draco malfoy ile kötülükler rehberi

238 21 55
                                    

bölüm şarkıları// glimpse of us-joji, how villains are made-madalen duke, i keep trying- grace blue

bölüm şarkıları// glimpse of us-joji, how villains are made-madalen duke, i keep trying- grace blue

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Vazgeçmek istediğiniz şeylerden vazgeçmeniz aslında zorlardı sizi. Çünkü o aşamaya gelebilmek için sevdiğiniz şeyi önce kendinizle birlikte bir tutmanız sonra yavaş yavaş öldürmeniz gerekiyordu. İşte Draco Malfoy, Harry Potter'ı bu şekilde öldürdü.

Mecazi olarak. Harry içten içe ruhunun öldüğünü ve artık her şey için çok geç olduğunu zaten biliyordu fakat Draco Malfoy'un gözlerinin önünde çöküşü, Dumbledore'un ölüşüyle bir araya geldiğinde Harry için pek iyi bir tecrübe olmamıştı doğrusu. Harry, Dumbledore'un onu silah olarak kullandığının farkındaydı elbette. Bu asla onun savaşı olmamıştı ki. Hiçbir zaman Harry kendi hayatının başrolünü oynayamamıştı. Sadece Draco ile birlikteyken sahnedeymiş gibi hissederdi. Herkesin izlemesine gerek yoktu. İzleyicisiz, ışıkların altındayken kendini iyi hissediyordu.

Draco Malfoy ona iyi hissettiriyordu.

Harry hayatının büyük bir kısmının Draco'yu izlemekle geçtiğini biliyordu. Fakat sonuncu kez Draco'yu izlediğini bilse ve bu çaresizce olsa kendini ölmüş gibi hissederdi.

Hissediyordu da.

Draco Malfoy her zaman güzel gözükmüştü. Fakat hiçbir zaman bir bütün olamamıştı ki. Parçalanmıştı. Yıpranmıştı. Belki de buydu onu böylesine öldürücü bir zarafete kavuşturan. Ağlarken, elleri titreyerek asasını tutarken bile çaresiz olmasına rağmen nasıl bu kadar mükemmel olabilirdi?

Harry ağlamak istiyordu, bağırmak istiyordu ve yapamıyordu tabi ki. Hiçbir zaman yapamamıştı ki. Dumbledore'un ona ne ifade ettiğini yıllar sonra sorsanız yine cevap veremezdi. Belki de cevap veremediği soruların sessizliğiydi onu bu kadar dibe çeken.

Çok fazla ses vardı etrafında. Ve kafasının içinde. Yarım yamalak o geceyi hatırlıyordu. Dumbledore öldükten sonra Draco'nun arkasından koşmasını. Suçlamak mıydı amacı, bağırmak mıydı, kızmak mıydı, hala bilmiyordu. İçindeki her şeyi birbirine tutturan o ipince, görünmez ipler bir anda çok gerilmiş ve kopmuştu sanki. Harry James Potter, kaybettiği sevgilisini çoktan gömmüş gibi hissediyordu.

Acaba Remus Lupin ne hissetmişti, Sirius Black öldüğünde?

Fakat Harry neyin ne olduğunu bilemiyordu artık. Kafasında dönen kahkaha sesleri, dışarıdaki insanların yas tutuşu, yara izinin neredeyse her saat başı kanaması ve her gece yanında bulundurduğu uyku iksirleriyle nereye kadar ilerleyebilirdi ki?

Adı daha ona konulmadan önce karanlık bir kaderle bağdaştırılmış iken yaşamaya devam etmek komik değil miydi? İsminin anlamı bile savaşçı iken Harry'nin kendisini bu oadar güçsüz hissetmesi ironik değil miydi?

Harry, Draco Malfoy ile son vedalaşmalarından sonra böyle görüşeceklerini bilseydi buluşmak istemezdi ki. Draco'nun acı çekmesi bile ona zarar verirken Harry nasıl olurdu da ona bir anda sırtını dönerdi? İkisi de yara izlerinin esiri olan çocuklar değiller miydi? Neden her şey bu kadar zor olmak zorundaydı ki?

Draco Malfoy üzerinde bıraktığı yaraları düşündü. Fiziksel olanların altındakileri. Yılların geçmesiyle zarar görmüş olan heykeli andıran aşık olduğu çocuğu en çok o yaralamamış mıydı ki de kendisinin kötü hissettiğini söylüyordu?

Halbuki Draco'yu bu kadar yaraladığını düşünürken hiç onun açısından bakmamıştı ki. Nefes alabilecek bir alan yoktu Draco için. Nefes alabilecek alan pekmezli turta kokusuyla karışık, hem odunsu hem gardenya gibi kokabilen Harry Potter'ın yanıydı. Ama Draco onun yanında bulunabilme ihtimalini sonsuza kadar yakmıştı. Kalbi hiç bu kadar vücundan çıkarcasına atmamıştı. Bu heyecan değildi. Sanki daha fazla katlanamıyormuş gibi bir histi.

Her gece, işkence odalarından gelen sesle uyurken ve Hogwarts'ın çok uzakta olduğunu bilirken zaten rahat olmak imkansızdı. Bir daha asla Harry'ye sarılıp sanki tüm dünyadan kaçabiliyormuş gibi hissetmeyecekti mesela. Onun yanında attığı kahkahaları bırakın bir daha asla gülümsemeyecekti ki. Draco kendini zeki sanırdı. Eğer zeki olsaydı, Harry kendini daha önce sevsin diye çok daha net adımlar atardı.

Belki o zaman onunla biraz daha fazla vakit geçirebilirdi.

Ama artık anlaşılmayacak bir sürü şey vardı. O artık kötüydü. Bunu hiç bu kadar dipten hissetmemişti ki Draco. Tüm hüclerine kadar kendini kötü hissediyordu. Hiç bu kadar nefret etmemişti kendinden.

Gelecek savaşa hazırlık yapılan vakitte, Malfoy Malikanesi'nin uzakta kalan kısmında kanla yıkanan toprağa rağmen büyüyen küçük gardenya bahçesine bakarken ise tek bir şeyi düşünüyordu. Aşık olmak için en yanlış kişiyi seçmişti ve onu kendi elleriyle ölüme hazırlıyordu.


evini terk ettiğinde, yıldızları da beraberinde götürdün draco. benim gece yolumu bulamamaktan ne kadar korkutuğumu bilmene rağmen yaptın bunu.
                                   -harry potter





*merhaba!! umarım bölüm güzeldir!!! uzun zamandır yazmıyordum ve sonunda okul bitti derken tekrar yazmaya başladim ve cidden yazmayı en sevdiğim ficim bu. benim için yeri ayrı. umarım beğenmişsinizdir.

ve eğer bir omegaverse evreninde geçseydi bu fic sizce harry mi alfa olurdu draco mu????

kesin yorum gelmeyecek olmasina rağmen sormam hakkında🤨




chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin