×××
Güneş doğuyordu yavaş yavaş. Apartmanlardan ve camımın konumundan dolayı güneşi göremesem de etrafa yaydığı kızıllığı görebiliyordum. Saat daha yediydi. Yarım saattir uyanıktım ve bir daha uyuyamamıştım. Düşünüyordum, düşünmem gereken çok fazla şey vardı.
O gece terasta nasıl oldu da uyuyakaldım, bilmiyordum. Yatağa yattığımda bile hemen uyuyamayan ben, Bedir'in yanında uyuyakalmıştım. Gece iyiden iyiye etrafa çökmüşken beni uyandırmıştı ve babaannemin evine kapıya kadar bırakmıştı. Gerek yok desem de uykulu halimle düşebileceğimi söylemişti. Karşı çıkmamıştım.
O gün ve ertesi gün babaannemde kalmıştım. Babamı sadece dün gece babaanneme gelmeden önce görmüştüm. O da yorgun gözüküyordu. Şantiyede usta çalışıyordu, zor bir işi vardı ama onu yoran şeyin işi olmadığını biliyordum. Eve geldiğinde daha çok yorulduğuna bahse girebilirdim.
Mutfağa geçip çayı koydum. Bugün Bedir ile birlikte kütüphaneye gidecektik. Eğer biraz gıcık bir tipte olan müdür ikna olursa ikimizin de ilk iş günü olacaktı. Bu konuda Bedir'e de güvenemiyordum. Müdür ters bir şey söylese kapıdan çıkıp gidecek bir havası vardı.
Çay kaynayınca demledim. Dün sabah babaannem Bedir'i yemeğe çağırsa da evde bulamamıştı. Akşam da Bedir'i kapıda yakalayıp eline birkaç tas yemek tutuşturmuştu. Bedir'in bu durumdan rahatsız olduğunu hissediyordum. Geçen kahvaltıda da onu kötü yapan şeyin ne olduğunu anlamamıştım ama en son yediği yumurtadan sonra kötü olmuştu. Yumurtayla ilgisi vardı ama alerjisi olmadığını söylemişti. Alerjisi de yoksa neden kötü olmuş olabilirdi ki?
Kısa bir kahvaltı yaptım: biraz çay, bir dilim ekmek ve peynir. Bu sabah hiçbir şey yiyesim olmasa da babaannemin dediği gibi, yolda bayılmak istemezdim.
Ortalığı biraz toplayıp babaannem için de kahvaltı hazırladım. Yarım saate kalkardı o da.
Daireden çıkıp bir alt kata indim. Kendi evime sessizce girip odama yöneldim. Üstümü değiştirip bir kot üzerine kazak giydim. Saçlarımı tarayıp omzumun üstünden saldım. Uzun saçlarım vardı. Bakımı kısa saçlara göre daha zor olsa da dün gece yatmadan duş aldığım için şu an iyi durumdalardı.
Dudaklarım sık sık çatlardı. Bu yüzden nemlendirici krem sürüp son olarak üzerime ince bir kaban aldım. Saate baktım. Sekize on vardı. Kütüphaneye buradan bir otobüsle gidiliyordu. Arabayla normalde beş dakika olan yer otobüsle yirmi dakikayı bulabiliyordu.
Aceleyle kapıyı açtım. Yine erken kalktım diye oyalanıp geç kalmıştım! Hemen ayakkabılarımı giyip doğruldum. Merdivenleri çıkmaya başladım. Umarım Bedir hazırlanmıştır. Onunla haberleşmeye yarayan hiçbir iletişimimiz olmadığı için çıkıp kapısına vurmam gerekecekti.
Babaannemin katına gelince duraksadım. Bedir, kapıdaydı. Elini uzatıp kapıya vurmak istedi ama son anda elini çekip saçlarına daldırdı. Beni hala fark etmemişti. Bu hali komik geldi.
"Bedir?" dedim gülerek. İrkilerek arkasına döndü. Şaşkınlıkla baktı. "Feyza?"
"Ne yapıyorsun kapıda?"
"Kütüphaneye gideceğiz demiştin ama üstüne pek de konuşamayınca sana haber vermem gerekiyor mu diye kararsız kalmıştım. Buradasın sanmıştım."
O gün terasta ağlayarak ona işi anlattığımı hatırlayınca utandım. Resmen karşısında ağlamıştım! Bu çok utanç vericiydi.
Lafa girip beni kurtardı. "Hazırsan gidelim?"
Başımı sallayıp merdivenlerden indim. Arkamdan geldi. Durağa kadar konuşmadık ve otobüs gelince bindik.
Kütüphanenin önüne geldiğimizde Bedir'e döndüm. "Kütüphane müdiresi biraz... gıcık bir tip. Öyle saçma sorular sorabiliyor. Saçma sorularını görmezden gel." dedim ılımlı bir sesle konuşarak. Başını salladı. "Peki, deneyeceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kış Gülü (Tamamlandı)
Fiksi Remaja"Söyleyeceğin tek bir kelime, benim gitmemi ya da kalmamı belirleyecek." dedi ve kolyeyi avuçlarıma bıraktı. "Kaderim senin ellerinde." *** Hikayenin tüm hakları saklıdır. Kapak: @ozlm_v