Charpter 30. Truths

408 49 3
                                    

1 hafta sonra

Yine bir sabahı Steve'in kollarında onun kokusunu içime çekerek açmıştım. İlk kez geceyi onunla geçirdiğimde kabuslar olmadan uyanmıştım. O günden bu güne geceleri onunla birlikte uyuyordum. Ona döndüğümde hala uyuyordu. Onu uyandırmamaya dikkat ederek kalkmaya çalıştım ama güçlü kollar beni sararak kalkmamı engelledi ''günaydın güzelim'' dedi uykulu şekilde. Sanırım onun uykulu sesini kaydedip playlistime ekleye bilirdim ''günaydın yüzbaşı'' dedim. Aramızda kısa bir bakışma geçerken ''Yüzbaşı Rogers Fury sizi ve göreve çıkacak diğerlerini toplantı odasında bekliyor'' dedi Friday. Tabii ya cap's quartet olarak göreve çıkacaktık. ''Geç kalmadan hazırlanalım'' dedi ''orada görüşürüz'' dedim odama giderken.

Kocaman esnedikten sonra duş almaya karar verdim. Duş sonrası dolabımdan ekoseli etek ve siyah balıkçı yaka kazağı aldım. Altına da siyah botlar. Saçlarımı düzleştirdikten sonra odadan çıkmıştım.

Kolidordayken Wanda ve Nat ile karşılaştım ''bugünlerde ekstradan bir güzellik gelmiş sana'' dedi Nat beni iyice süzerken ''yapma Tasha beni utandırıyorsun'' dedim onlara katılırken. Birlikte sohbet ederek toplantı salonuna gelmiştik. Yüzbaşı, Sam de oradaydı ''hanımlar da geldiğine göre başlaya biliriz'' dedi Fury. Geçip yüzbaşının yanında oturdum. Elini ağzına götürdü ve ''güzel olmuşsun'' dedi benim duya bileceğim şekilde. Söylediğine gamzelerimi gösterecek şekilde gülümsedim. ''Pekala paketimiz bioloji bir silah ve Brooklyn'nin merkezi sokaklarının birinde yerleşen özel bir labratuarda tutuluyor. Triskelion'un çöküşünden sonra Brock Rumlow oradan kurtuldu ve HYDRA'nın mahvoluşunun ardından kendisi bağımsız terrorist eylemlerine başladı. Sıradakı görevi Brooklyn'de yerleşen bioloji silahı almak. Bizim görevimiz de silahı onlardan önce almak ve daha yüksek güvenlikli bir yere transfer etmek'' dedi açıklarken. ''Kolay duruyor'' dedim ''ve unutmayın sivillerin korunması önceliğiniz'' dedi eklerken ''hala kolay'' dedim Fury'nin duyamayacağı şekilde. ''Göreviniz yarın sabah'' dedi ve çıktı.

Hep birlikte dinlenme salonuna geçmiştik. Avengers ekipi de burdaydı. ''Naber'' dedi Pietro ''Naber Maximoff'' dedim yanına geçip yumruk tokalaştırırken. ''Bana neden her zaman soyadımla sesleniyorsun?'' diye sordu garip aksanıyla ''çünkü soyadını söylemek hoşuma gidiyor'' dedim ''istersen senin ola bilir'' dedi çapkın şekilde. Steve'in kaşları çatılırken Tony bunu fark etdi ''kendini özel sanma Speedster, Hera insanlara soyadı ile seslenmeyi seviyor sadece'' dedi Tony ''hayır kabuletmiyorum'' dedi Pietro kolunu omuzuma atarken. Steve ile göz göze gelince o mavi gözlerinden ateş fışkırıyordu ''takım arkadaşına asılmayı kes Pietro'' dedi gülerek Steve. Ama sinirli olduğunu anlamıştım. Kıskanmasının verdiği etkiyle suratıma kocaman bir gülümsedim ''bizim aramızda özel bir bağ var. Tabii siz ne anlarsınız'' dedi ukala şekilde ''neymiş o bağ?'' diye sordu Wanda gözlerini kısarken ''Hera benim hayatımı kurtarmıştı ve-'' dedi bana döndü. Steve'in gözleri kocaman açılırken Pietro'nun zihnine kısa bir bakış atdım. Gördüğüm şeyle sırıtdım ''HARİKA GÜMÜŞ SAÇ KARDEŞLİĞİ!'' dedik ikimiz de aynı anda. Sonraysa kol tokalaşması yaptık. Her kesin yüzünde 'wtf' ifadesi vardı. Bu hallerine gülmüştük. Sonra bir ajan geldi ''Ajan Collins sizi görmek isteyen biri var'' dedi ''kim olduğunu söyledi mi?'' diye sordum ''kardeşiniz olduğunu söyledi'' dediği şeyle gözlerim kocaman açıldı ''Friday her kese oradan uzaklaşmasını söyle!'' dedim koşarak salondan çıkarken. Diğerleri de ardımdan çıkmıştı

Bekleme salonuna girdiğim gibi de bana çarpan enerji rüzgarıyla 20 metre geriye uçtum. Yerde gördüğüm cansız bedenler göz rengimin değişmesine sebep oldu. Arkamdan gelen Avengers ekibine elimle gerise durmalarını gösterdim. Radioaktiv bir enerji rüzgarı yaratdığından bir insan için ölümcül ola bilirdi. Gözündeki saf nefretiyle saldırıya geçmemi bekliyordu ''ne istiyorsun? Seni öldürmediğim için teşekkürün bu mu?'' diye sordum yerdeki bedenleri gösterirken ''onları umursuyor musun sanki? Sen kendinden başka kimseyi düşünmezsin ki'' dedi gülerken ''kendinle karıştırdın sanırım'' dedi Wanda ''belki siz onu bir kaç yıldır tanıyor ola bilirsiniz. Bense onu asırlardır tanıyorum. Kendini iyilik koruyucusu gibi göstermen komiğime gidiyor'' dedi ''burada komik olan nedir?'' diye sordum ''çünkü sen öyle biri değilsin. İçinde savaştığın insanlar kadar kötüsün. Hükm etmeyi seversin. Acımasız ve soğukkanlısın. İnsanlara acı çekitirmeye bayılırsın. Sen kalpsiz bir canavarsın. Babamızı piramitler altına da sen gömdün eskiden. Yeni bedenlere zihnini akrarırken onun güçlenmesi hoşuna gitmedi ve ondan kurtuldun. Bunu fırsat bilen ataların zayıf anında anılarını elinden aldı seni ve anneni geleceğe sürgün etdi. Bunu kullanıp yeni bir başlangıc yaptığını sanıyorsun. Ama içinde her zaman öldürme acı çektirme hissi var ve buna engel olamıyorsun. Gerçekler hepsi bu. Babamızın dehşetverici ve korkunç biri olduğunu düşünüyorsun. Aslında sen ondan bile bete-'' lafını bitirmesine izin vermeden elimi ona doğrultum ve enerji dalgasını ona gönderdim. Yere çakılınca üstüne çıktım ''benim hakkımda hiç bir bok bilmiyorsun'' dedim ve yumruğumu suratına geçirerek onu bayıltdım. Kontrolden çıkmamak için derin bir nefes aldım. Gözlerimin rengi eski haline dönerken kaıktım. Bana bakan meraklı gözleri boş verip odama geçtim. Aynada kendime baktığımda göz rengim hızlıca değişiyordu. Gözlerimi sıkıca kapatdım ve derin bir nefes aldım. Bir kaç saniye nefesimi tutduktan sonra nefesimi verdim ve gözlerimi açtım. Normale dönünce gidip yüzümü yıkadım. Sonraysa kendimi yatağa bıraktım.

Yaklaşık 2 saatdir uzanıyordum. Zihnim sakinleşmişti az da olsa. Kapımın tıklanmasıyla yerimde dikleştim ''gir'' dedim ''nasılsın?'' diye sordu Tony ''iyi olmaya çalışıyorum'' dedim ''sevindim çünki birazdan daha da iyi olacaksın'' dedi elindeki burgerleri gösterirken. Jestine gülümsemiştim. Gelip yanıma oturdu ''üvey kardeşinin dediklerini ciddiye almadın herhalde değil mi?'' diye sordu poşetleri açarken ''hayır tabii ki de'' dedim coladan bir yudum alırken ''buna inanmamı bekliyor musun gerçekten?'' dedi bana dönerken. Ne diye bilirim ki beni çok iyi tanıyor. ''Birazını belki ciddiye almış ola bilirim'' dedim bakışlarımı kaçırırken. Kontrolü kaybetdiğimde karşımdakinin acı çekmesi umrumda olmuyordu. Hiç birşey umursamıyordum. Kendime gelince ise tek gördüğüm şey bana bakan korku ve dehşet dolu bakışlar oluyordu. ''Kontrolü kaybediyorum bazen biliyorsun. Bu onun dedikleriyle ilgili ola bilir mi?'' diye sordum ona ''tabii ki hayır. Her kes bir kaç kez de olsun kontrolü kaybeder. Senin inanılmaz güçlerin var. Hem de birden fazla. Senin için tabii ki de onları kontrol altında tutmak zor olmalı. Bunun için kimse seni suçlayamaz. Hatta sen onları başarıyla kontrol ediyorsun. Senin yerinde kim olsaydı aklını kaybederdi'' dedi. Onu soluksuz ve dikkatlice dinliyordum. Dahi playboy milyoner Tony Stark alaycı ukala ve bazen sinirbozucu görüne bilirdi. Ama kesinlikle harika bir arkadaş bir dost harika bir dert ortağıydı. Ne zamansa bir çocuğu olursa kesinlikle dünyanın en şanslı çocuğu olacaktı. Onu bir baba olarak hayal ederken gülümsememe engel olamamıştım ''işte sen benim söylediklerime birşey söylemeyip sessizce gülümseyerek beni izlersen tabii ki de aklını kaybedeceğini düşünürüm'' dedi ''dalmışım. Bak ne diyeceğim senin şu nano saatin göstersene onu bana'' dedim ''tabii ki hadi labratuara gidelim'' dedi.

Birlikte labratuara gelmiştik. Labratuarda tek başına çalışan Fitz'i gördüm ''Hey Fitz!'' dedim ona seslenirken. ''Onu tanıyor musun?'' diye sordu Tony ''hı hı arkadaşım'' dedi ''Hera! Naber?'' diye sordu elindeki makinayı bırakırken ''merhaba bay Stark'' dedi Tony'e de. Tony de kısa şekilde el sallamıştı ''bu saate ne arıyorsun burada?'' diye sordum ''silahımızı bir tık daha güncellemeye karar verdim'' dedi ''ne silahı?'' diye sordu Tony. O da geri dönüp masada duran silahı alıp ona gösterdi ''ona 'iyi geceler' silahı ya da 'dondurucu' da diyoruz bazen. Birisini vurunca bayıltıyor sadece'' dedi ''havalı isim'' dedi Tony de etkilenmiş şekilde ''teşekkürler'' dedi o da.

Silah hakkında biraz konuştuktan sonra Fitz gitmişti. Biz de ikimiz saatle ilgilenmiş sonraysa Tony'nin gözlüğünü güncellemiştik. Şimdiyse kolidorda gidiyorduk ''iyi geceler gümüş fırtına'' dedi odasına geçerken ''iyi geceler Starkster'' dedim ben de ve odama gitdim.

***Bu bölüm normalden biraz kısa oldu ama idare edin. Gelecek bölüm Civil War başlayacak(sanırım bunu geçen bölüm de demiştim ajskdlflf) Hikayenin ismini güncelledim çünki Endgame'le bu kitabı sonlandıracağım ve 2.ci kitabı yazacağım hatta bölüm isimlerini bile hazırladım. Civil War sonrası bir kaç bölüm Hera'nın geçmişi hakkında olduktan sonra Infinity war sonrasındaysa direk Endgame bölümleri olacak. Yorum yapmayı unutmayın Sevgiyle kalın <3

Buraya minnoş bir görsel de bırakıyorum ^_^

Buraya minnoş bir görsel de bırakıyorum ^_^

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
𝑨𝒏 𝑨𝒗𝒆𝒏𝒈𝒆𝒓 | 𝐼𝑛𝑓𝑖𝑛𝑖𝑡𝑦 𝑆𝑎𝑔𝑎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin