Hermione Granger ve anlamsız sorunlar

341 37 7
                                    

MERHABA! Fic hakkında yorum yapılanlarda baktığım kadarıyla bottomdraco isteniyor, okuyan tek tük 3 kişi filan bu yüzden o bataklığa doğru yuvarlanıyoruz

Geçenlerde blairon etiketinde 1 numaraydık! Şu an 4 numarayız ama olsun! Ve 1,7K okunma olmuş! Teşekkür ederiim size nasıl mutlu olduğumu anlatamam zjkzlslspw

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Geçenlerde blairon etiketinde 1 numaraydık! Şu an 4 numarayız ama olsun! Ve 1,7K okunma olmuş! Teşekkür ederiim size nasıl mutlu olduğumu anlatamam zjkzlslspw


bölüm şarkısı- taylor swift/gold rush

Hermione Granger Quidditch oynamanın mantığını anlayamazdı. Neden göz göre göre kendinizi yaralardınız ki? Fakat Hogwarts'a Dolores Umbridge'in hakim olduğu yıl bu saçma, göz göre göre aptallık olan Quidditch'i bile özlemişti. Etrafta fare sürüsü gibi oradan orayı işgal ediyordu pembe renginin kendisine ait olduğunu belli eden kadın. Her yerdeydi. Durmuyordu. Hogwarts'ın güçlü duvarlarını artık çok korunaklı değildi.

KSKS sınıfının çıkışında Harry yine çok öfkeliydi. Hermione ise morali bozulmuş bir şekilde yere bakıyordu. Ron ise... Ron bildiğimiz Ron Weasley'di. Etrafa sinirli bakışlar atıyor, tedirgince dikiliyordu. Karşıdan gelenler ise tam olarak karşı etki sağlamaya gücü olan kişilerdi. Gümüş Üçlü, Altın Üçlü'nün yine peşindeydi. Bu çok şaşırılacak bir şey değildi. Sonuçta bu altı öğrencinin dördü sevgiliydi, ikisi ise ne yaptıkları bilinmeyen bir ilişki içindelerdi. Eh, Ron Weasley ve Blaise Zabini gibi bir ikiliden de bu beklenirdi.

Tekrardan Harry Potter'a dönecek olursak neden öfkeli olduğu oldukça barizdi. Hiçbir şey öğrenemiyorlardı ve arkadaşlarının düşünceleriyle beraber kafasıni taşıyamayacak gibi hissediyordu. Yine de karşısında Draco Malfoy'u gördüğünde yüzünü istemsiz bir gülümseme işgal etti.

   Çoğu kişi onların sürekli olan tartışmalarının eskisiyle aynı sıklıkta olmadığının farkındaydı. Draco Malfoy, Harry Potter koridordan geçerken yine ona sataşıyordu fakat bunlar o kadar önemsiz, saçma cümlelerdi ki hiç kimse takılmıyordu. Slytherin ve Gryffindor düşmanlığının dinamiğini değiştiren sürekli düşmanlar neden birbirlerine karşı susuyorlardı kimse anlamıyordu aynı zamanda. Sadece Lucius Malfoy öğrenmediği sürece hiçbir sıkıntı yoktu. En azından şimdilik.
 
  Dolores Umbridge şahsına duyulan nefretin günbegün arttığı bir zaman dilimindeydi Hogwarts. Yönetimden memnun olan tek kişi Filch idi -ki Harry buna anlam veremiyordu, çoğu şey gibi- ve birkaç öğrenci. Bu birkaç öğrenci çoktan gruplarından dışlanmış ve okul tarafından yoklarmış muamelesine uğruyorlardı. Her ne kadar sert bir tepki olsa da, hangi canlı böyle bir yönetimden memnun olabilirdi ki?

Gryffindor Ortak Salonu yine hararetle konuşan ya da Weasley ikizlerinin şakalarına kurban giden öğrencilerle doluyken Hermione Granger en yakın iki arkadaşına zorla ders çalıştırıyordu. Harry Potter eğri büğrü, sadece kendisinin anlayabileceği yazısıyla sızlana sızlana ödev yapıyordu. Ron Weasley ise tıslayarak önündeki kitaptan hiçbir şey anlamadığıni belirtiyordu. Fakat ne kadar söylenseler de SBS'ler çok yakındaydı. Özellikle herkes diken üzerindeyken çok çalışmaları gerekiyordu.

Eh, diğer bina öğrencileri de bunu düşünüyordu. Slytherin Ortak Salonu siyah masalarla donatılmıştı ki gruplar halinde çalışabilsinler. Ravenclaw öğrencileriyle bile eşleşmişti bazıları. Malum Slytherin öğrencileri hırslı oldukları için bu binaya seçilmişlerdi. Eğer düşük not alsalardı soylu aileleri ne derdi? Çoğu bunu olasılıkların arasına bile koymazdı. Hogwarts bir o kadar bilindik fakat yabancıydı.

Kütüphanenin en eski, en köşe masasında oturan kişi elbette Hermione Granger'dan başkası olamazdı. Önünde siyah kapaklı her şeyini planladığı defteri vardı. Fakat ilk kez kafası o kadar boştu ki hiçbir şeye dikkatini veremiyordu. Aklındaki tek tük düşünceler oradan oraya cinperiler gibi sıçrıyor, uçuşuyorlardı. Sütlü kahve renginde kıvırcık saçları olan kız bu sebeple masasına gelen kız arkadaşını fark etmemişti. Pansy Parkinson sevgilisinin karşısındaki sandalyeyi çekip, dik bir şekilde oturmuştu. Siyah ojeli, biçimli parmaklarını hızla kıvırcık saçlının yüzünün önünde salladı. Anca fark etmişti onu genç kız. Siyah saçlı olan sorgular bakışlar atıyordu. Onu hep düşünceli yüz ifadesine uygun bir enerji yayardı fakat bu tamamen farklı bir enerjiydi.

Kıvırcık saçlı başını salladı. 'Oh, merhaba! Nasılsın, umarım iyisindir. Eh ben de öyle oturuyordum-' Hermione'nin hızla alakasız cümleleri bir araya getirip çırpınışını daha fazla izlememek için genç kızın dudaklarına işaret parmağını koymuştu Pansy. Kıvırcık saçlı ne düşünüyordu bilmiyordu, ki bence Gryffindorlu da kendisinin ne düşündüğünü bilmiyordu, fakat yine de kusursuz 'ben her zaman senin için buradayım' gülümsemesini takındı.

İkili o akşama kadar beraber ders çalıştılar ve günlük sohbetlerini yaptılar. Fakat Pansy Parkinson her zaman kusursuz gülümsemesiyle Hermione Granger'ın gününü iyileştiremezdi. Bunu yakında öğreneceklerdi.

İğrenç bir bölümdü çok özür dilerim *-*
Uzun zamandır yazmama rağmen aşırı kısaydı bir de. Neyse artık ölü olan ilham perimle gidiyorum. İyi geceler fakat bunu ne zaman görüyorsan günün umarım güzel geçer ask.

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin