draco malfoy ve esrarengiz olaylar dizisi

150 14 0
                                    

Evinin alt katlarındaki çığlık sesleri bir gün sona erecek miydi acaba? Bir yerden sonra kimin kazanacağını kabulleniyordunuz. Özellikle de ölüme bu kadar yakın bir evde kalıyorsanız. Umutsuzluk artık alışılmış bir şeydi Draco için. Odasının soğuk taş zemininde otururken her gece, merak ederdi. Bir gün odasından çıkarılıp, Harry hakkında bir bilgi öğrenmeye çalışırlar mıydı, bunu merak ediyordu. Öğrenmeye çalıştıkları tek bilginin acı içindeki iki genç olduğunu farkına varmak zor değildi ki.

Voldemort çok fazla hayatın merkezindeydi. Belki de bu tutkuydu onu bu denli hiddetli yapan. Güç, elinizde fazlaca olduğunda sizi korkusuz yapardı. Ona muhtaç kalırdınız. Babası bu şekilde mahvolmuştu belki de.

Her gün belli bir düzeni vardı. Sabahları odasına kahvaltı gelir, akşama kadar odasına çıkmazdı. Akşam ise toplantılara katılırdı. Bir sürü katille aynı masada olurdu.

Odasındaki masasının önünde vaktini geçirirdi genelde. Aynadan kendisini izlerdi fakat sanki orada değilmiş gibiydi. Bomboş olan gri gözleri, stresten iyice zayıflamış olan yüzünde dolaşırdı. Draco kendini hiç bu kadar hayaletmiş gibi hissetmemişti. Neydi onu bu kadar hissizleştiren? Önünde yıllardır tanıdığı öğretmenlerinin, arkadaşlarının ailelerinin öldürülmesi mi yoksa zaten bir ruhu olmaması mıydı? Draco çoktan ölüm tarafindan kucaklanmış gibi hissediyordu zaten.

Harry, arkadaşlarıyla her daim birlikteydi fakat onları bu denli zorlu süreçlere sokmak, ailesini arkadaşları olarak gören biri için çok zordu.

Arkadaşlarından ayrı olarak gecenin soğuk, onu rahatlatan saatlerinde dışarı çıktı. Son birkaç ayda ne kadar değişmişti her şey. Zaten yaşadıkları dünya, acımasızdı. Oyuncuydu. Sadece kendinden vazgeçenlerin oynayabileceği bir dünyaydı.

Harry, son zamanlarda kendini güçlü bir büyü enerjisi tarafından korunuyormuş gibi hissediyordu. Küçüklüğünden beri yaptığı her küçük şeyde bile korunuyor gibiydi. Fakat son zamanlarda, güçlü, yenilmez bir enerji etrafındaydı ve bu Voldemort'un kurduğu karanlık dünyaya ait değildi.

Bu sebeple gece vakti koruma büyülerine rağmen ona ulaşan mektup, onu şüphelere düşürmekten çok bir şeylerin çözümü gibi hissettirmişti.

Göl. Karanlık geceyi bulandıran ay ışığıyla parıldıyordu. Harry, eline ulaşan notta belirtilen yere gelmişti. Düşünmeden. Bu da Draco'nun en eleştirdiği özelliğiydi. Ama Harry'yi Harry yapan özelliklerinden biri değil miydi bu? Bundan dolayı adımları kurumuş yaprakları ezerek göle gelmişti. Gölün karşı kısmında, bir patronus belirdi. Harry'nin yavaşça görmeye başladığı kuzgun patronusu, güvenilir bir gücün eseriydi. Harry'nin hiç tanımadığı ama hayatı boyunca onu izleyen birinin patronusuydu bu.

Ve kendisine doğru yürüyen kişinin adım seslerini duyabiliyordu. Ne olur olmaz diye elinde sıkıca asasını tutuyordu. Fakat karanlıktan, en az patronusu kadar güzellikte bir yüz çıktı. Genç gözüken, uzun boylu, siyah dağınık saçlı biriydi bu kişi. Yüzünde sanki her şey kontrolü altındaymış gibi bir gülümseme vardı.

'Seni bunca zaman sonra tanımak, benim için büyük bir mutluluk Harry.'

Harry Potter, hayatındaki tek kurtarıcıyla tanıştığını bilmiyordu.

Ve ailesinden saydığı kişilere birini daha ekleyeceğini.

Çünkü hayatı hiç olmadığı yönde değişmek üzereydi ve bu Voldemort'u hiç memnun etmeyecekti.

--
HI!!!
COK OZUR DILERIM
SAKASIZ HER ZAMWN BUNU DIYORUM AMA AGUSTOS'TA ATMISIM EN SON. VE KASIM??? hayatım çok yoğun bahanesine sığınmak istemiyorum ama müthis bir erteleyiciyim ve bu sene sandığimdan daha yoğunum, farkına bile varamıyorum ne kadar hızlı geçiyor zaman. Sadece çok özür dilerim, gerçekten bolüm bekleyen varsa çok özür dilerim

Kısaydı biliyorum ama bu hafta içinde iki bölüm daha atacağım!!

Ve finale az kaldı, olabildiğince hızlı bir şekilde yapalım artık finali...

Görüşmek üzere!!

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin