10*Davies'in ev partisi

468 27 7
                                    

Hızlı bir bölüm daha 😚

Hızlı bir bölüm daha 😚

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

"Her şeyi mahvettim." dedi Vanessa üzgün bir sesle.

"Biz de müdahale etmedik, olan oldu, canını sıkma." diyen Claire idi.

"Ama Anna'nın bunu aşması biraz zor olacak gibi görünüyor. Başta doğru olanı yapamadıysak bile şimdi yapmalı ve O'nun yapması gerekeni yaptığından emin olmalıyız." 

Alice, Claire ve Vanessa olan bitenin üzerinden bir gün geçmişken Annalise'ın aralarında olmadığı küçük bir toplantı yapıyorlardı. Durum hakikaten vahimdi ve Anna'nın mantıklı düşünemediği de ortadaydı. Üstüne üstlük dün akşam kızları pek de kibar olmayan bir şekilde kovmuştu. Elbette Vanessa'nın sonucunun böyle olmasını asla istemediği halde yaptığı şeyden sonra kimse Annalise'a kızamazdı ama O'nlar Annalise'ı gerçekten seviyorlardı ve olayların daha da kötüye gitmesine izin vermek gibi bir niyetleri de yoktu. Annalise ne de olsa birkaç güne soğur ve kızlarla eski günlere dönerlerdi. Önemli olan olmuş olan şeyi nasıl düzeltebilecekleri idi.

"Ne olursa olsun özür dilemeli." dedi Alice.

***

"Asla özür dilemeyeceğim."diye homurdandı Annalise yatağında yan dönerek. "Tanrım, özür dilersem açıklama yapmam gerekir. Açıklama yaparsam da deli olduğumu düşünecek."

Ah, iyi tarafından da bakabilirdi. Bu durum yayılırsa erkekler kendisine teklif edip durmaktan vazgeçerlerdi ve rahata ererdi. Ama bir gün doğru dürüst bir adamla evlenebilecekse bile şansı sıfıra inmiş olurdu, o başka. O kadarını kabullenebileceğinden emin değildi.

Gerginlikten tüm gece uyku tutmamıştı. Yatakta debelenmekten çarşaflar bir kenara toplanmış, geceliği kırış kırış olmuştu. Zaten o andan sonra da hiç bahçeye inmemişti. Arkasından ne oldu bitti haberi yoktu. 

Yorgun bir şekilde yatakta doğruldu ve ayaklarını zemine bastı. Evden çıt çıkmıyordu. Odanın içine dolan güneşin cılız renginden oldukça erken bir saat olduğunu anladı. Uykusuzluktan gözleri acıyordu.

Kalkıp pencereye doğru yürüdü. Perdeyi tek hamlede çekip pencereyi sonuna kadar açtı. Yüzüne vuran serin ve temiz sabah havası yaşananları bir nebze unutup gevşemesini sağlayabilirdi. Gözlerini kapattı. Uyku tutmadığında sık sık yaptığı bir şeydi bu. İncecik geceliğinin üzerinden vücudunu yalayan sabahın ilk saatindeki o serin havanın gerçekten canlandırıcı bir etkisi vardı. Gariptir ki bu canlılık sonrasında rahat uyumasını sağlıyordu.

Elbette gözlerini aralaması ile ilerde, bahçedeki minik masanın yanındaki eski sandalyede oturan ve kendisine bakıyor olan Daniel ile göz göze gelmek, her şeyden daha canlandırıcı hissetmesine sebep oldu. Daha doğrusu paniklemesine. Bir anda tavan yapan kalp atışlarını dudaklarında hissetti. Birkaç saniye içinde yanaklarının yandığını, dizlerinin kendisini zor taşıdığını fark etmesi ile kendisini yana atıp pencerenin hemen ardındaki duvarı kendisine siper etmesi bir oldu.

Ardıç KuşuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin