Pansy Parkinson ve Athena

647 59 12
                                    

Bu şahıs favori bardağını kırıp geldi... Bu bölüm benim kendimden çok sevdiğim ficimin Athena'sı ve Nyx'ine ait. Yani drarry yok. İki Gryffindor ve çok sevdiğim Mia bu bölümde bizlerle olacak teşekkürler devam edelim.

Ah, Pansy Parkinson ne güzeldi. O bir insanın hayal edemeyeceği kadar güzeldi. Agresif ve alaycı duruşunun altında ne yattığını hiç şüphesiz en çok Hermione Granger merak ediyordu. En yakın arkadaşı Harry Potter'a Üç Büyücülük Turnuvası için yardım ederken bile aklında o olurdu. Geceleri yatağa girdiğinde sağa sola döner uyumaya çalışıp başarısız olurdu. Hermione Granger çok zekiydi, etrafı nasıl incelemesi gerektiğini bilirdi, evet ama konu aşk olunca ne beceriksiz oldurdu... Kendisini duvarlarıyla sımsıkı sarmıştı ve kimseye kendini açmaya hazır değildi. Eh Pansy Parkinson içeri adım atmakta ne kadar korkusuz görünse bile endişeliydi. İşte tam olarak bu vakitte başkası ipleri onlar için eline aldı.

Draco Malfoy hiç kimseyle konuşmuyordu. Pansy Parkinson ona ne kadar canının yandığını, ne kadar çaresiz hissettiğini, aşkın nasıl bir şey olduğunu bilmeden aşık olmanın ne kadar güzel ama güçsüzleştirdiğini anlatamıyordu. Çünkü farkındaydı o da aynı duyguları hissediyordu, daha aptal olarak. Çünkü gözlerini ne zaman aralasa Potter demesine rağmen hala düşmanlardı. Pansy de başkasına anlattı. İkinci sınıftan beri yanında olan Mia Alexis Dorcas'a. Aynı odada kalıyorlardı, aileleri tanışıyordu. Çoğu kişinin bakış açısına soğuk biri değildi. Aksine dünyanın en sevecen insanlarından biriydi. Mia Dorcas yazdığım ve burada hayat bulan aptal ama aşık karakterlerim için bir lütuftu. Merline şükürler olsun ki o vardı. Yoksa Pansyn Parkinson Athena'sına nasıl ulaşırdı?

Size Pansy'den bahsetmiştim. Safkandı, annesi ve babası da Slytherin'di. Babası eski Ölüm Yiyendi. Çocukluğunun ana hatlarını hatırladığında en net şeyler Draco Malfoy ve anne- babası arasında geçen tartışmalar olurdu. Annesi kızına ne kadar bağlıysa eşinden o kadar nefret ederdi. Küçüklüğünün anne ve babasının birbirine lanet atmasıyla geçmesi ne kötüydü. Küçükken sırf bu yüzden ev gibi hissettiği tek yer Malfoy Malikanesi olurdu. Onu kardeşi gibi seven bir arkadaşa sahipti. Narcissa Malfoy konusuna girersek çıkamayız çünkü bu hikayenin en olağanüstü karakterlerinde biridir kendisi. İşte böyle böyle Hogwarts'a kadar hayatını sürdürmüştü. Sonra onu görmüştü. Hermione Granger'ı. Tanımadığınız bir insana ilgi duyabilir miydiniz? Çünkü küt saçlı genç kız duymuştu. Hem de en masum duygularıyla duymuştu. Yine klasik bir günde tarihi kalenin koridorlarında yürürken onu görmüştü. Yanında iki kızıl kafa vardı. O gülüşü kendisi yaratabilmeyi ne kadar isterdi. Hermione Granger yaz gecesi gibiydi. Sizi içine çeker, tüm güzel anılarınızı yaratır ve bırakırdı. O gecenin içine sonsuza kadar çekilmeye ne kadar meyilliydi halbuki Nyx. Boşverip önüne döndü. Büyük Salon'da karşısında oturacaktı nasıl olsa Athena'sı.

Hermione Granger ne çok şeydi öyle. Dilini bilmediğiniz bir kitap, bir yaz gecesi. Pansy Parkinson ise bir gün doğumuydu ne kadar geceyi andırsa da. Zamanı durdurmak istersiniz, birkaç dakikalığına dünya daha iyi bir yer olurdu. İşte Pansy Parkinson ve gülümsemesi bir gün doğumuydu. Her ne kadar bu gülümsemeyi yaratan kişi Hermione Granger olmasa da şüphesiz en güzel kişiydi bazılarına göre. Siyah küt saçları dağılmış, koyu pembe dudakları neşeyle kıvrılmış, yeşil gözleri neredeyse kapanmıştı. İşte bu kadar güzel olması o kadar can acıtıcıydı ki. Çünkü Hermione ona bakmadan bir gün bile duramazdı ve bu sinir bozucuydu. İşte bu yüzden hırsla masadan kalktı. 

Çok değil birkaç dakika sonra Pansy Parkinson arkasından çıktı. Mia Dorcas'ın planı tıkır tıkır işlemekteydi. Hogwarts'ın bahçesine çıkan yolda işte onlar duruyorlardı.

'Granger... Granger! GRANGER!'  Hermione Granger mecburen yavaşladı. Sebebini bilmediği bir seferden ötürü gözleri dolmuştu ve karşısındaki ne kadar kabullenmek istemese bile aşık olduğu genç kıza baktı.

'Ne var Parkinson?'

'Ah, Athena niye böylesin? Bir şeyin mi var ne oldu?' Hermione Granger Pansy Parkinson'a göre duygularını saklamak konusunda başarısızdı.

'Bir şey mi oldu? Komik olma Parkinson, alt tarafı bana ilgi gösteriyorsun, üçüncü sınıftan beri tüm duygularımın bulanmasını sağlıyorsun ve iki gün sonra birileriyle kenarda kahkaha atıyorsu-' Bölen şey o güzel kahkahaydı. Ah Pansy Parkinson, Hermione Granger'ın tüm yörüngesini değiştirecek kadar güzeldi. Ama toparlanması gerekiyordu.

'Ne-' Cümlesini bölen hayatı boyunca en şaşırdığı susturma şekliydi. Sonunda, Nyx Athena'sını öpüyordu. Pansy Parkinson'un dudakları sıcacıktı. Gündüzle gece birleşti, birbirlerine karıştı. Artık yargılamak, inkar etmek yoktu...

bölümde düzeltmem gereken şeyler vardı bu bölüm harry potter ve bazı problemlerden sonra geliyor
 

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin