Ron Weasley ve yemek yeme sanatı

963 82 18
                                    


Bölümü Sıkıntı Var/ Son Feci Bisiklet ile yazdım. Aşığım şarkılarına.


Sayın okuyucu, hoşgeldin ya da gelmedin henüz, bilmiyorum. Bu hikayede madalyonun tek yüzünün Harry Potter olduğunu sanıyorsan yanılıyorsun. Harry Potter bu hikayenin tek karakteri değil, hiçbir zaman olmadı. Burada Slytherinlerin kötü, Gryffindorların iyi, Ravenclaw ve Hufflepuff'ın bahsi bile geçmediğini düşünüyorsan hikayeden çıkman için şimdi tam vakti. Çünkü bu hikayede tamamen farklı olacak. Şimdi uyarımı yaptığıma göre hayalet okuyucum, içeri geçebilirsin.

Draco Malfoy kışa bayılırdı. Kışın bitmesiyle daha da karamsar bir ruh haline bürünmüş, hiç kimseyle konuşmamaya başlamıştı. Harry Potter'a bile sataşmıyordu. Bu tüm okul tarafından şaşırılacak bir olay olarak bakılıyordu. Pansy Parkinson arkadaşı için oldukça endişelinirken o gözü kimseyi görmüyordu. Hermione Granger'ı bile. Harry Potter, Draco Malfoy'un derslerde dalıp gitmesinin, yolda dalgınca yürümesinin iyi bir şey olmadığını biliyordu. Şahsen eğer bir kez olsun sarışın olan kendisine bulaşsa rahatlayacaktı. Nitekim baharın sonlarına doğru yani neredeyse tüm bir yıl bitmiş, Sirius Black'in aslında kim olduğu ortaya çıkmışken Draco Malfoy sonunda eski haline dönmüştü. Hogwarts bitip öğrenciler evlerine dönecekken Draco Malfoy çok mutluydu. Bu mutluluğun nedeni bilinmez fakat bu tüm Slytherinleri etkiliyordu. Slytherin Ortak Salonu'nda kimse yoktu, herkes eşyalarını yavaş yavaş toplamaya başlamıştı. Son haftaydı ve çoğu kişi eve dönmek için heyecanlıydı. Çoğu kişi diyorum çünkü Harry Potter tahmin edebileceğiniz üzere dönmek istemiyordu. Döneceği yer onun için ev değildi ki. Sonuçta ev dediğiniz yer güvende hissettiğiniz bir yer olmalıydı. Hogwarts eviydi mesela. Bu düşünceler eşliğinde Biçim Değiştirme dersine hazırlanırken Slytherin Yatakhanelerinde durum çok da farklı değildi. Draco Malfoy odasında beyaz gömleği ve siyah pantolonuyla dikiliyordu. Sabah erkenden uyanmıştı ki bundan nefret ederdi. Şimdi çok çabuk hazırlandığı için ne yapacağını bilmiyordu. Siyah ceketini ve kitabını alıp ortak salona indi. Deri koltuklardan birine oturup annesinin ona yolladığı eski iksir kitabını açtı ve etraftan soyutlandı. Draco Malfoy hakkında bir bilgi vermem gerekirse şunu söylerdim. Slytherin'in Prensi etraftan kendini soyutlamayı çok iyi yapardı. Ve bunu yaparken ilgileri de üzerine çekerdi. Sizin gözleriniz onun üzerinde olurdu ama o kimseyi takmazdı. En yakın arkadaşı ona gelip konuşmaya çalışana kadar zamanın geçtiğini de anlamamıştı. Büyük Salona giderken Harry Potter'ı gören Gümüş Üçlü kendi arasında dalga geçmeye başlamıştı bile.

Büyük Salon tüm binaların bir araya geldiği bir yerdi. En sağ taraftan başlayarak sırayla Slytherin, Ravenclaw, Hufflepuff ve Gryffindor diye masalar devam ederdi. Sırtınızı camlara vererek Gryffindor masasında oturursanız karşınızda çok net bir şekilde Draco Malfoy'u görürdünüz. Gerçi her zaman Draco Malfoy'u görürdünüz. Sarı saçlı gencin dikkatleri çekmemesi gibi bir şey olasılıklar dahilinde değildi. Sarı saçları dağınık olsa da, olmasa da dikkat çekerdi. Harry Potter'ın asla tonunu çözemediği gözleri çoğu zaman alaycı bakardı. Eğer Draco Malfoy'dan gözlerinizi alabilirseniz sizi Pansy Parkinson beklerdi. Genç kız şüphesiz Slytherin'in en dikkat çekenleri arasındaydı. Çoğu zaman alaycı bakardı o da. Hermione Granger'a baktığı zamanlar hariç yani. Şu an Gümüş Üçlü ve Altın Üçlü karşılıklı bakışıyorlardı yani Ron kimseye bakmıyordu çünkü önünde yemesi gereken şeyler vardı aptal bir yılana bakacak değildi ya? Onun aksine Blaise Zabini onunla aynı fikirde gibi gözükmüyordu. Ron Weasley gözlerin üzerinde farkında olsaydı şüphesiz ayağa kalkar ağzının içinde söylenir ve kıpkırmızı kesilirdi. Fakat yemek yemek bir sanattı ve bunu kimse bölemezdi. Gryffindor'un şüphesiz en umursamaz kişisiydi şu an Ronald. Ginny Weasley, Neville Longbottom ile otururken bile abisinin üzerinde olan bakışları farkındaydı. Bu Ronald Weasley'nin hala umurunda değildi. Hermione Granger yine yanakları kızarmış bir şekilde masaya bakıyordu, Pansy Parkinson ise ona. Bu durumda birbirlerine doğrudan bakan tek bakan kişiler Draco Malfoy ve Harry Potter'dı. Slytherin masasında boynunu hafif yana eğerek saçları yüzüne düşen sarı saçlı gencin tek amacı karşısındaki aptal çocuğu sinir etmekti. Harry Potter ise hiç etkilenmemiş gibi hafifçe kafasını eğdi, sinir bozucu bir sırıtma takındı ve düşmanına döndü. Draco Malfoy ve Harry Potter arasındaki bu bakışmayı kazanan taraf yine Gryffindor masasında oturan genç olmuştu.

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin