Colarado eyaleti, Vail kasabası
Ağzımdan püskürttüğüm buz gibi kahve Mark'ın üzerine, onun geri çekilmesiyle elindeki sıcak kahvede ağzımdakiyle karışarak üzerine dökülmüştü. Bu da yetmezmiş gibi birde çocuk yandı diye elimdeki soğuk kahveyi de üzerine dökmüştüm. Kesinlikle yamasını önlemek içindi ama daha kötü sonuçlar doğurdu. Yüzünde hem yanmanın verdiği acı hem de kocaman bir gülümseme vardı. Kahkaha atıyordu ama bir süre sonra canının yandığını belli eden başka bir ses tonuna geçiş yapıyordu. Koşarak mutfağa gittim ve buzluktan buz getirip bacağına koymasını söyledim. Şuan ise mahcup bir şekilde oturuyordum ve yüzüne dahi bakamıyordum.
''Özür dilerim. Cidden çok özür dilerim.''
''Önemli değil,'' hala gülmesi biraz sinirimi bozsa da bir şey diyemiyordum. ''Hem çok fazla yanmadım sen soğuk olanı da dökünce hissetmedim pek.'' Öyle bir kahkaha attı ki görende yüzyılın esprisini duydu sanır. Rezilliğime ağlasam mı yoksa saçmaladığıma gülsem mi bilmiyordum şuan.
''Tamam bir daha tek bir kelime etmiyorum bununla alakalı. Kaç yaşındasın?'' konuyu değiştirmesi beni biraz rahatlatmıştı.
''16.''
''Kasabanın girişindeki okul mu?''
''Evet.'' Diye yanıtladım. Fazla kısa cevaplar veriyordum sanırım. ''Sen?'' amacım biraz uzun tutmaktı ama bunu beklemiyordum. Yine kısa olmuştu ama bundan sonrası için çalışacaktım.
''Ben 17 yaşındayım. Aynı okulda devam etmeyi düşündüm ama hem biraz problemliydi hem de uzak. Ondan dolayı bende buraya yazıldım.''
''Problemli derken?''
''Arkadaşlarım ile aramda sorunlar vardı. Kavga ettik onlara karşılık verdim ve...'' tuhaf bir yüz ifadesi vardı. Yüz hatları çok keskindi ve duygularını gülümsemesi ile saklıyordu. ''Güçlü taraf bendim diyelim.''
''Burada umarım problem yaşamazsın. Zaten disiplini iyi öyle çok fazla kavgayla karşılaşmıyoruz. Zaten kavga olsa bile idareye kadar götürmüyor kimse. Herkes ben hallederim tek başıma havasında. Kurallara uyan için hiçbir sorun yok ama karşı gelmek pek akıllıca olmaz.''
''Senin başına geldi mi öyle kavga gibi olaylar?'' düşündüğümde bu sayı ikiyi geçmedi.
''Fazla büyük olaylar değildi. Bir kız kavgası neden çıkar? Ya arkasından konuşmuşsundur ya da sevgilisi ile bir olayın olmuştur. Gerçi düşününce... Benimki ikisi de değildi.'' Olayı tam hatırlamasam da belli kareler vardı zihnimde.
''Birisi kantinde çıkmıştı. Oturmak için geçtiğimiz masaya elimizdekileri bırakınca sandalyeyi çekip başka bir kız oturmuştu. Sarışın kendini güzel sanan ama süs köpeğine benzeyen bir kızdı. Neymiş, onun masasıymış.'' Yapmacık kızın kulak tırmalayıcı sesi olurdu. Öyleydi de zaten. Yüzü resmen ben havalıyım diye bağıran, kısa eteği, dar okul gömleğiyle çoğu erkeğin hakkında iyi şeyler düşünmediği bir kızdı.
''Sen ne yaptın peki.''
''İlk önce olay çıkmasın diye gidip bir masaya oturacaktım. Ama ona o zafer duygusunu yaşatmak istemediğim için elimdeki meyve suyu ve Alex'in kolasını aynı anda kafasına ve içine döktüm.
''Tahminlerime göre, yani kolayı dökmeden önce düşünmüştüm biraz. Cırtlak sesi ile bağıracaktı bir süre, ondan sonra önündeki yemeği bana atacaktı. Çünkü o an başka yapabilecek bir şeyi yoktu ve öylece çekip gidemeyeceğine göre... Kapıdan giren nöbetçi öğretmenin bize yaklaşmasını bekledim. Olay olduğunu anlamamıştı kadın. Yavaş yavaş gelirken bize doğru karşımdakini oyaladım. Bir süre ona onunla konuştum. İşte, herkese istediğin gibi davranamazsın gibisinden klasik şeyler. Tahminlerim tamamıyla doğru çıktı. İlk önce bağırdı sonra önündeki yemeğe uzadı. Ben ise yüzümde alaycı bir gülümsemeyle yana çekildim ve bütün yemekler öğretmenin kafasına geldi. Sonrasını zaten tahmin edebilirsin.'' İkimizde gülerken arkamdan birisinin yaklaştığını hissettim. Arkamı dönüp gelen işinin kim olduğuna baktım. Yüzümden gülümseme düşerken yapılı vücudu dikkatimi çekti.