harry potter ve dünyayı yok etme isteği

259 33 5
                                    

Neden bu kadar uzun zamandır hicbir şey yazmıyorum

bölüm şarkıları- hurts like hell, hey little girl, right now

Dünyayı hırs yönetirdi. Hırs, bir insanın sahip olabileceği en tehlikeli şeydi. Nereye varmak istediğiniz değil, bir anda oraya varmak için yaptığınız, kullandığınız yollar önemli olurdu.

Hırsın her şeye sahip olduğu bu dünyada ailesi uğruna ölmek Harry Potter'a onurlu gibi gelmişti. Ölmüş olan ailesi onu korumuştu. Şimdi Sirius'u kaybetmişti. Onun için aileye yakın olan kişiyi kaybedeli çok geçmemişti. Tüm vücudu baştan aşağı öfke ve çaresizlikle titriyordu. Bellatrix'in kahkahası saatlerdir kulaklarında yankılanıyordu.

Draco Malfoy'un onu sakinleştirmeye çalışan kolları bile zihnindeki anlamsız sesleri susturmuyordu. Ne ara Draco'nun yanına gelmişti, ne kadar zaman geçmişti bilmiyordu.

Harry Potter tarif edilemez duygular silsilesindeyken Tanrılar onun adına ne planlar yapıyordu bilmiyordu. Bugün arkadaşlarını kaybedebilirdi. Onun için en önemli kişileri. Kartlar hiçbir zaman Harry'nin şansına dizilmemişti. Anlamsız sözler geliyordu kulağına, muhtemelen onu sakinleştirmek için Harry ise Sirius'un ona son gülümsemesini hatırlarken zihnini serbest bıraktı.

Draco Malfoy Slytherin Yatakhanesi'ne getirdiği ve yatağına yatırdığı Harry Potter'ı son kez kontrol etti. Ne kadardır onu sakinleştirmeye çalışmıştı bilmiyordu ama gecenin sessiz saatleri yavaş yavaş kendini güneşin parlaklığına bırakırken anca uyumuştu zümrüt yeşili gözlere sahip olan. Hermione Granger gözleri kırmızı bir şekilde kapının yanında dikiliyordu. Pansy Parkinson yanında sessizce dikiliyordu. Ron Harry'nin yanında durma kararı almıştı. En yakın arkadaşını yalnız bırakma düşüncesi bile onu korkutuyordu.

Konuşulmadan verilmiş bir sözün ağırlığı çöktü sabaha. Güneşin ilk saatleri aralarındaki bağın ağırlığını çözmeye çalışıyormuş gibiydi. Gri gözlerine karamsarlık çökmüş olan Slytherin'in en bilindik yüzü kendini ateşe atmaya hazırdı bile. Sadece bir kez daha kendisinin hiçbir şeye değmeyeceğini hatırlattı.

Mutluluk en karanlık zamanlarda bile bulunabilir sözü eskisi kadar muhteşem hissettirmiyordu. Özellikle tamamen ışıksız bir yola hapsolduğunuzda.

                            *•○●°*

Birkaç ay sonra geldiklerinde Hogwarts'ın artık ev olmayacağı bilincinde ayrıldılar son kez. Hogwarts, her yeriyle özeldi fakat onu ev yapan bu muydu, kesin olunamazdı. Güvende hissettiren yer, kişiler evdi.

Harry Potter ve en yakın arkadaşları onca öğrencinin arasında kaynayıp kendilerine yer buldular. Onlara bakıp fısıldaşan insanlar belki ilk değildi fakat hiç bu kadar büyük bir karmaşıklığının içine düştüklerini hatırlamıyorlardı. Harry sessizce kenara otururken ilk kez Hogwarts'ın uzağında kalmayı düşünmediğini fark etti. Bazen o kadar çok şeyi aynı anda düşünüyordu ki hiçbir şey düşünmemek ile aynı geliyordu. Karmakarışık ama boş olan bir zihin.

Geleceğini az çok tahmin edebiliyordu. Dünyanın ona getirilerinden, saçma ideallerden her şeyden tiksiniyordu. En çok normal biri gibi olmayıp sadece rahatlayamadığı için kendinden nefret ediyordu.

Ron Weasley en yakın arkadaşını süzerken sadece başını eğdi. Boynunda sallanan ve sıcak teniyle temas eden soğuk metal parçası onu meşgul etmeye yetiyordu. Blaise Zabini'nin ona aceleyle verdiği kolyenin anlamını sormaya vakti kalmamıştı. Üzerine ne kadar düşünse de bunun onu çıldırttığı gerçeğini göz ardı etmemişti. Harry Potter'ın en yakın arkadaşı görevi bazı sorumluluklarla geliyordu tabi. Ne olursa olsun, cesur olmalıydınız. Olayları tartmanız gerekirdi. Sorumluluklarının olduğu görünmez listeye bir madde daha ekledi Ron.
~Asla aşık olma.

Şu ana kadar çok başarılı olamamıştı bunda.

Aile tanımı değişkendir. Sizi güvende hissettiren insanlar, rahat olabildiğiniz insanlar en iyisiydi. Draco Malfoy babasının Azkaban'a atıldığını öğrenince Malfoy Malikanesi'nden koşarak çıkmak istedi. Eskiden ona mükemmel bir bahçe gibi gelen Malfoy Malikanesi'nin bahçesinin neden bu kadar büyük olduğunu şimdi algılayabiliyordu. Güzel olsun diye bu kadar büyük değildi. Onları dışarıdan çeksin diye bu kadar büyüktü. Narcissa Malfoy babasının durumunu açıklarken dudaklarını birbirine bastırmış oğlunun neler düşündüğünü kestirememişti.

Sarı saçları alabildiğince ay ışığıyla parlayan, kırılgan oğlu ise tek bir şeyi düşünüyordu. Önünde hiçbir gelecek olmadığıydı. Ve bu canını her şeyden çok acıttı.

hulahoop
kısa ve iğrenc bir bolum agladim
school kills art
altıncı yıla gectik sonunda
draco cocugum ya asiri uzuluyorum
sirius'u öldürmem dedikten sonra öldürdüm...

su içmeyi unutma, ne zaman konusmak istersen buradayım, kendine dikkat et<<3

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin