12.BÖLÜM -DÜZENLENDİ-

580 42 15
                                    


Kalbimin ağırlığı bütün vücuduma yayılmıştı. Zaman durmuştu sanki. Az önce bir anlığına aydınlanan havayla yüzünü görmüştüm ama şuan yine karanlığa bürünmüştü. Yolun karşısında az önce oturduğu bankın tam önüne bana dönük bir şekilde duruyordu. Çok kısa bir süreliğine gördüğüm yüzü onu tanımaya yetmemişti. Hatırladığım ve gözümün önünde olan şey gözlerinin içindeki nefretti. O soğuk ifade içimi titretmişti ve asla bu hissi unutmayacaktım. Elinde parlayan bıçağın tenime girdiğini hissettim. Bunu düşününce anlık bir hareketle hiç düşünmeden koşmaya başladım. Bir yandan akan gözyaşlarımın sıcaklığı bir yandan onun içimde bıraktığı his sağlıklı düşünmeme engel oluyordu.

Hiç durmadan nereye gittiğimi bilmeden dakikalardır koşuyordum. Artık ana caddeden çıkmış bilmediğim yerlere koşmaya başlamıştım. Birçok sokaktan geçmiş, birçok tabelaya denk gelmiştim. Ama yolların sonu nereye çıkıyordu bilmiyordum. Kasabanın Kuzey kısmına daha önce hiç gitmemiştim. Tek bildiğim başka kasabaların yer aldığı ve bu kasabaya giden yolların ormandan geçtiğiydi. Durmaya yeltendiğim an arkamda olduğu düşüncesi daha hızlı koşmama neden oluyordu. Karnıma giren sancılar artık daha fazla acı vermeye başlayınca hiç düşünmeden nereye çıktığını bilmediğim ormana girdim.

Çamura bulanan botlarımın iplerini daha az önce sıkmış olmamı umursamadan tekrar sıktım. Telefonumun yerinde olduğunu tekrar ve tekrar kontrol edip derin bir nefes aldım. Ciğerlerimi yakan hava beni kendime getirmek için yardımcı olsa da canımı acıtıyordu. Çakmasını beklediğim şimşek büyük bir ışıkla kendini belli etti ve karanlık ormanı aydınlattı.

''Bir.'' derin bir şekilde nefes alıp gözlerimi kapattım.

''İki.'' gördüğüm ormanı zihnimde bir kez daha canlandırdım. Ve tekrar fısıldadım.

''Üç.'' her şeyin son bulmasını dileyip var gücümle tekrar koşmaya başlayınca tek koşan kişinin kendim olmadığını yere güçlü şekilde basan başka bir botun sesinden anlamıştım. Yalnız olmadığımı biliyordum ama kanıt niteliğinde bir şey duymamıştım şuana kadar. Yerde kırılan ince dallar beni ele veriyordu. Var gücümle koşarken yanından geçtiğim bir şeye takılınca boğazımdan çıkan acı bir bağırışın sonum olduğunu düşündüm. Olduğum yerde durup elimi bacağıma götürdüm. Elime bulaşan kan yüzümü buruşturmama neden oldu. Sırtımı ağaca yaslayıp nefes dahi almamaya çalıştım. Sanki duyacakmış kadar yakınımda gibiydi.

''Emily!'' sımsıkı kapattığım gözlerim adımın ormanda yankılanmasıyla açıldı.

''Emily kaçmaya çalışma!'' haykıran sesi sandığımın aksine uzaktan geliyordu. Sesinin tonundan nefes nefese olduğu belliydi. Kalın bir tonu vardı ve kesinlikle tanıdık gelmiyordu.

''Yaralandın daha nere kadar kaçacaksın!'' sessizce ağlarken bir hıçkırık döküldü dışarıya. İki elimi birden ağzıma kapattım. Diğer elime bulaşan kanı hissettim.

''Canın acıyor.'' bağırmayı kesmişti. ''Ve bu hem fiziksel hem ruhsal bir acı.'' sesi yakınlaşırken bir dalın çıtırdamasını duydum.

''Senden istediğim şey,'' biraz daha yakın ve biraz daha netti şimdi. Karnıma giren sancıların sonu yok gibiydi. Bacağımdan yayılan sıcaklığı hissedebiliyordum. ''Artık kaçmayı bırakman.''

''Senden istediğim şey,'' sesinin tonu iyice yumuşamıştı. Kesin bir sessizlik hakimdi şimdi ormana. Yağmurun sesini dahi duyamaz olmuştum. Yağmur kokusunun aksine başka bir koku daha karıştı havaya. Yağmur kokusundan daha güzel ve daha yakın. ''Bana teslim olman.'' ormanı ve onun yüzünü aydınlatan şimşeğin ardından hemen sonra gelen gürültü beynimde yankılanmıştı adeta. On adım kadar uzağımda yüzünde dehşet verici bir ifadeyle bana bakarken aniden sağ tarafa doğru koşmaya başladım. Artık sessiz olmaya çalışmıyordum. Hem ağlıyordum hem de var gücümle koşuyordum.

Benim ardımdan o da koşmaya başlamıştı. Sadece beş dakika kadar sonra kolumu saran elleri düşmeme neden olmuştu. Büyük bir ağırlığı üzerimde hissederken yapacak bir şeyim kalmadığına inanmak istemiyordum.

''Bırak!'' çığlıkla birlikte titreyen sesim ormanda yok olup gitti. Kimseye ulaşmadan, öylesine boş bir yardım çığlığıydı sadece. Üzerimden inmeden ellerimi tutmaya çalışıyordu. Tek elimle onu ittirmeye çalışırken bir elimle de sert bir şey arıyordum. Kurtulmaya çalışırken bacağıma yapılan ağırlığın baskısı daha çok kanamasına ve canımın acımasına yol açıyordu.

''Yeter!'' diye bağırdığı anda o da durmuştu bende. Sesi ormanda uzun süre yankılandı. İçindeki nefreti belli edercesine sıktığı bileğim acısa da sesimi çıkaramadım. Bembeyaz yüzü yağmur damlalarıyla ıslanırken bir süre daha baktı gözlerime.

''Kimsin sen?'' dedim ağlayarak. ''Ne istiyorsun benden?''

Bir şey demeden bileğimi toprağa iterek bıraktı ve parmağını montumun üzerinden olmasına rağmen canımı acıtacak kadar güçlü bir şekilde kalbime bastırdı.

''Bunu.'' Duygusuz bir şekilde konuştuğunda bunu bana yapacak kadar ne yaşadığını merak ettim. O kadar genç birisiydi ki. Kemikli yüzünü net bir şekilde görebiliyordum. Siyah paltosunun yakalarını kaldırmıştı.Koyu kahverengi gözleri sadece nefret barındırıyordu. Birazdan yapacağım şey için bir an pişmanlık hissettim. Daha sonra akılma Katherine'nin gelmesiyle bir saniye bile düşünmeden sol elimde tuttuğum taşı kafasına denk gelmesini umarak bütün gücümle vurdum. Acı bir bağırış ormanda yankılanınca üzerimden güçle itip koşmaya başladım. Arkama baktığımda elini başına götürmüş dizlerinin üstünde durduğunu gördüm. Bacağımın beni yavaşlatmasına aldırmadan bütün gücümle koşmaya çalıştım.


ÇIĞLIK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin