BAYH- 27

792 60 6
                                    

Yalnız ve Umursamaz serisinin ilk kitapları ve serinin devamı kitapları yanından kaldırıldı. Bunun için mesaj atanlar olmuş. Onlara özelden cevap verdim ama yazamadığım da oldu.

Şöyle açıklayayım: Yalnız ve Umursamaz' I çok önceden yazmıştım arkadaşlar. Ve fark ettim ki çok fazla saçma yazmıştım. O yüzden tekrardan düzenli bir hale sokarak sizinle ileriki zamanlarda buluşacağım.

Biliyorsunuz ki BAYH ve MühRejan kitaplarını düzenli olarak yazıyorum. Bazen haftada iki bölüm bile yazıyorum. Bu yüzden onlara şu an vakit ayıramam. Büyük ihtimalle şu an ilgilendiğim kitaplar bittiği zaman onlarla tekrar yoluma devam edeceğim.

Sizi seviyorum 🌸 Keyifli okumalar...

▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤▪¤

27. Bölüm : TÜRKİYE MESELESİ

Sessiz bir şekilde çadırın içinde çalışan üç doktorun çalışmasını bölen telefon sesi olmuştu. Turhan Hoca telefonunun bilindik sesini duyduğu anda merakla elinde ki deney tüpünü yerine koymuş ve cebinden çalan telefonunu çıkarmıştı.

Nihat BEY arıyor...

Kaşlarını çatarken aramayı yanıtladı ve kulağına götürdü yaşlı adam. "Merhaba Nihat Bey" diye seslemişti sesinle ki merakla birlikte.

İçeride bulunan Erva ve Orhan da, Tarçın Hastane' sinin sahibinin ismini duyunca ellerinde ki işe son vermiş ve hocasını dinlemeye başlamışlardı. Nihat BÖLÜKBAŞ neden arıyordu ki Turhan Hoca' yı ? Bir problem olmadığı sürece ya da gelişmelerden haberden olmak istemedikçe aramazdı. Kaldı ki dün Erva ile konuşmuşlardı. Durumlardan haberdardı genç patron.

"Merhaba Turhan Bey, nasılsınız?" Sıkıntılı sesi ile konuşan adam ile iyice kaşları çatıldı başhekimin.

"İyiyim. Bildiğiniz gibi yoğunuz"

"Evet biliyorum. Erva ile dün konuşmuştuk." Sonra uzun bir nefes aldı. "Sizinle bir şey konuşmam gerekiyor. Bu yüzden aradım. Yalnız bu aramızda kalacak. Sadece bizim personelimizden bilmesi gereken kişiler bilsin" Bastırarak söylemişti Nihat. Çünkü emindi kendi personeli, kendilerine ihanet etmezdi.

"Tabi, dinliyorum"

"İçinizde bir hain var" Sinirli bir şekilde tıslayan Nihat, öfkeden kudururken odasında bir ileri bir geri gidiyordu.

Turhan GÜNDÜZ duyduğu şey ile şaşkınca "Nasıl?" diye anlamadığını belirtir gibi sorunca, Nihat Türkiye' de son birkaç gündür gelişen olayları ona anlatmak için ağzını açtı.

"Diğer hastanelerden gelen çalışanlar, oraya vardıktan sonra Türkiye' de hareketlilik olmaya başladı. Bizim meslektaşlarımız olduğu için ve hastaneler ile anlaşmamız olduğu için haberler direk kulağıma geliyordu. Orada olan olaylar hakkında, birisi ya da birileri sessizlik yeminini bozarak laf taşıyor hastanesine. Ben de bunları duyduğumdan beri size söylemeden üstünü kapatmak adına mecramda araştırma yapmıştım." Sıkıntılı bir nefes verdi ve odasının büyük camına doğru ilerleyip dışarıyı izlemeye başladı Nihat. "İlkinin üstünü kapatmak kolay olmuştu. Ama sonra sürekli oradan duyduklarını anlatan kişiler, buralarda tamamen yayılmaya başladı ve yayıldıkça bu konu basına kadar gitti."

"Ne!" Turhan GÜNDÜZ elinde olmadan bağırırken yerinden fırlamış ve kazık gibi dikilmişti masasının önünde.

Bu hareketi ile içerideki iki doktor da yanlış bir şeyler olduğunu anladı. "Maalesef durumlar su gibi gelişti. Dün sabah söylemek istemiştim ama son kez işi kendime bıraktım. Akşam ise hastanenin önünde medya topluluğu oluştuğunda bir açıklama yapmak zorunda kaldık. Üstü kapalı, yalan haber diye geçirdim ancak virüsün neredeyse bulunacağına kadar biliyorlar. Ayrıca Türkiye de olmadığınızı ve gizli ekiple olduğunuzu bilecek kadar ayrıntılı anlatılmış onlara. Yani sadece dış ülkelere karşı değil Türkiye için de büyük sorun başladı. MIT ve TSK gizlilik konusunda beni çok uyarmıştı. Türkiye Başkan' ı da çok sinirli. Sabah onunla konuştuk, yemeğe çağırdı evine. Oraya gideceğim ve bu konu hakkında ayrıntılı olarak konuşacağız"

Bir Asker Yareni HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin