19.BÖLÜM

325 35 0
                                    

  'MEDYA EMİLY'

''Nereye gidiyorsun? Gitme lütfen. Bekle'' diyerek arkasından yürümeye başladım.

''Gitme lütfen. Nerden biliyorsun bütün bunları?'' bunları biliyorsa onun kim olduğunu da biliyordur.

''Onun kim olduğunu biliyor musun'' biliyor olmalı. Lütfen.. Lütfen biliyor olsun.

''Bekle lütfen. Bari kim olduğunu söyle'' diye bağırdım arkasından. Yağmur hala yağıyordu  ve ben yine ıslanmıştım. Durdu ve bana döndü. Yüzündeki ifadeye bakılırsa... Ne düşündüğü anlaşılmayacak kadar tuhaftı.

''Bir şey söyle yalvarırım bir şey söyle. Bu kadar fazla şey biliyorken susamazsın!'' susmasın. Belki bütün bunlardan kurtaracak bir şeyler söyleyebilir bana. Susmasın.

''Konuşsana!''

''Lütfen bakma bana öyle. Bir şeyler söyle, susma. Yalvarırım konuş.''

''Burda olmamalıydınız''

''Neden?''

''Nedenini sana söyledim.''

''Kan. Bu mu yani? Saçma. Başka nedenler olmalı.''

''Manson ölmedi. Biliyorsun değil mi?''   Charles?

''Evet biliyorum.''

''O adam tepkiden çok hayran topladı.'' deyip hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı.

''N-ne?'' durması gerekiyor. Gitmemesi için bir şeyler yapmam gerekiyor. Koşarak önüne geçtim.

''Neden öyle dedin? Lütfen söyle.''

''Burda çok fazla durdunuz. Hemen dön. Bizi gördüğünü kimseye söyleme. Çıkana kadar burdan, durmayın. Emily bu sandığın kasabalardan değil. Gidin diyorum. Çabuk gidin. Micheal. Ona çok dikkat et. Nick'i görmeye devam edeceksin. Kendi yararın için ailene birşey anlatma. Katherine için gerçekten çok üzgünüm. Emily kaçmaktan yorulma'' nerdeyse bütün kelimeleri fısıltıyla söyledi. Micheal... Ahh! Hadi ama hiç düşünmezdim böyle olacağını. Koşarak arabanın yanına gittim. Abim direksyona başını yaslamış oturuyordu.

''Hadi çalıştır şu arabayı abi. Hemen gidelim'' hala kafasını kaldırmayınca koluna yavaşça vurdum.

''Jason!'' kafasını zorla kaldırdı.

''Ne konuştunuz onunla?'' Tabii ki de söyleyecek değilim.

''Hiçbir şey konuşmadık. Yani ben konuştum ama o tek kelime bile etmedi.''

''Peki'' deyip arabayı çalıştırdı.

''Çok ıslanmışsın.''

''Biraz öyle oldu'' deyip tekrar arkaya geçtim. Bende neden ilk başta arkaya oturmazsam sanki?

''Neden ilk başta arkaya geçmedin? Sonra yarım saat arka tarafa geçmeye çalışıyorsun''

''Ben de tam bunu düşünüyordum'' dedim başımı cama yaslarken.

''Artık asla durmayacağız tamam mı? Ne olursa olsun'' diye söyledim. Eve gitmeyi her şeyden çok istiyordum. Aslında he rşeyden çok değil. En çok  istediğim başka birşey var. Şu an farkettim ki bir taneden çok daha fazla. Micheal'ı öldürmek. Richeard'ıda öldürmek. Ama en çok bana bütün bunları yaşatan iğrenç, psikopat, manyak katili öldürmek istiyorum. Katherine... Evet katherine, o kız onu nerden biliyordu ki? Onu gerçekten çok fazla özledim. Benimle konuşmasını, birlikte alışveriş merkezindeki bütün mağazaları gezmemizi... Evet bende yaş olarak büyüktü belki. Ama gerçekten hayatımda tanıdığım en mükemmel insanlardan birisiydi o... Hem benim için ölmedi ki. Kafamda, kalbimde, gözümün önünde, yaptığı şeyler var. Kulağımda hala attığı kahkahalar yankılanıyor. Benim için asla ölemez ki o. Hele ki aptalın biri yüzünden. Bu durumda aptal ben oluyorum. Benim yüzümden öldü. Benim yüzümden... Hepsi benim suçum. Katherine, Larissa, Jillian. Hepsi benim yüzümden öldü. Belkide insanların ölmemesi için benim ölmem lazım? Evet kesinlikle en mantıklısı bu. Ben ölürsem her şey biter. Bir cana karşılık üç can. Belkide dört, beş, altı... Benim yüzümden insanlar ölüyor. Saçma. Çok çok saçma. 

ÇIĞLIK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin