Daniel Kont Bilmemkim'e cevap vermemek için kendini zor tutuyordu. Kızcağıza parası ve ünvanı ile baskı kuruyor, laf arasında açıkça kendisi ile evlenmesi konusunda tehdit ediyordu. Bu sahneyi izlemek yeterince zor değilmiş gibi adamın ağzından o kelime çıktığında hayatı boyunca asla yapmadığı bir şey yaptı.
Asla kontrolden çıkmamış, asla öfke patlaması yaşamamış biriydi. Bu şey fıtratında yoktu, her zaman ölçülü ve anlayışlı olan taraf olmuştu. Şimdi ise ilk defa burada, henüz bir aydır bile tanımadığı biri için başına bela olabilecek birine yumruk atmıştı. Hem de en ufak bir belirti vermeden ve yine en ufak bir tereddüt etmeden.
Annalise, Harold ile aniden arasına girip adamı sereserpe yere uzatan Daniel'ı görünce çığlığına engel olamadı.
"Durun!" diyebildi sadece. Ancak Daniel hızını alamayıp adamla sokak ortasında kavgaya girmişti. En azından Daniel'ın üstte olan kişi olmasına sevinmeli miydi bilmiyordu.
Birbirlerine girmiş halde yerde debelendikten sonra Annalise'ın araya girmesi ile zoraki ayrıldılar.
"Sen!" dedi Harold ağzındaki kanı tükürmeden hemen önce, Daniel'a ölümcül bir bakış atarak. "Sen, kim olduğunu söyle."
Harold'un adamları aniden etraflarını sarmıştı, müzisyenler bile.
"Daniel," dedi Daniel. "Daniel Kane Colemann."
"Colemann mı?" diye sessizce mırıldandı Harold. Karşısındaki kişinin basit biri olmadığını anlamak için soyadını duyması yetmişti.
"Adımı unutmasan iyi edersin." dedi Daniel soğuk gözlerle adama bakarak.
"Unutmayacağım." dedi Harold. Ancak Daniel'a değil Annalise'a bakıyordu.
"Tamam, yeter" dedi Annalise neredeyse inleyerek. Daniel'ın ceketinin kolundan çekerek O'nu eve doğru götürmeye çalıştı.
Harold ve adamları hızlıca toparlanıp sokaktan ayrılırken Annalise neredeyse olduğu yere çökmek üzereydi. Dönüp Daniel'a baktığında panik dalgası tekrar vücudunda dolandı. Şakağının hizasında bir yara oluşmuş, kanıyordu.
"Tanrım! Kanıyor!" dedi Annalise. "Çabuk eve girelim, pansuman yapılması gerek!"
Daniel avuç içini başına bastırıp geri çektiğinde eline bulaşan kanı gördü.
"Kötü bir yara değil" dedi Annalise'ın şaşkın bakışları altında sakinliğini koruyarak. "Gerek yok."
Annalise büyük olmasa da halen kan sızan yaraya baktı.
"Hayır, kanıyor." Bir anda ciddileşti ve sinirli bir yüz ifadesine büründü. Zaten aşırı gergindi ve her an bir duygu patlaması yaşayacakmış gibi hissediyordu. "Tanrı aşkına, düş önüme!"
Bu cümle aralarında patladığında Daniel Annalise'a baktı. O'na düş önüme mi demişti? Resmen emretmişti! Elinde olmadan gülmeye başladı ancak Annalise çoktan O'nu kapıya kadar sürüklemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ardıç Kuşu
RomanceDaniel Kane Colemann senelerdir görmediği memleketine ordudaki görevini ve kırık kalbini de yanına alarak dönmüştür. Annalise Kate Quinn aldığı evlilik tekliflerinden bıkmış ancak halen kalbini ısıtan biri ile karşılaşmamıştır. İkisinin bir yalanla...