3. BÖLÜM -Düzenlendi-

656 48 3
                                    

Medya, Mark 


''Dün sadece ikiniz mi vardınız?''

''Evet.''

''Herhangi bir olay oldu mu?'' derin bir nefes alıp olanları hatırladım.

''Oldu.'' Polis elindeki dosyayı okurken birden durdu ve kafasını kaldırdı.

''Oldu?'' Kafamı salladım onaylarcasına. Elindeki telsizi alıp oraya geldiklerinin haber verdi.

Düzensiz bir şekilde park edilmiş polis arabaları, arka kapıları açık bir ambulans, yerde ağlamaktan helak olmuş bir anne ve ona destek olmak ve ani bir durumda müdahale etmek üzere yanında duran bir sağlık görevlisi yer alıyordu ormanın giriş kısmında. Alex yanıma gelip sarıldı.

''Özür dilerim.'' Dedim hemen.

''Özür dilerim.'' Dedi aynı şekilde. ''İyi misin?'' kafamı kaldırıp baktım. Beni soruyordu ama kendisi kesinlikle daha kötü görünüyordu.

''Değilim haklıydım çünkü. Alex...'' gözlerim dolmuştu eğer şimdi konuşsaydım ağlayacaktım, sustum biraz. ''Keşke sadece tehlikeli olduğu konusunda değil de birisinin hayvandan korkma ihtimalinde de haklı olsaydın.'' Bir şey demedi. Yanımıza yaklaşan polis memurunu gördüğümde Alex'in yanına geçip kolundan tuttum hemen yanından ayrılmak istemediğimi belli edercesine. Öyle de oldu. İkimiz bindik arabaya.

Klasik bir merkez klasik bir ortam yabancıladığım bir olay. Larissa'yı tanıyordum. Yani pastanede çalışıyordu arada bir gittiğimde görürdüm öyle konuşmuşluğumuz yoktu ama Katherine'nin yakın arkadaşıydı. Güzeldi... Çok güzeldi hemde. Çok uzun boylu değildi, esmerdi, uzun saçları vardı. Kim neden öldürebilirdi ki onu?

''Geçin bakalım.'' Yanımda Alex karşımda ise polis memuru vardı.

''Adınız?''

''Emily Rice, Alex Dwane'' Alex benim yerime cevap verdi.

''Rice?'' bir süre durdu ve devam etti.

''Dün olan olay evinize geldiğimiz, siz miydiniz?''

''Ev?''

''Evet.'' Dedim hemen. Alex bir şeyler açıklamamı bekliyordu ama çıkınca anlatacaktım.

Polis memuru Alex'e kısa bir bakış atıp tekrar dosyalara döndü.

''Kaç yaşındasınız?''

''16.''

''Dün neler oldu hepsini anlatır mısınız?'' Bir süre ikimize de dikkatlice baktı. Otuzlarında, rütbeli bir memurdu karşımızdaki. Koyu kahverengi gözlerini hafif kısıp bizi izledi bir süre. ''Aslında ben ikinizle de ayrı ayrı konuşmak istiyorum.'' İlk önce Alex'le konuşması işime gelirdi. Hemen kalkıp kapıya yöneldim ve hızlıca çıktım.

''Daha sakin olabilirsin Emily.'' Kendi kendime konuşurken kapının yanında duran oturma yerine oturup kollarımı birleştirdim. Lütfen... Lütfen marketteki adamla ortak bir yönü olmasın bu olayın, lütfen. Midem kasılıyordu ve açlıktan olmadığını biliyordum. Tamamıyla içimdeki duygulardan dolayıydı. Öne eğilip başımı dizlerime yasladım. Nasıl göründüğüm umurumda değildi. Birisinin hızla koştuğunu duyduğumda başımı kaldırdım. Genç bir polis memuru uzun koridordan sağa dönüp gözden kayboldu.

İçeriden Alex'in çıkmasını bekledim bir süre. Anlatacağı şeyler kısıtlıydı. Bu kadar uzun sürmemeliydi. İki gündür sadece Alex'le yaptığım kahvaltıyla duruyordum Yiyecek bir şeyler bulmam gerekiyordu. Cebimdeki para yeterliydi ama burada bir şeyler alabileceğim bir yer var mıydı bilmiyordum. Eğer gidersem Alex çıkar mıydı, yoksa geldiğimde hala içeride mi olurdu bilmiyorum. Ama eğer çıksa bile birkaç dakika bekleyebilirdi. Ayağa kalkıp yürümeye başladım. Yanımdan geçenler saçları dağınık, üzerinde siyah bir pijama ve ceket olan bir kıza nasıl bakılırsa öyle bakıyorlardı. En azından pantolon giyebilirdim diye düşünüp biraz daha rezil olmayı göze alarak sağa döndüm ve merdivenlerden inmeye başladım. Kollarımı birleştirip yok olmayı dilercesine insanların bakışlarını umursamadan kafeteryayı buldum.

ÇIĞLIK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin