asla olmaması gereken bir yol

504 44 1
                                    

Bölüm şarkısı bir şaheser olan- To Begin Again/ Ingrid Michaelson, ZAYN

Kış geldiğinde Hogwarts ayrı bir güzellikle dolup taşardı. Çoğu kişi bu havalardan nefret edip yurt odalarında kalmayı tercih etse de Slytherin bina öğrencileri sanki en huzurlu havalar bu havalarmış gibi imza niyetine taşıdıkları siyah blazer ceketleriyle soğuk işlemiyormuşçasına mutlulukla, belki de biraz asaletle ama sadece biraz, gezerlerdi. Kısacası bu havalarda bahçede dolaşan Slytherin bina öğrencilerini görmek çok şaşırtıcı bir şey değildi. Pansy Parkinson ise sevgilisiyle birlikte kütüphanede karşılıklı oturuyorlardı. Pansy Parkinson üzerinde düz siyah bir kazak ve dümdüz bir pantolon varken bile çok güzeldi. Siyah küt saçlarını lilyum şeklinde, bronz bir tokayla tutturmuş, elindeki kitabıyla herkesten uzak oturmasına rağmen herkesin gözü ondaydı. Pürüzsüz, bembeyaz kemikli ellerinde Parkinson Ailesi'nin yüzüğü vardı. Parmakları eskimiş yeşil kapaklı kitapta ritim tutuyordu. Tik tak, tik tak. Karanlık kapıda. Tik tak, tik tak. Artık çok geç. Hermione Granger ise kesinlikle ilk ve son olmayacak şekilde aklını çelen kıza bakmaktan başka bir şey yapamıyordu. Kıvırcık saçlı kızın saçları örgülüydü, üzerinde sıcak bir tonda olan kahverengi bir etek vardı. Üzerinde Molly Weasley'nin ördüğü turuncu bir kazak ve onun da üzerinde altın rengi bir anka kuşu kolyesi vardı. Kitabın konusuna bile odaklanamıyordu. Karşısında Tanrıça gibi biri otururken o kadar da kolay değildi odaklanmak. Eh, kısa küt saçlı olan bunun çoktan farkındaydı. Yüzünde yarım bir sırıtmayla kitabı kapattı ve ellerini üzerinde sanki toz varmış gibi silkeledi. 'Bu kadar odaklanamıyorsan gidebiliriz Athena, ister misin?'  Daha sonrasında olacakları kestirmek güçtü. Karanlığın ne zaman hazır olacağını bilmek daha da zordu fakat karanlığa kadar olan her gün rüzgar çanlarının melodisi gibi kahkahalarıyla süsleyeceklerdi.

Herkes sizden nefret ediyorken kendinizi sevmeniz zordur. Savaşacak gücünüz yoksa nefret edersiniz kendinizden. Draco Malfoy savaşın ortasına doğmuştu. Karanlık Lord'un bir numaralı eşlikçisi ve hizmetkârı olmak, Lucius Malfoy için önemliydi. Kim bilir belki o da çok acı çekmişti. Bu hikayede yara almadan kurtulabilen yoktu zaten. Sadece nasıl durduğunuz önemliydi. Dik durmalıydınız, hiç acınız yokmuş gibi. Ki insanlar sizi güçlü sanabilsin. Narcissa Malfoy, ilk anne olduğu zamanlarda her gece uyumadan önce Draco Malfoy'a bir takım şeyler söyler sonra hafif, hissedilmeyecek bir öpücük koyar yatmaya giderdi. Zamanla bu her gece yatmadan önce söylediği sözler evin içinde eskisi gibi neşe yaratmamaya başladı. Draco doğduktan yaklaşık iki ay sonra Karanlık Lord düştü. Aydınlık kazandı. Kayıplar vardı fakat kazandı. Zor zamanlardı. Malfoy Malikanesi hiç olmadığı kadar karanlığa bürünmüş böyle bir ortamda büyümüştü Draco. Annesinin her gece onu öpüp tedirgin bir şekilde küçük çocuğu rahatlatacak sözler söylemesini hatırlıyordu. Danse comme si personne ne te regardait. Aime comme si tu n'avais jamais été blessé. Chante comme si personne n'écoutait. Vis comme si c'était le paradis sur terre. Bu sözlerin anlamı şuydu; Hiç kimse izlemiyormuş gibi dans et. Hiç incinmemiş gibi sev. Hiç kimse dinlemiyormuş gibi şarkı söyle. Dünya cennetmiş gibi yaşa. Bu 28 yaşındaki genç bir kadının çığlıklarıydı. Kendisinin yapamadığı, yaşayamadığı dünyanın çok daha tehlikelisine oğlunu atmak ne kadar doğruydu bilmiyordu fakat sevmesini istiyordu. Yaşadığı her dakikadan keyif almasını, mutlu olmasını istiyordu. Kendisi aşık olmuştu ama bazen keşke olmasaydım diyordu. Çünkü eğer kaderiniz birbirine ait değilse aşık olsanız bile işe yaramazdı. Lucius ve Narcissa birbirlerine ait değildi. Ah Draco doğduğunda 25 yaşında olan genç kadın, şu an büyücülük dünyasının kahramanı olarak bilinen Harry Potter'ın annesi olan kızıl saçlı kadın öldürüldüğünü duyunca kanı donmuştu. Lily Potter Hogwarts'a ilk geldiğinde kendisi 6.Sınıftaydı fakat kızla birkaç kez kütüphanede karşılaşmışlardı. Narcissa Malfoy, genç kızın cesaretine her zaman hayran olmuştu fakat hayatı boyunca kurallara göre yaşamış biri olarak bu ona aptallık gibi geliyordu. Ah Narcissa kendi oğlunun bu kadar aptal olduğunu bilseydi ne yapardı acaba?

Draco Malfoy çoğu kişinin anlamayacağı şeyler yaşıyordu. İlk olarak asla doğmak istemediği bir ortamda doğmuş, 'belirli' yollardan gitmesi için zorlanmıştı. Tamam, o da kabul ediyordu ki tamamen iyi bir insan değildi, iyi kararlar almamıştı. Fakat bir Malfoy ne yapmalı altında aldığı derslerde ona yardımsever, kibar biri olmayı öğretmemişlerdi. Her zaman asil, ukala ve kan statüsü takıntılı biri olarak yetiştirilmişti ki kendisini asla tanımlayamayacak olmak kalbini acıtıyordu. Herkesin bir kez ilk izlenim bırakma şansı vardı. Ve Draco Malfoy bunu çoktan mahvettiğini düşünüyordu. İlk Hogwarts'a geldiğinde ne kadar büyülenmişti. Karanlık duvarlardan sıyrılmış, sessizce yenen yemeklerden kurtulmuştu. Şu an duvarları üzerine geliyor, kaçmak istiyordu ama kaçacak yeri de yoktu. Halbuki şu an yaşadıkları hiçbir şeydi. Daha ne olacağını bile bilmediği, bilmek istemediği şeyler yaklaşıyordu. Karanlık çok yaklasmıştı ve sisten dolayı aydınlık diye bir şey kalmış mıydı emin bile değildi sarışın genç. Boğulmadan kurtulmak, fedakarlık yapmadan hayatta kalmak imkansızdı. Ve bunu içten içe bilmek canını çok acıtıyordu. Her şeyden uzakta olmak istediğinde bile asla kurtulamayacak olduğu gerçeği her gün kendini belli ederken nasıl olsun da hiçbir şey yokmuşcasına Harry Potter'ı sevsindi? Belki roller çoktan belirlenmiş, sınırlar çizilmiş, kader ağlarını örmüş her şeyden uzakta kendini soyutlamak isteyen bu asil genci, zehirleyecekti. Belki de koruyucusu olurdu, sanırım bunu kimse bilemezdi. Kaderin ne yapacağı, kimin kime ait olacağını kimse bilemezdi.



Bitti bitti bitti diye çığlık atasım var, ben her zaman betimlemeyi çok severim ve uzattıkça uzatıyorum genelde, kompozisyonlarımı okuyanlar bu kadar detaya gerek yok derdi ama hayatın kendisi ufak detaylardan oluşurken nasıl detaysız yazarım bilmiyorum :') bu kısaltığım bir bölümdü... şimdi gidiyorum... Umarım güzel bir bölümdür

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin