı Daniel. Annalise'ın dudakları öpülmekten kızarmış, gözleri ise buğulanmıştı. Ama hala çok yakındılar ve Daniel istemese de aralarına bir mesafe koyma ihtiyacı hissederek başını geri çekti.

Evet, taşkınlık yaparken iyiydi ama bakalım şimdi ne diyecekti? Yavaş yavaş zihnine geri dönen mantığı alarm vermeye başlamıştı.

"Ben.. Ben ne diyeceğimi bilemiyorum." dedi hislerini tam anlamıyla sözlere dökerek. Gerçekten de öne sürecek mantıklı bir bahanesi yoktu.

Annalise hızla kalkıp yerine oturdu ve Daniel'dan gelecek kelimeleri bekledi. Heyecanla ve beklenti ile O'na baktı. Böyle bir öpücüğün ardından anlamlı bir şeyler duyması gerekirdi, değil mi?

Daniel ise elini alnına dayayarak kendine küfürler etti, daha sonra edeceği on mislinden habersizce.

"Bu sadece ödeşmeydi." dediğinde kendisi de ağzından çıkan söze inanamadı.

"Ne?"

"Çok rahatsız olduğum için özür dileyip duruyordun. Şimdi ödeştik."

Tanrı aşkına, tam bir çapkın gibi davranmıştı. Tam bir pislik gibi. Ancak şu an diyebileceği başka bir şey ya da bahanesi yoktu. Peki Annalise'ı ne yerine koymuştu?

"Sen.." dedi Annalise şaşkınlıkla. "Sen.."

O sırada araba minik bir sarsıntı ile durdu ve arabacı "ihtiyaç molası için duruyoruz." dedi. Daniel ne olduğunu bile anlamadan Annalise hızla arabadan indi. Evet, artık gözünde bir sapıktı ve bir daha yanına yaklaşacağından şüpheliydi.

Ardıç KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin