Draco Malfoy ve bilirsiniz, mükemmellik

4.1K 164 85
                                    

Eğer ki dünyanın en güzel kişisi kimdir diye sorarsanız tüm büyücülük dünyası şüphesiz Draco Malfoy'u söylerdi. Resmedilmiş gibi. Tam olarak buydu işte Draco Malfoy. Fazla beyaz, damarlarının gözüktüğü teni, maviyle karışmış gri gözleri, beyazın karıştığı her zaman düzgün olan sarı saçları ve dolgun pespembe dudaklarıyla bir ressamın elinden fırlamışçasına dikiliyordu Hogwarts bahçesinde. Harry Potter'a soracak olsaydınız o kesinlikle çekilmez, burnu havada ve tüm kötü şeyleri hak eden biriydi ama ona bakmayı kimse kesemezdi, bu açık bir gerçekti. Draco Malfoy sadece bir ortama giriş yapardı ve herkes onun etkisi altına girerdi. Sadece üçüncü sınıf olmalarına rağmen okulda sonu gelmez bir popülerliği vardı sarışın olanın. Hah, Draco Malfoy halt yiyebilirdi, sonuçta hikayenin ana karakteri Harry Potter'dı değil mi? Gerçekten öyle miydi?

Tamamen sıradan bir gündü Gryffindor Ortak Salonu'nda. Hermione Granger iki arkadaşına zorla ders çalıştırıyordu ve ikilinin bu kadar dayanması bile genç kızın hayal gücünün ötesindeydi. Aslında amacı öğlen yaşadıklarından sonra kafasını dağıtmaktı fakat bunu ne kadar sağlamıştı tartışılırdı. Harry Potter ders çalışmaktan cidden haz etmezdi fakat eğer başınızda Hermione Granger dikiliyorsa siz de bir şeyleri yapmak zorunda kalırdınız. Neyse ki ödevlerini yarım yamalak bir şekilde hızlıca yapmış ve ortak salondan kaçmıştı. Turuncu saçlı arkadaşına acıyordu fakat bilirsiniz ilk olarak kendini kurtarmalıydı. Hogwarts duvarlarının ardından geniş bahçeye ulaştığında gökyüzüne baktı. Güneş batıyordu. Bazen her şeyden kaçınıp sadece birkaç dakikalığına bile nefes alabildiğini hissettiği tek zamanlardı bunlar. Bir anda etrafınızdaki her şey üst üste gelir ve nefes alamadığınızı hissedersiniz ya Harry Potter genelde bu duyguları oldukça fazla yaşardı. Kaçmak istiyorsanız bir kaçış yolu bulmanız gerekirdi. Harry Potter'ın kaçış yolu ise Draco Malfoy'du.

Sayın burada olmayan okuyucu, şunu içtenlikle belirtiyorum ki Harry Potter Draco Malfoy'dan nefret ederdi. Evet, nefret. Bazen bir insandan nefret edersiniz ve yine de tüm odak noktanız o'dur. İşte olay tam olarak böyleydi. Harry Potter ne kadar nefret ettiğini söylerse söylesin Draco Malfoy hayatının merkezindeydi. Olay buydu. Gözlüklü olan, en büyük düşman saçmalıkları bir yana hiç mi hiç haz etmezdi sarışın olandan. Birinci olarak çocuk Slytherindi! Slytherinlilerin ne kadar egoist, burnu havada olduğunu herkes bilirdi. Gerçekten biliyorlar mıydı? Çünkü Harry Potter tam olarak bir grup Slytherinlinin arkasında dururken *spesifik olarak bu normal bir grup değildi, Draco Malfoy, Pansy Parkinson ve Blaise Zabini'den oluşan Gümüş Üçlüydü* onların hiçte burnu havada gözükmediğini söyleyebilirdi. Eğer Harry Potter beni görürlerse diye düşünseydi zaten bu saatte bahçede olmazdı. Umurunda değildi açıkçası. Sadece sarışın olanın neye bu kadar içten gülümsediğini merak ediyordu. Draco Malfoy gülümsemezdi. Evet sırıtırdı, alaycı bir şekilde dudakları kıvrılırdı fakat gülümsemezdi. Ve Harry Potter gülümserken bu kadar güzel olmasına rağmen niye gülümsemediğini merak ediyordu. Sarışın olanın gülümsediğinde gözleri kısılıyor, bembeyaz olan yanakları pembeleşiyordu. Eğer Harry Potter'a sorarsanız buna düşmanını incelemek derdi. Fakat dışarıdan görülen neydi tam olarak bilmiyordu. Altın Üçlünün geri kalanına sorarsanız turuncu saçlı olan kesinlikle Harry'e katılır, tabi ki düşmanını inceliyor derdi. Fakat Hermione Granger'ın ne diyeceği belirsizdi. Belki de dediği en ufak şey bile bu hikayenin açısını değiştirir, kim bilir?

Gryffindorlular şüphesiz Slytherinlilerden haz etmezlerdi. Bu oldukça açıktı. Normal bir şekilde Remus Lupin'in dersine gidiyorsanız yolda birkaç kırmızı ve yeşil kravatlı öğrencinin birbirine sataştığını görebilirdiniz. Binalar arasındaki rekabet o kadar fazlaydı ki birbirlerini geçmek için her şeyi yaparlardı. Buna dersi dinlemek dahildi. Ki bu Harry Potter ve Ronald Weasley için oldukça büyük bir başarıydı, bunu kutlamaya kararlılardı. KSKS dersinden çıktıktan sonra *ki bu Harry Potter'ın severek girdiği tek ders filandı herhalde* doğruca kütüphaneye gidiyorlardı. Nereden çıktığını anlamadıkları Hermione Granger arkadaşlarını ardında sürüklüyordu. Ah, eğer bu kadar kolay kaçabileceklerini düşünüyorlarsa onlara acıyordu. İlk olarak bir sürü ödevleri vardı! Hafta sonuna giriş yapacaklardı ve ödevlerini şimdi bitirmek sağlıklı bir davranış şekli olurdu. Bu yüzden güzel bir sonbahar gününde -tam olarak 17 Ekimdi aslında- kütüphanede önlerindeki kitaplarla anlamsızca bakışıyorlardı ikili. Tekrar açıkça belirtiyorum ki Draco Malfoy etkisi diye bir şey vardı. Harry Potter eğer karşısında Draco Malfoy'u görmeseydi ardına bakmadan kaçmak için yol arıyor olurdu. Ama Harry Potter kimdi ki Draco Malfoy tüm kütüphaneyi etkisi altına almışken terk edecekti orayı? Hiç şüphesiz sarışın olan önemli bir şey yapıyordu. Önünde eski bir kitap ve zarif, kemikli ellerinde sürekli  döndürdüğü bir kalem vardı. Yan tarafında Slytherinden birkaç kişi vardı fakat kendini tamamen dünyaya kapatmıştı sarışın olan. Size Draco Malfoy etkisinden bahsetmiştim. İşte tam olarak buydu. Lakin aynı ortamda bulunduğunuz biriyse tüm gözler onun üzerinde olurdu. Bir kez bakardınız ve ardından tekrar. Sizi anlayamadığınız bir çekimle kendine bağlardı. Eğer Harry Potter Draco Malfoy'un ona bakacağını bilseydi ne yapardı, ona tekrar bakar mıydı bilinmez fakat tam olarak bunu öğrenmek üzereyiz işte. Sarışın olan üzerinde bakışlardan her zaman haberdardı. Fakat başını kaldırdığında bu bakışlardan birinin Harry Potter'a ait olduğunu görünce şaşırmıştı, kabul. Harry Potter ise tam olarak dimdik bakıyordu. Sarışın olan başını kaldırmış kemikli elleriyle saçlarını dağıtmış boynunu hafifçe yana eğmiş ve alaycı bir şekilde dudakları kıvrılmıştı. İşte! Eğer bu görüntüyü görseydiniz bir kere daha bakardınız. Harry Potter bakmayı kesmiyordu ya da kesemiyordu, her iki türlü de sarışın olan çoktan ayağa kalkmış ve kütüphaneden çıkmıştı. Seçilmiş Kişi hafifçe silkelendi ve önüne döndü. Hermione Granger ise arkadaşının bu dalgınlığının sebebini biliyormuşçasına endişeli bir şekilde kalemini dişliyordu...

Gece olduğunda Hogwarts farklıdır. Dışarısı çok daha büyüleyicidir, gizemlidir. Fakat şu an dışarıda hiçbir öğrenci yoktu. Pijamalarıyla dikilen Harry Potter arkadaşlarıyla hafta sonuna geçmelerinin şerefine ortak salonda sabahlıyordu. Hermione Granger kitaplarını odasında bırakmış, arkadaşlarının yanında kafasını meşgul eden bir şey olmadan oturuyordu. Altın Üçlünün yanında Neville Longbottom, Seamus Finnigan ve Dean Thomas vardı. Birlikte Snape'ten yakınıyor, Slytherin'e olan sinirlerini konuşuyorlardı. Slytherin'de de durum çok farklı değildi. Sadece ortak salon yerine Draco Malfoy ve Blaise Zabini'nin yurt odalarında oturuyordu Gümüş Üçlü. Çoğu kişi Slytherin'in sadece zindanlara doğru inen bir yerde bulunduğunu  düşünürdü. Fakat Slytherin yatakhaneleri ve ortak salonu tam olarak Karagöl'ün altında kalır. Gün boyunca büyülü yaratıkların gölde yüzüşünü görebilirdiniz. Draco Malfoy'un odası da tahmin edebileceğiniz gibi en güzel kısımdaydı. Tam olarak Karagöl'ün ortalarına doğru kalan odası her zaman toplu ve düzenliydi. Gryffindor yatakhanelerinin tam aksine yani. Gümüş Üçlünün en sık toplandığı yerdi burası. Odanın yarısı Draco Malfoy'a yarısı Blaise Zabini'ye aitti. Draco Malfoy'a ait kısımda bir slytherin flaması, deri bir koltuk, siyah bir çalışma masası, büyük bir kitaplık ve çift kişilik bir yatak vardı. Blaise Zabini'nin kısmı daha kişisel eşyalarla doluydu ki şu an Pansy Parkinson tam olarak o kısımda bulunuyordu. Siyah küt saçlı genç kız koyu slytherin yeşili ojeli parmaklarını havada sallıyor sakin bir sesle konuşuyordu.

'... sonra ama slytherinlerin bina puanı o kadar yüksek değil ki, yani gryffindorlar en iyi bina dedi, inanabiliyor musunuz? Hufflepufflar bazen gerçekten aptal olabiliyor. Özellikle üçüncü sınıflar. Hadi öyle düşünüyorsun neden bir Slytherin'e söylersin ki bunu? Amacın ne olabilirdi ki?' Genç kızın dediklerini bir gülümsemeyle dinleyen Draco Malfoy sinirlenmiyordu, muhtemelen karşısındaki kız kim demişse onu lanetlemişti zaten. Bu yüzden konuyu başka bir yere getirdi sarışın olan. 

'Granger meselesi ne oldu Pans?' Küt saçlı genç kız konuşmayı bölmek istercesine elini salladı ve gözle görülür bir şekilde gerildi.

' Ne olacak ki Dragon? Beklediğim gibiydi. Yani o kızdan ne bekliyorsun ki? Neyse epey geç oldu, iyi geceler çocuklar.' Çocukluk arkadaşlarını iki kolu altına alıp sarıldı ve odadan çıktı. Draco Malfoy ve Blaise Zabini birbirlerini anlarcasına sadece bakıştılar ve yataklarına döndüler. Tek bildikleri şey aslında her şeyin daha yeni başladığıydı...

* selam selam selam olmayan okuyucularım. Neyse, bir sonraki bölüm hemen bunun ardından gelir muhtemelen çünkü biyoloji dersinde yazıyorum bunları yani art arda atarım muhtemelen. Neyse bölüm hakkında açıklamaya gerek duymuyorum sadece The Vamps dinleyin, Merve sağ olsun sürekli aklımda better ve glory days çalıyor neyse dinleyin işte olmayan okuyucularım.

HEH SLYTHERİN KARAGÖL TEMSİLİ

Böyle gibi düşünüyorum, hayalimde Draco'nun odası filan aşırı güzel anlatamıyorum ama öyle sjxkjdscdkxvkcdecdıxswokk neyse öyle işte

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Böyle gibi düşünüyorum, hayalimde Draco'nun odası filan aşırı güzel anlatamıyorum ama öyle sjxkjdscdkxvkcdecdıxswokk neyse öyle işte.

Pansy Hermione ikilisi arasında neler geçti ben de bilmiyorum...

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin