70

1.1K 82 46
                                    

Doğa kendini odaya kapattığında korkudan kalbim deli gibi atmaya başlamıştı. Gözleri kayıyordu. Ama yine direnerek beni odadan atmıştı.

Tüm çabamla kapıyı tekmelesem de ses gelmiyordu. Son umut koşarak telefondan Kartal beyi aramıştım.

"Ne var?"

Sesi en son görüştüğümüzde utanç verici olaydan sonra gayet iyi geliyordu. Yutkunup titreyen sesimle anlatmaya çalıştım.

"K-Kartal bey o-o Kartal bey..."

"Gül uzatma."

"D-Doğa o... O ölüyor!"

Ses vermeyince tekrar konuşmaya çalıştım.

"K-Kartal bey! Yemin ederim! Ö-Ölüyor!"

Telefon yüzüme kapandığında bütün umudumu kaybetmiştim. Telefonu kulağımdan indirip ambulansın numarasını titreyen parmaklarımla tuşladım.

Dakikalar içinde kapı kırılırcasına çalmaya başladığında koşarak açtım. Kartal beyi gördüğüm için o kadar mutlu olmuştum ki.

Yanımdan hızlıca geçip işaret ettiğim kapıyı tekmelemeye başladı. İkinci tekmesinde kırılan kapının gürültüsüyle gözlerimi kapattım.

Olduğum yerde durmayı bırakıp koşarak peşinden gittim. Doğa'yı görür görmez kucaklamış ve oyalanmadan koşar adımlarla odadan çıkmıştı.

"Montunu al ve çabuk gel!"

Sesindeki o korkuyu hissettiğimde Doğa'yı ne kadar sevdiğini ve önemsediğini anlamıştım. Hemen başımı sallayıp askıdan montunu alıp peşinden gittim.

Arkaya binip Doğa'nın başını dizime koydum. Arabayı o kadar hızlı kullanıyordu ki Doğa'yı sıkıca tutup yüzüne düşen saçlarını geriye çektim.

Yüzü çökmüş rengi bembeyaz kesilmişti. Başımı kaldırıp dikiz aynasından sürekli bize bakan Kartal beye çaresizce kaşlarımı indirdim.

"Nabzını kontrol et!"

Hızlı hızlı başımı sallayıp bileğine dokundum. Neredeyse nabzı atmıyordu. Gözlerimi korkuyla açarak Kartal beye baktım.

"Ç-Çok yavaş atıyor!"

Önündeki arabaların arasından makas atarak arabayı daha hızlı süremeye başlamıştı. Direksiyonu deli gibi sıktığını fark ettiğimde gözlerim dolmuştu.

Ona hala çok değer veriyordu. Ben ne yapmıştım... Doğa orada neredeyse ölmek üzereyken Kartal beyle öpüşmüştüm.

Ani fren yaparak arabanın arkasını kaydıram Kartal bey aynı hızda arabadan inip Doğa'yı kucağına almıştı.

Arkasından inip peşinden koşmaya başladım. Hastanenin içine girdiğimizde Kartal beyin bağırışları bütün hastaneye yankılanmıştı.

"Sedye getirin lan!"

Hemşireler sedyeyi getiri getirmez yavaşça yatırmış ve onlarla birlikte koşmaya başlamıştı.

Doğa'yı acil odaya aldıklarında ikimiz de kapıda durmuştuk.

"Sen nasıl arkadaşsın lan!"

Bileklerimden tutup beni sertçe sarsmaya başlamıştı.

"O ölmek üzereyken nasıl fark etmezsin!"

"B-Ben yapamadım. Yüzüne bakmaya cesaret edemedim."

"Senin o aptal cesaretin yüzünden Doğa ölürse seni de yaşatmam! Sana yemin olsun yaşatmam!"

Kollarımı bırakıp beni ittiğinde duvardan tutunarak destek almıştım. Göz yaşlarım yavaş yavaş süzülürken karşımda öfkeden deliye dönen Kartal beye baktım.

"B-Belki de haklıydı. B-Ben hiç bir zaman onun arkadaşı olamayacağım. Ona yaşattıklarımdan sonra onun yanında duramayacağım."

Tekrar kollarımdan tutup beni duvara iki kez çarpmıştı. Sırtımda hissettiğim o acıyla gözlerimi kapatıp dişlerimi sıktım.

"Sende tıpkı utandığın annen gibisin! İhanet etmekte! İnsanlara eziyet etmekte bir numarasın!"

Duyduğum kelimeler kalbimi paramparça etmişti. Ben annem gibi değildim. Asla onun gibi biri olmayacaktım.

"Hayır!"

"Öpmeme karşılık vererek bunu çok güzel kanıtladın! Ve doktorlar bu odadan çıktığında kötü bir haber verirlerse sana andım olsun yatacak bir toprağın bile olmayacak!"

"Ö-Özüd dilerim..."

"Defol git! Seni bir daha Doğa'nın etrafında görmeyeceğim!"

Hemşireler ve güvenlikler bizi ayırdığında başımı olumsuz anlamda salladım.

"Onun iyi olduğunu öğrenmeden gitmeyeceğim."

"Lan bak hala!"

Güvenlikler zor güç tutuyorlardı. Göz yaşlarımı silip Kartal beye baktım.

"Söz veriyorum. İyi olduğunu öğreneyim hemen gideceğim. Bir daha da asla karşısına çıkmayacağım. Ama lütfen durumunu öğrenmem izin verin."

Kartal bey güvenlikleri itip duvara yumruk atarak sinirini çıkarmaya çalışmaya başladı.

Titreyen bacaklarımla ayakta durmakta zorlanıyordum. Bir köşdye oturup kendimi sıkıca sarmaladım. Kucağımdaki montun kokusu burnuma dolduğunda göz yaşlarım daha da artmaya başladı.

O her şeye rağmen bana güvenip evimde kalmıştı. Ben ise onun için kendi hayatını bitiren kızın sevdiği adamı öpmüştüm. Kendimden o kadar tiksiniyordum ki.

Annemden hiç bir farkım kalmamıştı. Ondan nefret ederken kendim de onun gibi olmuştum. Kalbini kazanmaya çalıştığım kişiyi ölüme terk etmiştim.

Doğa'nın hayatını darmadağın etmiştim. Eğer iyi olursa öğrendiğinde yüzüme tükürecekti. Bana güvendiğini ve ona ihanet ettiğimi söyleyecekti.

Elinde serum torbalarıyla koşarak içeriye giren hemşireler Kartal beyi ve beni daha da korkutmuştu.

Kartal bey arkalarından girmek için üç tane güvenlikle savaşırken Uğur'un endişe dolu seslerini duymuştum.

"Abi!"

Bakışları beni bulduğunda hırsla bana doğru yürümeye başladı. Oturduğum yerden kalkmamla kolumdan tutup beni duvara itmesi bir olmuştu.

"Ne yaptın ona!"

"B-Ben..."

"Söyle!"

"Yemin ederim hiç bir şey y-yapmadım."

"Sen ne arsız bir kızsın! Hiç utanmadın mı bunları yaparken! Sırf abimi elde etmek için o kızın canını hiçe sayarken hiç vicdanın sızlamadı mı lan!"

"Yüzüm yoktu..." dedim çaresizce.

"O günden sonra yüzüne bakacak cesaretim yoktu..."

"Bırakın lan!"

Kartal bey gür sesiyle güvenliklerle savaşırken Uğur bileğimi sertçe tuttu.

"Yaptığın pisliği temizleyeceksin! Ve eğer ona bir şey olursa emin ol abim seni asla yaşatmaz!"

ZEMHERİ (Kırık Hayaller Serisi I)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin