Charpter 32. Sokovia Accords

419 54 9
                                    

Geceyi o hücrede geçirmiştim. Etraf aydınlanmıştı sanırsam sabah olmuştu. Çaresizce zamanın geçmesini beklerken Tony gelmişti. ''Ah tanrım'' dedi ve bana sıkıca sarıldı ''bana ne olacak?'' diye sordum ''hiç birşey şimdi buradan gidiyoruz'' dedi ''ne? Ciddi misin?'' diye sordum ''evet Ross'la konuştum seni çıkarmalarına ikna etdim. Ama güvenlik icabı güçlerini engelleyecek bileklikler kalacak'' dedi ''sanırım günün ilk iyi haberini aldım'' dedim gülümsemeye çalışırken ''aslında kötü haberler de var merkeze gidince anlatırım'' dedi ''dur biraz biz merkezde değil miyiz?'' diyr sordum. Shield ajanlarının beni getirdiğine emindim ''hayır Pentagondayız şuan ve seni özel saldırı timi buraya getirdi'' dedi. Özel adamlar gelip boynumdaki şeyi çıkardı. Ama bileklerimde olan engelleyiciler kalmıştı.

Tony'nin arabasında gidiyorduk ''anlat bakalım neler oluyor?'' diye sordum ''olanlardan sonra birleşik devletler daha özel çalışmamızı istemiyor. Birleşik devletlerin özel bir bölümü olarak çalışmamızı istiyorlar. Bu yüzden bize bir antlaşma sundular. General Ross şuan merkezde büyük olasılıkla bunu anlatmaya başlıyordur'' dedi ''peki ya yönetim altında çalışmak istemezsek?'' diye sordum ''o zaman emekli oluruz'' dedi. Durum ciddi duruyordu ''senin kararın ne?'' diye sordum ''ben imzalayacağım çünkü başka çarem yok dünyayı hala kurtarmak istiyorsam buna mecburum'' dedi. Onu başımla onaylamıştım ''peki ya sen?'' diye sordu ''ben de imzalarım. Son olanlardan sonra durumu düzeltmenin tek yolu bu gibi duruyor'' dedim ''teşekkürler'' dedi.

Merkeze varmıştık. Toplantı salonuna geçtiğimizde herkes burdaydı ve Ross birşeyler anlatıyordu ''ah demek geldiniz'' dedi ''dünün aksine sizi bugün daha iyi görüyorum bayan Collins'' dedi. Geçip Rhodey'in yanında oturdum ''birkaç iyi haber aldım'' dedim sadece.  ''Dünyanın Avengers'a ödenilmeyecek bir borcu var. Bizim için savaştınız bizi korudunuz bizim için hayatınızı riske atdınız. Çoğu kişi sizi kahraman olarak görüyor bazıları ise sizi kanunsuz olarak görüyor'' dedi ''siz nasıl görüyorsunuz bay Bakan?'' diye sordu Nat ''ben tehlikeli derdim'' dedi bakışlarını bana çevirirken. ''İstediği gibi haraket eden devlet sınırlarını hiçe sayan arkasında bıraktıklarını umursamadan görev yapan bir grup'' dedi ve ekrana döndü ''New York'' dedi. O zamana ait görüntüleri oynatırken ''Washington DC'' dedi Triskelion'un çökmesini gösterirken ''Sokovia'' dedi o uçan şehrin görüntülerini oynatırken ''Brooklyn'' dedi. Önce Wanda'nın patlamaya sebep olmasını gösterdi sonra ise benim görüntülerim geldi. Bakışlarımı ekrandan kaçırırken ''tamam bu kadarı yeterli'' dedi yüzbaşı ''geçen 4 yıl içinde limitsiz güçle denetim olmadan haraket etdiniz. Bu da dünyanın ve hükumetlerin göz yumamayacağı bir şey'' dedi ''ama bir çözümümüz var'' dedi ve masaya kalın bir kitabımsı birşey bıraktı. ''Sokovia anlaşması'' dedi Wanda'ya uzatırken o da okumadan Rhodey'e uzatdı ''117 ülke tarafından imzalanmış. Maksadı Avengers'in özel bir orqanizasyon olmaktan çıkması ve Birleşik Milletlerin denetimi altında haraket etmesi. Sadece o panel izin verirse ve uygun görürse haraket edebilirsiniz'' dedi ''Avengers dünyayı daha tehlikesiz bir yere çevirme niyyetinde ve sanırım bunu başarıyla yapıyoruz'' dedi Steve ''Thor ve Banner'ın nerede olduğunu biliyor musun?'' diye sordu. Yüzbaşı verecek bir cevabı olmadığı için susdu. ''Güvenin bana bu en iyi çözüm yolu'' dedi antlaşmanı gösterirken ''3 gün sonra Birleşik Devletler Viyenada anlaşmanı onaylamak için toplanacak. Konuşup hall edin'' dedi ve gitdi ''peki ya sizin hoşunuza gitmeyecek bir karar verirsek?'' diye sordu Nat ''o zaman emekli olursunuz'' dedi ve çıktı. Derin bir nefes aldım sadece arkasından.

Oturma odasında anlaşmayı tartışıyorduk. Daha doğrusu tartışıyorlardı ben kararımı vermiştim zaten. ''Tony garip şekilde sessizsin'' dedi Nat kanepede yayılarak başını tutan Tony'e dönerek ''çünkü kararını çoktan verdi'' dedi Steve ''beni çok iyi tanıyorsun'' dedi Tony alayla kalkarken. ''Aslında elektromanyetik bir baş ağrım var'' dedi kendisine kahve alırken. Sonra bir hologramda fotoğraf belirdi ''oh bu Charles Spencer bu arada kendisi harika bir çocuk. Bilgisayar mühendisliği mezunu. İşine başlamadan önce dünyayı keşfetmek istedi. Charlie Vegasa ya da Parise gitmedi ki ben olsaydım Vegasa giderdim. O kendi yazını evsizler için yuva kurarak Sokovia da geçirdi. Bir fark yaratmak istiyordu sanırsam çünkü gerçekten bilemeyeceğiz çünkü üstüne bir bina yıktık!'' dedi sona doğru sesini yükselitirken. Onun nasıl hissetdiğini çok iyi biliyordum. Bu sıralar peşimi bırakmayan suçluluk duygusu vardı yüzünde ''İşte bu yüzden anlaşmayı kabul etmeliyiz. Çünkü kötü adamlar olmaktansa limitleri olan iyi adamlar olmak daha iyi'' dedi ''Tony eğer senin gözetiminde birisi öldüyse bu pes etmen anlamına gelmiyor'' dedi Steve ''pes etdiğimi kim söylüyor'' dedi ''bak bu anlaşma hiç bir işe yaramayacak'' dedi ''burada Birleşik Devletlerden bahs ediyoruz. Bu haraketlerin çok kibirli. Bu senin için Tehlikesizlik Konseyi, SHİELD ya da HYDRA değil'' dedi Rhodey ''ya onlar gitmeyi düşünmediğimiz yere bizi göndermek isterlerse ya da bizim gitmemiz yere bizi göndermezlerse?'' diye sordu ''mükemmel olmaya biliriz ama şuan en güvenli el kendi ellerimiz'' dedi ''eğer şimdi bunu imzalamazsak sonra hoş olmayan şeyler olur'' dedi Tony ''benim için geleceklerini söylüyorsunuz'' dedi Wanda ''seni koruruz'' dedi Vision ''belki Tony haklıdır. Eğer bir elimiz direksiyonda olursa hala birşeyler yapa biliriz'' dedi Nat ''yanlış mı duydum yoksa sen benimle aynı fikirde misin'' dedi Tony ''ah hayır geri alıyorum'' dedi Nat ''hayır hayır geri alma yok. Teşekkür ederim'' dedi ''senin fikrin ne Hera?'' diye sordu Wanda ''bence bu insanlar için en iyisi'' dedim ''peki ya senin için en iyisi?'' diye sordu Steve ''benim için en iyisinin önemi yok'' dedim yutkunurken. ''Hadi ama Hera sen hakları korumayı seven birisi olarak buna imza atamazsın'' dedi Sam ''son kez mutant haklarını korumaya çalıştığımda neler olduğunu gördük'' dedim dudaklarımı bir birine bastırırken. Steve telefonunu kontrol etdikten sonra ''gitmem gerek'' dedi ve çıktı.

3 gün sonra

Nat ile beraber Viyena'ya gitmiştik. Aslında gitmemek için ısrar etmiştim son olaylardan sonra. Beyaz takım elbiseyle iyi duruyordum. Saçlarımı da altdan at kuyruğu yapmıştım. İnsanların toplanmasını bekliyordum geniş pencereden bakarken ''sizi burada görmeyi hiç beklemiyordum bayan Collins'' dedi birisi arkamı döndüğümde takım elbiseli bir adam vardı ''sizi tanıyor muydum?'' diye sordum. Soruma şaşırmıştı ''ben Prens T'Challa Wakanda kralının oğlu'' dedi ''Hera Collins'' dedim ben de ''ve ilk cümlenize gelirsek buraya ısrarlar sonucu geldim. Son olanlardan sonra medyaya gözükmeyi istemiyordum ama işte buradayız'' dedim ''son olanlar için sizin adınıza üzüldüğümü söylemem gerek'' dedi ''ben de öyle'' dedim dudaklarımı bastırırken.

Toplantı başlamıştı Wakanda kralı konuşma yapıyordu. Aslında pek dinlemiyormdum siyasetden pek anlamazdım zaten. Gözüm pencereden dışarısına takılmıştı. Bileklikler yüzünden güçlerimi kullanamıyordum ama ters giden birşeyler olduğunu hiss ediyordum. Kendime engel olamadan kalktım ''nereye?'' diye sordu Nat ''hemen dönerim'' dedim.

Pencereden dışarısına küçük bir bakış atdım. Hava güzeldi herşey normal gözüküyordu. Taa ki aşağıdaki araçlara gözüm takılana kadar ne olduğunu tam anlayacaktım ki ''Bomba!'' diye bağırdı birisi ve beni iterek pencereden uzaklaştırdı. Patlamanın etkisiyle geriye savrulmuştum.

Kulağımda keskin bir çınlama vardı. Birisi nabzımı kontrol etdikten sonra yanımdan ayrıldı. Midemde bir sıcaklık vardı. Gözlerimi açtığımda kollarımda ve suratımda cam parçaları vardı. Mideme baktığımda ise bir metal parçası vardı. ''Ah harika'' diye söylendim ve ayağa kalkmaya çalıştım. Etrafa kısa bakış atdığımda T'Challa'nın babasına sarılarak ağladığını gördüm. Gördüğüm görüntüyle kaşlarımı üzgünçe çatmıştım. Bana 2012'deki kendimi hatırlatmıştı. Tıbbi ekip gelmişti. Birisi bana yaklaştı ''Bayan Collins kanamanız var hastaneye götürülmelisiniz'' dedi ''boş ver diğerleriyle ilgilen'' dedim ve dağılmış binadan çıktım. Bankların birinde oturdum ve yüzümdeki cam parçalarını çıkardım. Mideme baktığımdaysa iyi durmuyordu. Kaşlarımı çatarak metal nesneyi saplandığı yerden hızlıca çıkardım. Kanamayı durdurmak için de üzerimdeki ceketi iyice bastırdım yaraya. Etrafta koşuşturan doktorlardan birine seslendim ''hey sen bana yarayı dikmek için olan şeyleri getir'' dedim. Doktor gelip bana baktığında ''ama efendim hastaneye gitmeniz gerek burada müdahele edemeyiz size'' dedi. Yakasından tutup kendime çektim ''sana dediğimi yap'' dedim ve bıraktım. ''Berbat görünüyorsun'' dedi Nat yanıma gelirken ''daha berbat göründüğüm olmuştu'' dedim ''bileklikler gücünü engelliyor sanıyordum'' dedi ''öyle zaten'' dedim ''inat yapma da hastaneye git'' dedi ''gerek yok dedim hem patlamadan kim sorumluymuş?'' diye sordum yaramı dikmeye başlarken ''Bucky Barnes'' dedi ''ne?! Bucky öyle birşey asla yapmaz'' dedim ''kamera kayıtlarına bak o zaman'' dedi gazeteyi bana uzatırken. Yarayı dikip bitirdikten sonra temizleyip sardım. Kanlı ceketimi de yeniden giyindim. Ayağa kalkıp gazeteye baktığımda gerçekten oydu ''iyi de neden böyle birşey yapsın ki?'' diye sordum. Arkama gözü kayınca ben de arkamı döndüm ve elinde yüzüğünü oynatan sinirli bir T'Challa vardı. ''Babanız için gerçekten üzgünüm'' dedi Nat ''benim kültürümde ölüm bir son değil. Bast ve Sekhmet iki elinden de tutup seni sonsuza kadar yaşayacağın yeşil dünyaya götürüyor'' dedi ''huzurlu görünüyor'' dedi Nat ''babam öyle düşünüyordu'' dedi ve yüzüğünü parmağına taktı ''ama ben babam değilim'' dedi ve ayağa kalktı ''görev kuvvetleri Barnes'ın kimin getireceğine karar verecek'' dedi ''zahmet etmeyin bayan Romanoff onu bizzat kendim öldüreceğim'' dedi ve gitdi ''ama prens-'' diyordum ki uzaklaştı. Nat'in telefonu çaldı arayan Steve'di ''siz iyi misiniz?'' diye sordu ''evet iyiyiz'' dedi ve etrafına kısa bir bakış atdı ''Barnes'ın senin için ne kadar değeri olduğunu biliyorum evde kal ve sakın karışma. Sadece işleri daha kötü yaparsın'' dedi ''beni tutuklar mısın?'' dedi ''hayır ama birisi tutuklayacaktır'' dedi ''onu getiren ben olmalıyım'' dedi ve Nat'in suratına kapatdı ''bir de bana bencilsin der'' dedim göz devirirken. Bizim için araba gelince merkeze gitmiştik.

***Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Yorum yapmayı unutmayın <3

𝑨𝒏 𝑨𝒗𝒆𝒏𝒈𝒆𝒓 | 𝐼𝑛𝑓𝑖𝑛𝑖𝑡𝑦 𝑆𝑎𝑔𝑎Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin