10.BÖLÜM -Düzenlendi-

508 46 6
                                    

Öyle bir yerdi ki burası, kimseye açmadığım ya da açamadığım bir yanımdı. Herkesin kendi içinde konuştuğu hiç susturamadı bir ses vardır, ne yaparsa yapsın susmaz. Bazen en olmayacak yerlerde güldürür, bazen yalnızlığınızın tek çaresi olur. Bazen de delirmenizin tek sebebi.

İşte bende tek farklı olan şey o sesler birden fazlaydı. Biraz daha farklı olan şey ise hepsine farklı farklı duygular yüklemiş olmam ve onlara kendilerine ait bir yaşam alanı sunmamdı. Kendi kafama göre istediğimi zihnime yaklaştırıp istediğimi en karanlık yere hapsedebiliyordum.

Öyle bir yerdi ki burası, istediğimi öldürüp istediğimi diriltebiliyordum.

Normal bir yer değildi benim zihnim. Normal şeyler barındıramaz her şeyi farklı bir zihniyetle düşünürdü. Git gide deliriyordum. Bir tarafım bunu çoktan kabullenmişken birisi ısrarla reddediyordu. Ve başka bir tarafım ise git gide delirmekten memnundu.

Beş duvarlıydı onların yaşam alanları. İstedikleri gibi dekore edip istediklerini anında bozuyorlardı. Üzerinde yüzü aşkın kilit bulunan devasa bir çelik kapıları vardı birde. Kimseyi çıkarmalarına izin olmadığı gibi kimse de giremiyordu. Doğanda ölende içeride olurdu. Oda tamamen Emily'lerle doluydu. Her biri birbirinden farksız, tek farkları barındırdıkları duygulardı.

İşte ben kendimi buraya hapsedince gerçekten güvende olduğumu hissediyordum. Bazı şeyleri burada kurgulayıp işin sonunda ne olacağını biraz olsun canlandırabiliyordum.

Zihnine sürekli yaklaşmakta olan ikizinin taşıdığı duygu korkudan başka bir şey değildi. Sürekli uzaklaştırmak istese de kendinden, olmuyordu. Burada herkes kendisi gibiydi. Burada herkes deliydi. Bunun en iyi örneği o demir kapıyı yumruklamaktan elleri kanayan başka bir Emily'di.

Her bir yumrukta kemiklerinden akan kan dirseklerine kadar uzanıyordu. Zihninde duyduğu çığlıkların sahibi birden o kapıyı yumruklayan Emily'miş gibi geldi. Sesi çığlık atmaktan kısılmış gibi değil, tam aksine her bir çığlığında daha güçleniyordu. Git gide parçalanan ellerini hiçe sayarak kapıya vurmaya devam etti. Birkaç kez daha vurup en sonunda pes etmiş gibi arkasını dönüp yere doğru kaydı.

Yüzünü görünce içi ürperen iki duvarın arasında karanlıkta duran Emily ise bendim. Kendi zihnimde kendime oluşturduğum onları bir filmmiş gibi izlediğim tek yerdi orası.

İşte bu Emily'nin ise içinin ürpermesine sebep olan şey kapıyı yumruklayanın, istediği oyuncak alınmamış ama hemen sonra annesinin onu daha sonra alacağına dair bir söz verip tam o zaman benim o Emily'e yüklediğim duyguydu, umut.

En saf halimle yüklediğim duyguları barındırıyordu hepsi. Bir çocuğun üzüntüsünün ardından gelen en güçlü umudu yüklemiştim. En zirvede hissettiğim korkuyu tam o zaman yeni bir Emily'nin doğma sebebi yapmıştım. Bir çocuğun ilk defa güzel bir şey gördüğü anda yüklemiştim mutluluğu. Hepsi en uç noktalarda yaşıyorlardı duygularını. En saf, en cesur ve en gerçekçi halleriyle.

Onları üçüncü bir ağızdan anlatıp sanki onları oluşturan ben değilmişim gibi davranabilirdim. Böylesini seviyordum ve bu yol benim için bir kabullenişti.

''Emily,'' kapı tıklanınca üzerimdeki yorganı nefessiz kalacağımı bilsem de kafama kadar çekip içine girdim. Kapı açılıca içeri giren annem yanıma oturdu. ''Uyanıksın biliyorum.'' Yorganı birazcık kaldırıp o aradan anneme baktım.

''Merak etme okul için kaldırmıyorum.'' Zaten gitmezdim ki okula. Bana bıraksalar ömrümün kalan kısmını şurada geçirebilirdim. Yorganı çekince üzerimden, gözlerim acıdı. Dün olanlardan sonra oldukça yorgun düşmüştü beynim ve şuan ince bir sızı ile kendini göstermeye başlıyordu.

ÇIĞLIK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin