Harry Potter ve sıra dışı olaylar

581 57 6
                                    

Ben rock dinlemeyi çok seviyorum. Bu bölümün bir kısmı 90ların rock playlistiyle yazıldı bir ara çıldırdım bölümü yazarken, garipti.
-Bölüm Şarkıları-
Play with Fire
My Demons
Angel With a Shotgun
Summertime Sadness
Özellikle son kısımı summertime sadness ile yazdım, onu dinleyin Astronimi Kulesi kısımlarında.

Altın Üçlü, Gümüş Üçlüyü böylesine dağılmıs hiç görmemişlerdi. Ve bu daha başlangıçtı. Karşı karşıya geldiklerinde Draco Malfoy hiçbir şey demeden yanlarından geçip gitmişti. Pansy Parkinson endişeli adımlarla onun arkasından giderken Blaise boş boş bakıp peşlerinden ilerlemişti. Ron Weasley şaşkınca güldü.
'Az önce onlar hiçbir şey demeden gitti mi yoksa bana mı öyle geldi?' Hermione Granger kırgın bakışlarla konuşmaya başladı.
'Tam olarak öyle oldu Ronald, ve bunun sebebini öğrenmek dahi istemeyeceğimize iddiaya girebilirim.'

Harry Potter nefes alamıyordu. Yani öyle hissediyordu. Kalbinde anlamsız bir duygu vardı. Sanki sıkışıyor, çığlık atıyor ve güçsüz kalıyordu. İksir dersinde, tam önünde duran Draco Malfoy hiç iyi gözükmüyordu. Beyaz teni mümkünmüşcesine daha da beyazlamıştı. Snape yanında dururken Draco Malfoy'u düşünmek ne kadar sağlıklıydı bilmiyordu ama öğrenecekti. Çünkü Snape onu çoktan azarlamaya başlamıştı. Bir kere diye düşündü, lütfen bana dön ve benimle dalga geç, gül ama lütfen. Düşünceleri bu yöndeyken aslında Draco Malfoy tam tersini yapıyordu. Ders bittiğinde hızlıca çıkmış ve Slytherin Ortak Salonu'na girmişti sarışın olan. Mutlu olmak istiyordu, çok muydu? Anlaşılan çoktu.

Kış Balosu kesin olarak bir sorundu. Kiminle gideceklerdi? Hermione Granger çoktan Victor Krum'u reddetmiş, Pansy Parkinson ile gitmeye hazırlanıyordu. Giyeceği pembe elbiseden çoktan vazgeçmişti. Onun yerine ayarladığı mükemmel bir elbise vardı. Ron Weasley Krum bana teklif etseydi diye yakına dursun Harry Potter Parvati Patil'e teklif edecekken Matthew Ruenner'ın teklifiyle kurtulmuştu. Draco Malfoy Slytherin'den Mia'yla gidiyordu, Blaise ise Ravenclaw'dan biriyle. Ronald Weasley partnersiz kalmıştı! Kardeşi bile birini bulmuşken kendisi gitmese daha iyiydi. Belki birini bulurdu, belki bulmazdı.

Harry Potter son derece hazırdı. Gryffindor Ortak Salonu'nda onu bekleyen bir partner, bu akşami geçirmek için en yakın arkadaşları ve Hogwarts hazırdı. Peki niye mutsuzdu? Gülümsemeye çalıştı. Üzerinde siyah resmi cübbesi vardı. Saçlarını normal bir şekil almaya zorladıkça onlar bozuluyordu. Boşverip sızlanan Ron Weasley'nin yanından geçti. Birlikte aşağıya indiklerinde şok oldular. O Hermione Granger mıydı? Saçları dümdüz bir hal almış, beline kadar uzuyordu. Omuzları açıktı ve yeşil bir elbise giyiyordu. Elbise aslında tam olarak Slytherin yeşiliydi. Boynundan sarkan kolye gümüş bir yılandı. Bu Pansy Parkinson'un asla boynundan çıkarmadığı kolyeydi.
'Herm...Hermione bu sen misin?' Hermione Granger güldü ve Ron Weasley'nin saçlarını karıştırdı.
'Tabi ki benim aptal, başka kim olacak?' Onlar şaşırırken, şaşırma sırası Pansy Parkinson'daydı. Vücudunu saran siyah bir elbise giymiş, Slytherin'e ait klasik yüzüğünü takmıştı. Başını hafifçe sola döndürdüğünde şok olmuştu.
'Ah Athena, neler yapıyorsun sen böyle, kalp krizi geçirmemi istiyor gibisin.'
Hermione Granger salona girdiği anda elinden çekildi ve soluksuz kaldı. Pansy Parkinson onu böyle bir anda öpmeyi bırakması lazımdı. Soluk soluğa kaldıklarında bile Pansy kulağına onun ne kadar güzel olduğunu ve bunun onu nasıl çıldırttığını söylüyordu. Ah, Hermione Granger kıpkırmızı kesilmişti. Ve bu onların ilk kez herkese duyurmuş oldukları gündü. Çoğu Slytherin biliyormuşcasına gülümsüyor Gryffindorlar şaşkınlık nidaları atıyordu. Hufflepufflar ne kadar da yakışıyorlar diyorken Ravenclawlar neredeydi kimse bilmiyordu. Etrafta kız arkadaşıyla dolaşan biri daha vardı. Az önce Neville Longbottom Harry'nin yanına gelmiş ve konuşmaya başlamıştı.
'Harry bak, bu bugünlük kız arkadaşım Ginny Weasley, bu da onun kız arkadaşı Luna Lovegood.' Harry Potter, Neville Longbottom ne içmişti bilmiyordu fakat ondan istiyordu. Çünkü ilginç  bir şekilde gerilmişti. İlk dansı yarışmacılar yapmıştı ve Draco Malfoy hala ortalıkta yoktu. Tam o sırada içeri girdi sarışın olan. Siyah cübbesi üzerinde değildi ve sadece beyaz yeleği onu soğuktan koruyor gibiydi. Dışarıdan gelmesine rağmen saçları düzgündü, gri-mavi gözleri sert bir şekilde bakıyordu ve odak noktası kimdi bilinmez fakat kime bakıyorsa bu oldukça nefret ettiği biri olmalıydı. Harry Potter kimsenin duymadığı bir sesle mırıldandı.
'Siktir...' Burada Matthew ile ne yapıyordu? Kendini Draco Malfoy'un kollarına atmak istiyordu. Neler düşünüyordu böyle? Hızla kafasını sallayıp Matthew ile sohbet etmeye başladı. Saatler böyle geçmişken biraz hava almak için Astronomi Kulesine gitti. Gitmesi zor olmuştu çünkü herkesin dikkati ondaydı.

Eğer Harry Potter'a Draco Malfoy'u ağlarken göreceksin deselerdi, kahkaha atardı, sonra durur tekrar kahkaha atardı. Fakat şu an gülmüyordu. Draco Malfoy tam karşısında Astronimi Kulesinin demirlerine tutunmuş ağlarken ne yapması gerektiğini bilmiyordu bile. Sarışın olan hızlıca birinin geldiğini fark etti ve gözyaşlarını sildi. Karşısında Harry Potter'ı gördüğünde küfretti. Onun yüzünden ağlarken bir de ona açıklama mı yapacaktı? Üzerini düzeltti.
'Ne var Potter?' Harry Potter endişeyle birkaç adım attı.
'İyi misin Malfoy?'
'Seni ilgilendirdiğini sanmıyorum Potter.' Harry Potter onun kolundan tuttuğu için ona bakmak zorunda kalmıştı. Evet, Draco daha uzundu fakat Harry daha güçlüydü. 'Malfoy bana söyleyebilirsin biliyorsun değil mi?' Ah işte bu absürt bir durumdu. Yıllarca düşman dediğiniz biri size dertlerini anlatmazdı. 'Malfoy, hadi kon-' Ama öperdi. Draco Malfoy'un dudakları Hardy Potter'ın dudaklarını ezerken gözlüklü olan kalakalmıştı. Draco Malfoy'un soğuk, kemikli ve zarif elleri yüzünü tutuyor, pembe dudakları kendi dudaklarını turluyordu. Ne olduğunu tam çözememişken Draco Malfoy çekildi ve şokla bakmaya başladı. Kendisinden böyle bir şey beklemiyordu! Harry Potter ise o kaçmaya başlamışken hızlıca onu bileğinden yakaladı ve kendine çekti. Draco Malfoy ne olduğunu anlamadan Harry Potter ve Astronomi Kulesinin kolonu arasında kalmıştı. Ne olduğunu soracakken dudaklarındaki baskıyla gözleri şokla açıldı. Bu şok çok uzun sürmedi çünkü Harry Potter'ın belindeki elleri onu karşılık vermeye zorluyordu. Soğuk ellerini onu öpen gencin boynuna kenetledi ve karşılık vermeye başladı. O gece soluksuz kalana kadar öpüştüler, hem de birkaç kere. İki zıt kutbun birbirlerine çekilme hızıyla birbirlerine çekildiler. Kışla yaz birlikte yaşandı, ayla güneş karıştı. Ama en çok da Harry Potter Draco Malfoy'a karıştı.

*Sonunda öpüştüler lan oh be. Ehehe hemen aralarını yapacağımı zannedenler ağlayıp günlüklerine yazabilir. Pofidiklerim diye başlayıp böyle bitirmem de zkpznoawszwskmslwla. Beşinci yıla geçeceğiz iki bölüme, ben muhtemelen o iki bölümü yazınca bunu atarım. Linny soktum araya, daha olacak da... Luna'ya aşığım zaten. Draco'nun kış balosunda -aslında yule ama tam nasıl çeviririm bilemedim- giydikleri hiç konuşulmuyor ve filmde göremiyoruz ama çok fena oluyorum arkadaşlar ölüyorum. Sonra Hermione'yi bu kıyafetlerle hayal ettim ayrı kendimi yere fırlattım garip bir bölüm işte, neyse gidiyorum 😌 EHEHE COK MUTLUYUM, BUGUN ICIN SON BOLUMDU BU HADI BIRAKAYIM BURADA

chef-d'oeuvre• drarryHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin