potter takıntısını aşma rehberi

362 31 16
                                    

selam, sanırım ilk olarak bir açıklama yapmam gerekiyor. 3 aydır bölüm yazamıyorum ve takılı kaldım. bu fici yazarken sürekli olaylar birbirine bağlanmıyormuş gibi hissediyorum. sanki asıl olay asla yokmuş gibi. okunmalar fazla olsa bile beğeniler aşırı az diyerek kendime bahane buluyordum ilk başta, sonra bir anda bu ficle ilgili bildirimler almaya başladım sürekli, teşekkür ederim kendimi aşırı mutlu hissettim fakat hala asla yazamıyordum. uzattıkça uzatıyorum ve bölümler kısa. her ne kadar yazma stilimi sevmesem de, ki bazen kaldırmak istiyorum kurguyu, silemiyorum. harry potter ilk hayatıma girdiğinde çok küçüktüm, karakterlerle alakalı düşüncelerim çok değişti, hala değişmeye devam ediyor bu yüzden sanırım final daha farklı olacak, çok uzattım gidiyorum.

bölüm şarkısı- harry styles/falling

Kovuk'ta tam bir tatil havası vardı. Molly Weasley okullarından birkaç günlüğüne gelmiş çocukları farklı çeşitlerde yemeklerle karşılamış, hepsinin eline bir şeyler tutuşturmuştu. Weasley Ailesi her zamanki gibi kalabalık, gürültülü bir o kadar da sıcak bir ortamda bir araya gelmişti. Artık 5 senedir Hogwarts öğrencisi olmalarının verdiği yükle, Fred- George Weasley neredeyse mezun olmaya yakınlardı fakat kimin umurundaydı ki, sınavları düşünüyorlardı.

Yani bir çoğunun aklından farklı şeyler geçiyordu. Ron eve gelmiş olmanın heyecanıyla stresini bir arada yaşarken Hermione Granger şu birkaç güne sığdırılmış sıkı çalışma programını düşünüyordu. Harry'nin aklında ise birçok şey dönüyordu, bilirsiniz Voldemort, Zümrüdüanka Yoldaşlığı, yeni yeni toplanmaya başlamış Dumbledore'un Ordusu ve tabi ki sevgilisi Draco Malfoy. Bir-iki günlüğüne geldikleri ve ev gibi hissettiren Kovuk'tan yakında gitmek zorunda kalacaklardı. Hogwarts ilk kez, onlara karşı pek sevecen değildi.

Hogwarts'a döndüklerinde Harry Potter endişe doluydu. Dumbledore asla onu dinlemiyordu ve görmezden geliyordu. Umbridge onları çok daha yakından izliyordu ve asla iyi bir şey olmayacakmış gibi hissediyordu, bu hislerde haklıydı da.

Soğuk, yağmurlu bir günde Harry bir mektup aldı. Üzerinde hiçbir şey yazmıyordu aksine üzerinde sadece oldukça güzel çizilmiş çatal boynuzlu bir geyik eskizi vardı. Patronusu. Mektup kısa, saat ve konum içeren bilgiler dışında boştu. Draco Malfoy, Harry'i Hogwarts'ta mektuplar kontrol edilmesine rağmen yanına çağırıyordu.

Harry Potter sımsıkı sarındığı Gryffindor atkısıyla Yasak Ormanı'nın başında dikiliyordu. Yasak Orman'ın simsiyah ağaçlarına tezatlık oluşturan bembeyaz teniyle bekleyen Draco Malfoy yavaş adımlarla yanına ilerledi. Sarışın olan gri gözlerinde hiçbir duygu bulundurmuyordu. Dimdik duruyordu. Malfoy Ailesi'ndeki herhangi bir kişinin eğik yürüdüğü görülmezdi zaten. Sarı saçları arkaya doğru yatırılmış, rüzgardan etkilenmiyor gibi duruyordu. Aralarında bir iki adım kalana kadar kuzgun karası saçlı çocuğun yanına ilerledi.

Tok sesiyle tek bir kelime etti. Dengelerin hepsini oynatacak tek bir kelime.
'Ayrılalım.' Duygusuzca sarf ettiği bu kelime ortama sanki hiç söylenmemesi gereken bir sırmış gibi düşmüştü. Sanki birileri Voldemort'un adını anıyordu ve herkes gerilmişti. Evet, buna benzer bir histi ortaya çöken. Harry Potter hiçbir şey demeden sarışın olanın yanından sıyrıldı. Arkasında Draco Malfoy'u bırakırken zümrüt yeşili gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. Eh, bu Drack Malfoy'un ona ilk yaptığı şey değildi, elbette sonuncu da olmayacaktı.

Gryffindor Ortak Salonu o gece sessizlikle kaplıydı. Harry, sağındaki Ron Weasley'nin omzuna yatmış şöminedeki yanan ateşi izliyordu. Solundaki Hermione ise duvara dümdüz bakıyordu. Altın Üçlü'yü kendi haline bırakmak istemeyen Gryffindor öğrencileri tek tük etraftaydı fakat çoğu bu ortamda ne yapacağını bilmediği için sessizce yatakhanelere dağılıyordu. Harry Potter Gryffindor Ortak Salonu'na girmek üzereyken gözleri hafif hafif kızarmış olan Hermione Granger ile karşılaşmıştı. İki yakın arkadaş birbirlerine bir şey söyleme gereksinimi duymadan sarılmışlardı. İçeriye geçtiğinde ona ne olduğunu soran Dean ve Seamus'u zar zor yanıtlamış kendini en yakın arkadaşı Ronald'ın yanına atmıştı. O zamandan beri yanlarına gelen Weasley ikizleri dışında çoğu kişi sessizce ne olduğunu çözmeye çalışıyordu. Eğer Altın Üçlü ne olduğunu çözerse tabi ki onlar da öğrenirdi. Fakat pek öğrenmek oldukça zor olacaktı.

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin