Cevap bile vermeye cesaret edemeyeceği sorular sormuştum. Zoruna gitse de hiç bir şey söyleyememişti. Şoför kapımı açınca arabaya binip kıza baktım. Elindeki kitaplara sıkıca sarılmış korkudan titriyordu.
"Nereye süreyim efendim?"
"Şirkete."
Dikiz aynasından başını sallayınca korkdan titreyen kıza baktım. Ne bir özgüveni vardı ne de cesareti. Onu öylece götürmeme karşı çıkmamıştı bile.
Arkama yaslanıp dışarıyı izlerken titreyen nefesini duydum.
"Nereye götürüyorsunuz! Bırakın beni!"
"Ahaha şuna bak lan! Korkudan nefesi titriyor! Korkak piç!"
"Korkma."
Kız başını kaldırıp korku dolu gözleriyle bana baktı. Yaşadıklarını kaldıramayacak bir potansiyele sahip gibi görünüyordu.
"B-Beni nereye götürüyorsunuz?"
"Sana zarar vermeyeceğimi söyledim. Ayrıca nereye gideceğimizi duydun."
"B-Ben hiç b-bir şey yapmadım. Söz veriyorum okulu bırakacağım."
"Pes etmek aptalların işidir."
Kız anlamamış gibi yüzüme bakarken şoför arabayı durdurup kapımı açtı. Arabadan inip ceketimi düzelttim. Kız da inince yanıma gelmesini işaret ettim. Korkak adımlarla kitaplarına sarılarak yanıma geldi.
Onda kendimi görüyordum. Şirkete girdiğimiz anda bütün bakışlar üstümüze yöneldi. Asansöre binip odamın katına bastım.
Asansörün köşesine çekilmiş tir tir titriyordu. Ellerimi cebime koyup aynadan onu izlemeye devam ettim. Benim gibi ezilmesine izin vermeyecektim. Kıvırcık saçları yüzünü kapatmış nefesi saçlarını bir öne bir arkaya itiyordu.
Asansör açılır açılmaz sekreterim bizi karşıladı. Kızı görünce bir an duraksayıp bana baktı. Herkes şaşkın şaşkın beni izliyordu. Eskiden üstümdeki ceket kanlar içinde olur sekreterim elinde temiz kıyafetlerle beni karşılardı. İlk defa böyle bir şeyle karşılaşıyorlardı.
Asansörden çıkıp odama doğru ilerlerken arkamdan koşar adımlarla o kızın geldiğini hissedebiliyordum. Sekreterim odamın kapısını açtığında dueup önce kızın girmesini bekledim. O girer girmez kapıyı kapatıp kendi yerime oturdum.
Ayakta dikiliyor başını hiç kaldırmıyordu. Elimle koltuğu işaret edince hiç beklemeden oturmuştu.
"Rahat olabilirsin." dediğimde elindeki sıkıca sarıldığı kitapları dizlerine bırakıp başını hiç kaldırmadan elleriyle oynamaya başladı.
"Buraya seni neden getirdiğimi sorarsın sanıyordum." başını olumsuz anlamda sallayarak yutkundu.
"Buraya getirilmemin iki sebebi vardır efendim. Ya öldüreceksinizdir, ya da durumum için yardım edeceksiniz."
Sırıtıp arkama yaslandım. Aptal görünüşünün altında zeka vardı. Sadece bunu kullanmasını bilmiyordu. Giyindiği okul kıyafeti mini etek ve gömlekti. Kız kıyafetinden rahatsız olduğunu belli edebiliyordu. Eteğini çekiştirip duruyordu.
"Seni öldürmek istesem bunu burada yapmazdım. İlk gördüğüm yerde yani okulun ortasında kafana sıkardım."
Söylediğim sözler onu daha çok korkutmuş olmalıydı ki başını kaldırıp iri gözleriyle bana baktı. Doşgun dudaklarının titremesi daha da artmıştı. Yaslandığım yerden doğrulup ellerimi masaya indirdim.
"Rahat ol kadınlara elimi kaldırmam. Her neyse seni buraya getirmemin amacı sana seni vermek için."
"A-Anlamadım." demişti. Duygularını ön planda tuttuğu için yeniliyor ve eziliyordu. Bunu da öğretecektim. Her şeyi öğretecektim.
"Seni kendime benzetiyorum Doğa." dedikten sonra elimi şıklatıp göz kırptım.
"Doğaydı adın değil mi?" başını sallayıp önüne döndü. Ağlamamak için kendini sıkıyor dudaklarını ısırıyor dizlerini sektiriyordu.
"Beni bana veremezsiniz efendim. Ben doğduğumdan beri kendimi bulamıyorum. Neyim? Kimim? Soy ismim bile yok. Bu yüzden bana yardımcı olamazsınız."
Söylerken ağlayacak duruma gelmiş bu yüzden fazla uzatmamıştı. Saçlarımı geriye atıp dışarıya baktım. Hava kararmak üzereydi.
"Umutsuzluk pes etmenin en büyük yardımcısıdır. İçindeki gücü eline alamadığın süre boyunca hep ezileceksin. Canını yakacaklar, piç diye etrafta sana laf atacaklar, aşağılayacaklar, hatta aklının yetemeyeceği şeyler yani canına kasdetmeye bile çalışacaklar."
"Umutsuzluk pes etmenin değil duygularının kapanması için en büyük yardımcıdır efendim. Eğer ki umutsuzluğa tutunmayı bırakırsam düşerim. Ve düşmem için dört gözle bekleyen okul arkadaşlarım beni sürekli tekmeler."
"Peki madem umutsuzluğun duygularını kapattığını düşünüyorsun."
Ayağa kalkıp arkasından dolandım. Topuz yaptığı kıvırcık saçları her yana dağılmış ve sürekli hareket halindeydiler. Kulağına doğru yaklaşıp sessizce konuştum.
"O zaman neden onlardan korkarak kaçıyor, yalvarıyorsun? Hatta şu an neden ağlıyorsun?"
Aniden ayağa kalktığı için dizindeki kitaplar yere düşmüştü. Eteğini çekiştirerek yere düşen kitaplarını toparken başında dikilip kitaplarının üstüne bastım.
"Umutsuzluk sadece seni dibe çekiyor. Sense o dibteki kendini avutmak için duygularını dışa vurmadığını bahane ediyorsun."
Başını kaldırıp gözlerimin içine baktı. Kitaplarına bastığım için sinirlenmiş olsa da karşımda korkudan tir tir titrediği için ağzını açıp hiç bir şey söyleyemiyordu. Ayağa kalkması için elimi uzattım.
"Güçlü olmak ve sana yapılan bütün bu zorbalıklara karşı çıkmak istiyor musun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZEMHERİ (Kırık Hayaller Serisi I)
Dla nastolatkówAşk kelimesiyle güzel, yaşattıklarıyla dayanılmaz bir işgencedir. Kitap şarkısı; PERA- ZEMHERİ •~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~• KİTAP KURGUSUYLA TAMAMEN BANA AİTTİR. EN UFAK BİR BENZETME, KOPYALAMA, KONU ÇALMA GİBİ ŞEYLERLE KARŞILAŞIRSAM YASAL İŞLEML...