22. Bölüm
Jae Bakış Açısı
Başımı sağa sola sallayarak kendime geldim. Oturarak ne yapıyordum ki böyle? Daha sonra da kendime lanet edebilirdim değil mi?
Ayağa kalkarak olabildiğince hızlı bir şekilde Donghae'nin yanına gittim ve eğilerek bir kolumla bacaklarını tutup diğer kolumla da beline destek verdim. Onu yerden kaldırdım ve ayağa kalkarak koşmaya başladım.
"B-Bana ha-hatırl..at bir a-ara se-seni ö-aah! öldüreceğim."
Gülümsedim ve hızımı kesmeden koşmaya devam ettim.
Okul binasının kapısından çıkarken kapıda gördüğüm figürle aniden durdum. Sarı saçları gözlerinin önüne düşüyordu. Bakışları ona bakan insanları korkutabilecek kadar sertti. Wow! Gözbebeklerinden lazer çıkartabilse eminim çoktan ölmüştük.
Kollarımı biraz daha sıkılaştırdım ve birkaç adım geriledim. Parlayan göz bebeklerine bakmamaya çalışıyordum.
"Onu bana ver Eunhyuk."
Sehun'dan bahsediyorum tabiki de.
"Hadi ama bunu yapmayacağımı biliyorsun."
Hafifçe gülümsedi ve ellerini bana doğru uzattı. Gülümsemesinin aksine sert bir sesle konuştu.
"Onu ver! Ben sizden değilim aptal! Gözlerime bak! Kırmızı değiller değil mi?"
Aptal! Bunu fark edemediğimi mi düşündü yani?
"Bizden olmasan bile neden onu sana vermeliyim?"
"Taemin'in destek göndermediğini mi düşünüyorsun? Ah siz şeytanlar gerçekten aptalsınız! O yaralı ve senin yanında daha fazla zarar görecek. Onu bana ver."
Taemin! Bizi öylece bırakmayacağını biliyordum tabiki de. Donghae parmaklarını gömleğime doladı ve kendini bana biraz daha bastırdı. Korkuyordu. Onu korkuttuğu için sinirlendim.
"Kes sesini! Onu ben tek başıma da koruyabilirim. Aptal bir meleğe ihtiyacım yok!"
Kollarını göğsünde bağladı ve ayağını ritmik olarak yere vurmaya başladı.
"Kuralları çiğniyorsunuz! Bir insana üç şeytan çok fazla! Onu evine götüreceğim ve ben koruyacağım."
"Kafayı mı yedin? Sizden nefret ederken en sevdiğim şeyi sana mı vereceğim? Hayal kurmaya devam et."
"Gerçekten anlamıyorsun değil mi? Ona bak. Günlerdir acı çekiyor! Ben bir melek olarak buna nasıl izin veririm?! Evine gitmek istiyor! Ailesi var... Tüm hayatı senmişsin gibi davranma!"
Bakışlarımı yavaşça kucağımdaki bedene çevirdim. Ağlıyordu. Evine gitmek istiyordu değil mi? Ailesinin yanına...
Birkaç adımla yanıma geldi. Kollarını tekrar uzattı ve başını salladı. Bu kadar çabuk kabullendiğime inanamıyordum.
Donghae'ye bakarak gülümsedim.
"Onunla git. Daha ne kadar kaçabiliriz bilmiyorum. Benim yerime o seni koruyacaktır."
Burnunu çekti ve başını olumsuz anlamda salladı.
"Se-Sen..i b-bırakayım -aah!- mı yani? İste..miyorum! K-Kaçabiliriz!"
"Kaçamayız. Hem... Eve gitmek istiyordun zaten. Git. Seni durdurmayacağım."
Elini yumruk yaptı ve omzuma hafifçe vurmaya başladı. Kolunu kaldırırken bile canının yandığını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can You Save Me From Hell?
FanfictionHer şey daha da zorlaşıyor. Sessiz çığlıklar yankılanıyor sonsuz cehennemde. Bir günahkar daha... Ve bir tane daha. Yorgun düşmüş ruhların sessiz gürültüsü sarıyor etrafı. Burası sonsuz cehennem. Dene! Çıkışa yaklaşabilir misin? "Burayı se...