14.BÖLÜM -DÜZENLENDİ-

423 39 3
                                    

Yokuşun tepesinde dururken cebimdeki telefondan saate baktım. Gece ikiyi gösterirken ne yapacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Telefonu kapatıp cebime tekrar koydum. Keşke kapatmayı daha önce deneseydim. Sinyalleri takip edebilirdi.

Sokak lambalarının aydınlattığı dar sokaklar oldukça sessizdi. Tek katlı küçük evler ve iki katlı evler çoğunluktaydı. Bütün evler sıra sıra dizilmiş hepsi aynı modeldeydi. Bu saatte açık bir yer bulamayacağımı biliyordum ama yine de etrafı dolaşabildiğim kadar dolaşıp baktım. Aradan bir saat geçtikten sonra denk geldiğim parka girip kapalı çardaklardan birine oturdum. Saatin kaç olduğunu bilmiyordum. Gece üç diye düşünürsem iki saat sonra hava aydınlanmaya başlayabilirdi. Hava aydınlanana kadar burada oturacaktım. Çardağa uzanıp bir süre dinlendim. Fazlasıyla uykum gelmişti ama korkudan gözlerimi dahi kırpamıyordum.

Şuan ailemin ne yaptığını o kadar merak ediyordum ki... Onlara çok büyük bir özür borcum vardı. Onları bu duruma getirmeye hakkım yoktu. Aslında şuan ne durumda olduklarını tahmin edebiliyordum.

Aradan geçen saatler sonrasında hava aydınlanmaya başlamıştı. Sert yere yatmaktan sırtım acımıştı biraz ama bacağımın sızısından daha kötü olamazdı. Kadının sardığı bez ve sürdüğü ilaç etkisini yitirmişti. Bir süre oturup ne yapacağıma karar vermeye çalıştım, olmadı. Hava henüz karanlık sayılabilirdi. Kalkıp yolun ortasında etrafıma bakmaya başladım. Dediğim gibi düşüncelerimin içinde kaybolmuştum. Ve nasıl kendime gelecektim bilmiyordum. Zihnim bir labirentten farksızdı. Çıkması imkansızmış gibi görünen öylesine karışık, öylesine karanlık.

Arkamda hissettiğim sıcaklık yine kendimi kaybetmemin eşiğinde olduğumu gösteriyordu. Dönüp bakmaya bile gerek yoktu. Alışıyordum artık. Ama yanımda belirip yok olan beyazlık alışmamış olduğumu ve asla alışamayacağımı gösterircesine korku dolu bir his bıraktı gerisinde. Git gide delirecektim. Bu daha başıydı. Samanta'ya yatırıldığımda bu zamanı özleyecektim. Keşke yine sadece o beyaz şeyi görseydim diye umut ettiğim günler gözümün önüne gelince olduğum yerde durdum. Asıl umut ettiğim şey 'keşke onlardan kaçtığım zamanda olsam yine' diye düşündürtecek kadar kötü şeyler yaşamayacak olmamdı. O derece kötü şeyler yaşarken bu zamanı özleyecek olmam tüylerimi diken diken etmişti. Asla öyle bir zaman yaşamak istemiyordum. Ailemden saatlerce uzaklıkta daha önce adını bile duymadığım bir yerdeydim ve bu bile çıldıracakmış gibi hissetmemi sağlıyordu. Asla bu durumdan daha kötü şeyleri yaşamayı kaldıramazdım. En fazla bir senem vardı Samanta'ya yatmam için. Böyle bir karar verilebileceği söylenmişti doktorum tarafından. Aklıma her bir yere çarptığımda yanımda biten ve en son Samanta'ya gidecek olursam oradan Karen adında bir kıza onu özlediğini söylememi istediği Aiden geldi. O aklıma gelince ufak bir tebessüm ettim ama ardından yine yok olup gitmişti. Buradan nasıl kurtulacaktım bilmiyordum. Bir merkez bulsam işim daha kolay olabilirdi ama etrafta polislere dair hiçbir şey yoktu. Birkaç dakikadır izlendiğim hissi ise yine baş göstermeye başlamıştı. Paranoya yapıyordum büyük ihtimalle ama şuan gerçekten izlendiğimi hissediyordum. Etrafıma dikkatlice bakmaya başladım ama kimseyi göremiyordum.

Çok az aydınlan havanın tam olarak aydınlanması uzun zaman alacak gibi görünüyordu. Beyaz çitli evlerin hiçbirisinde ışık yanmıyordu. O kadar güzel bir kasabaydı ki... Benim ardımdan umarım başka gelenler olmazdı. Islak saçlarım ve kıyafetlerimle beni gören birisi olsa ve bir şey sorsa nasıl bir açıklama yapacaktım bilmiyordum. Aslında açıklama yapmama gerek dahi yoktu. Tanıdığım kişiler değillerdi ve onlara açıklama yapmak zorunda değildim. İstediklerini düşünüp istediklerinin söyleyebilirlerdi. Yardım bulma uğruna buradaydım, kısa bir kurtuluştu bu kasaba benim için. Kısa bir vaktim olduğunu düşünebiliyordum ve olabildiğince çabuk bir şekilde ailemi aramanın yolunu bulup buradan çıkmalıydım.

ÇIĞLIK (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin