22.BÖLÜM

329 29 2
                                    


Kendi nefesimden başka duyabildiğim herhangi bir şey yoktu. Ellerimde dayanılmaz bir acı vardı. Bu acının bir benzerini ayak bileklerimde ve gözlerimde hissediyordum. Ağzıma ise bez parçası sıkıştırıldığını çok iyi anlayabiliyordum. Tek anlayamadığım nerede olduğumdu. Gözlerim kapalıydı. Sanki siyah sonsuzluğun boşluğu içindeydim. Vücudumun belirli yerlerinde daha farklı bir acı vardı. Bu siyah sonsuzluktan da beterdi... Yüzümdeki çizikler sanki yarılmış da tekrar kapanıyorlar gibi acıyordu. Ağzımdaki beze aldırmadan bağırmaya çalıştım. Yanımdaki insan bile duyamazdı sesimi sanırsam. Aşırı yorgun düşmüştüm. Sevmemiştim bu durumu. Çırpınmalarıma karşın herhangi bir sonuç alamasam da vazgeçmeyip ellerimi, ayaklarımı ipten çıkarmaya çalıştım. Ama bu, canımı yakmaktan başka hiçbir işe yaramıyordu. Ellerim, ayak bileklerim... Fazlasıyla hırpalanmış ve aşırı acıyordu. Ağlamaktan gözlerim yorgun düşmüş, ama hala birkaç damla aktığını hissedebiliyordum. Ses tellerimi ise hiç bu kadar zorlamamıştım. Bunların hepsi tek bir amaç içindi; birisinin yardım etmesi...

''Yardım edin!'' çığlık çığlığa bağırsam da, tepinsem de sonuç vermiyordu. Zaten sesim oldukça boğuk çıkıyordu ya... Boğazımda hissettiğim soğuklukla kalakaldım. Hareket dahi edemiyordum.

''Kısacası, seni yakalayabilirim.'' ormanda duyduğum sesle aynıydı.

''Oyunu kaybettin.'' kabul etmek istemesem de gerçek ortada değil miydi? Kaybetmiştim.

''Bırak beni.'' bu dediğimi sadece ben anlayabilirdim. Ağzımın içine kadar tıkılmış bezle ne kadar konuşabilirdim? Ne bu ortamı, ne boynumdaki soğukluğu, ne de bu sesi sevmiştim.

''Bunun bir oyundan saha fazlası olduğunu bilmen gerekirdi Emily.'' derin derin nefesler almayı sürdürmek bile sakinleştirmiyordu beni. Sessizce ağlamaktan başka bir şey yapamıyordum.

''Ağlamaktan başka bir şey yapamıyorsun değil mi?'' iğrenç bir gülmeyle getirdi cümlesinin devamını.

''Ne kadar kötüymüş değil mi, canın acırken, karşında seni öldürmek isteyen birisi varken, elin kolun bağlı olmak.'' haklıydı. Birazdan öleceğimi biliyordum ve bunu da sevmemiştim.

''Rosalie sence nasıl birisiydi?'' ona zarar veren herhangi bir şey yaparsa... Şu anda ne yapabiliridim ki? İsterse karşımda ailemi öldürsün bu durumdayken ne yapabilirdim! Ağzımı açtığını hissetmiştim. Bağıramamıştım, konuşamamıştım. Sadece ağzımı açmıştı. Ellerim,ayaklarım, gözlerim yine kapalı... Ağzımı açsa bile ben yine bir şey yapamazdım ki. O kadar aptal değildir herhalde ben bağırınca birisi duysun beni.

''Rosalie?'' diye cılız bir sesle konuştum. Burdaydı hissedebiliyordum. Birkaç bağırış ve boğuk sesiyle duydum onu. Aynı benim ilk başta yaptığım gibi bağırıyordu ve kurtulmaya çabalıyordu.

''Rosalie!'' diye bağırdım bağırabildiğim kadar. Hâlâ attığı boğuk çığlıklar yankılanıyordu.

''Emily!'' diye en tiz sesiyle bağırdı.

''Rosalie iyi misin!''

Tahminimce yirmi dakika falan geçti. Ona dair duyduğum tek şey yardım edin diye bağırabildiği kadar bağırmasıydı. Bilmiyorum kaç kere adını söyledim. Kaç kere yalvardım Rosalie'ye bir şey yapmasın diye. Ağzımı tekrar bağladı. Susup bekliyorum. Ellerimi gerçekten hissetmiyorum. Ağlamaktan ağzımdaki bez bile ıslandı artık. Başım öne eğik, her tarafım bağlı bir şekilde bekliyorum.

Değişen herhangi bir şey yok. Sinirden kaç dakika geçti diye saydım. iki saati geçince bıraksamda bir o kadar daha geçti. Uyumaya çalıştım, değişik değişik hayaller kurdum. Yinede vakit geçmiyor. Her saniye saat gibi geliyor bana. Arada bir sesler geliyor, anlayamıyorum. Gürültülü bir şekilde kapının kapandığını duyuyorum. Ama sadece duyuyorum yine hiçbir şey yok. Boynumdaki soğukluk ise bıçaktan başka bir şey değildi. Ama bana bir zarar vermemişti. Eve daha yeni gelmişken böyle bir şey yaşamak... Olsun. Asla pes etmeyeceğimi söyledim. Ve pes etmeyecektim!

ÇIĞLIK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin